Ara ara, ordudan ihraç edilen YAŞ kararları vb. uygulamalarla mesleğinden olan insanlarımızın mektuplarına yer vermeye çalışıyoruz..
Onların seslerine kulak vermeye çabalıyoruz..
“Niye?” derseniz…
Bir önceki, DAHA NE KADAR? Başlıklı yazımızda mektubuna yer verdiğimiz eski bir subay ve YAŞzedenin, bize ertesi gün teşekkür mahiyetinde yolladığı mailinde sıraladığı gerekçelerle…
Hem duygularıma tercüman olduğundan.. hem de onun bu sözlerini paylaşmanın bir borç olduğunu düşündüğümden..
Kısaca şöyle:
“… Duygularımıza tercüman olduğunuz için can-ı gönülden teşekkür ediyoruz.
Allah c.c. elinize dilinize her iki cihanda sağlık, kuvvet versin.
…
Esasında tanınmak ve bilinmekten istemediğimizden
ve Rabbimize karşı halimizden şikayetçi olmadığımızdan,
bilakis dışta sıkıntılara duçar olmakla birlikte içte ve ailede sevgi, huzur ve saadet sahibi olup, insanların bunlardan mahrum kaldığı şu kıyamet asrında
hanesinde evladu-iyaliyle cennet rayihalarını teneffüs etmek ve
rızasına muvafık yaşayabilmek nimetlerine karşı Kaderimizden razı ve şükrünü eda edememekten mahcup olduğumuzdan sıkıntılarımızı kimseye açmadık, bilinsin istemedik.
…
Haksızlıkları bize ve bizden ziyade vatan ve milletimize layık görüp,
hizmet etmedikleri gibi edenleri de yalan ve yaftalarla bu ulvi ocak ve görevlerden tecrit edenlerden,
millete ve maneviyatına düşman olanlardan razı değiliz, olamayız da...
…
Halkımızın,
siyasetle değil görev ve hizmetle uğraşan, mes'ul,
siyasi iradeye bağlı, halkıyla ve değerleriyle barışık,
maddi ve manevi güçlü bir orduya sahip olması için,
kamuoyu oluşması ve bilinçlenmesi gerekiyor.
İade-i İtibarımız bunun için gerekiyor.
Zira haklarımızı Mahkeme-i Kübra da alacağımızdan hiç şüphemiz yoktur.
…
Bu niyetle sıkıntılarımızı paylaştık.
Halkımız bilsin.
Ve onun yüce meclisi iradesini eline alsın.
Yıllardır sahte senaryolarla, faili meçhullerle,
“Din gelecek,
asacak,
kesecek,
kadınlar rahibe olacak,
dolmuşlarda koltuklar ayrılacak…” yaygaralarıyla görünüşte laiklik ve rejim kaygısı
ama gerçekte süfli menfaatlerini kaybetme korkusu olan azınlık elit, Vesayet Sistemleriyle halkı bölmek bölüştürmek kamplara ayırmak istediler, "çağdaş uygarlıklar seviyesine çıkmamızın önünde hep takoz oldular.
…
Yıllardır fotoğraflarda askerlerimizi 1. Dünya savaşından kalma silah ve teçhizatlarla görmekten kahroldum.
Silahlı Kuvvetlerde az kaldım, 2 yıl fiili hizmetim var. Daha uzun görev yapmış olan büyüklerim daha iyi bilirler;
Aklını,
zaman ve mesaisini
ve milletin genç evlatlarını
ve onların canlarını,
asli görevinden başka siyasi hedeflere harcayan,
süfli menfaatleri uğruna vesayetçi azınlık elitin emellerine alet olan
ve bugünkü malum durumlara düşen yönetici kadroların ihmal ettiklerini,
ihmal edilenlerin vatana ve millete neye mal olduğunu…
…
Onun için istiyoruz iade-i itibarımızı,
zulmün ve zalimin önü kesilsin. Zira zulüm, hak sahibine hakkını vermemektir.
Akif' in:
"Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklal"
mısralarında anlamını bulan,
dışta tam ve ekonomik bağımsızlık,
içte insan hakları, hukukun üstünlüğü,
Üstünlerin hukuku değil tüm çeşitliliğiyle, renkleriyle bütün halkın hukuku,
genelde bilim ve teknoloji, fen ve sanat, tıb ve astronomi, icatlar buluşlar keşifler, insanlığa hizmet eden tüm araç gereç ve makineler…
Hepsini bulmak, kullanmak, pazarlamak ve satmak bu milletin de hakkıdır, layıktır.
…
Sonuç olarak;
ne din (İslam), ne dindar bu hedeflerin önünde engel değildir.
Bütün renkleriyle halkımız bu sahte korkulardan salim olsunlar. Bu maksatla YAŞzedeler ve hanımları olarak bilinmemiz ve itibar iadesi edilmemiz gerektiğini düşünüyorum.”
Diyor Sayın Doğan ve de;
ayrılma gerekçesi olarak gösterilen eşlerinin durumuyla ilgili de şöyle ekliyor:
“Ayrılma gerekçelerimizin çoğu hanımlarımızla ilgili;
Başörtüsüne, ‘Siyasal simge’ dediler,
‘Sıkmabaş’ dediler,
dalga geçtiler…
11-12 yıldır sivil hayattayız, hukuki çerçevedeki siyasetle bile uğraşmadık.
Bu nasıl siyasal simgedir ki, sahibi tam serbestiyet içindeyken hiçbir siyasi aktivitesi yok.! Toplumun her kesimiyle barışık, pozitif..”
Bu vesileyle, insanların örtüsüne ‘siyasi simge’ diyenlere bir cevap hakkı doğuyor.
Evet, eşi ‘siyasi simge’ dediğiniz başörtüsünü taktı diye ordudan atılmış bir subayımızın böyle bir hatırlatması var, ya siz ne diyorsunuz?
Söyleyin yazalım..
‘Niye’ derseniz?
Bunu vazife bildik.. (08.02.11)
AV. RAMAZAN KERPETEN (ramazan@kerpeten.biz)