Kahire, kimbilir kaç medeniyetin mirasçısı mağrur kent... Nüfusu 10 milyon mudur, yoksa 20 mi, artık herkesin tahminine kalmış... Gece trafiği bile insanın başını döndürecek kadar karmaşık ve asap bozucu... İnsanları her zaman gürültücü...
Burada biraz durmam gerekiyor; çünkü Kahire'nin insanları bu defa gözüme daha az gürültücü göründü. Şoförler bile eskisi kadar birbirinin üzerine sürmüyor arabalarını, korna çalarak herkesin rahat ve huzurunu kaçırmıyor. Çatık kaşlı ve hiddetli de durmuyorlar; sanki daha dingin, daha esnek ve daha tahammüllü olmuş Kahireliler...
Hah, bu defa Ramazan ayında Kahire'deyim ve bu ayın Kahireliler üzerinde dönüştürücü bir etkisi olmalı. Devlet daireleri -hatta müzeler bile- normal vaktinden önce kapanıyor Ramazan'da. Otel restoranları dışındakiler ancak iftarda müşterilere açılıyor. Müezzinlerin namaza çağrıları daha güçlü çıkıyor. Taksi şoförleri tespihleri direksiyon koluna takılı, radyodan Kur'an dinleyerek aracını sürüyor.
Daha munisler, daha sevecenler...
Nil nehri kıyısındaki Semiramis Otel akşam eğlence programını sahura göre ayarlamış. Otelin havuzu kenarında ikisi kadın yedi kişiden oluşan bir orkestra Arap klasiklerini çalıyor. Kadın sanatçılardan kontrbasçının başı örtülü. Dev çalgı âleti onun elinde daha bir anlam kazanmış sanki. Havuzun etrafındaki masalara doluşmuş dinleyiciler, gecenin ilerlemiş saatine kadar önlerine getirilen yiyecekleri yiyor, çeşitli meyve sularını içiyor...
Belli bir vakitte orkestra susuyor, yiyecek-içecek servisi duruyor. Sahur vaktinin bittiğini, artık o andan itibaren oruçlu olduğunuzu anlıyorsunuz...
“Mısır'ın nam salmış dansözü Dina da Semiramis'te sahne alıyor” diye kulağınıza fısıldıyorlar...
Dina burada önemli bir figür; önemi güzelliğinden ya da dansından gelmiyor... Onlar da kişiliğinin bir parçası elbette, ancak Dina'yı tartışılır kılan, onun birdenbire başını örtüp sahnelerden uzaklaşarak evinin kadını olmasıydı. “Dina başörtülü ha? Dina evine kapandı ha?” hayretleri fazla sürmedi; önce ev hayatı bozuldu, sonra da sahnelere geri döndü Dina...
Mısır'da kadınların başörtüsü sadece kendilerini ilgilendiren bir olgu muamelesi görüyor; genç kız ve kadınlar, başları açık veya örtülü, günlük hayatın çok ortasındalar. Öğrenciler, devlet dairesinde çalışıyor, meslek sahibi olabiliyor, bir büyük otelde gecenin bir vaktinde sahne alan bir orkestrada kontrbas çalabiliyorlar.
Semiramis Otel'in tam karşısına düşüyor Sofitel; bir köprüden geçerek varıyorsunuz. Hemen kapısının yanıbaşında 'Kebabçı' tabelası fark ediliyor. Kahire'nin en çarpıcı Nil manzarası bu otelden gözlenebiliyor. Bir-iki masanın müşterileri yabancı, diğerleri Nil'e karşı iftara gelmiş Kahireliler...
Otelin yabancı müdürü hemen önümüzdeki masaya kadar gelip geniş ailesiyle bir masayı işgal eden yaşlıca adama hürmetlerini sunuyor. Konuşmasından onun ülkenin öndegelen müzisyenlerinden biri olduğunu anlıyoruz. Bildik bir aile tablosu; üstad müzisyenin eşinin başı da kapalı...
Uzaklara dalınca insan neler hatırlamıyor ki: Nil'in iki yanı tarih boyunca uygarlıkların beşiği olmuş... Bugün bile Nil deltasının içerisinde geçiyor Mısırlılar'ın hayatı; ötesi çöl ve uygarlık dışı... Osmanlılar... Memlûklar... Napoleon Bonaparte ve ordusu... Kavalalı Mehmet Ali Paşa... İngilizler... Hidivler... Kraliyet... General Necip askeri darbesi... Nasır... Sedat...
Napoleon ve askerleri 1798 yılında Mısır'ı işgal ettiler. İşgal iki yıl sürdü. Burayı sürekli elinde tutma amacında olmadığı anlaşılıyor Napoleon'un; onun derdi, o zamana kadar dünyanın en büyük gücü bilinen Osmanlı Devleti'nin sosyal, idari ve siyasi yapısını yakından gözleme fırsatı yakalamak... Bu amaçla yanında bir bilim adamları ordusu da getirmişti.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa... Napoleon ordusunun çekilmesiyle meydana gelen boşluğu doldurmak üzere İstanbul'dan gönderilen kuvvetlerin başında geldiği Mısır'ı kendisinin yapmayı bildi. Okuma-yazması bile olmayan biriydi, etkileri ülkede bugün dahi hissedilen çeşitli reformları gerçekleştirmeyi başardı. Sınır tanımaz bir iştahla Osmanlı topraklarını kendine bağlamaya kalkıştı; oğlu İbrahim Paşa'nın liderliğindeki Mısır ordusu Kütahya'ya kadar yürüdü...
Nasır... Ülkenin istikametini değiştiren askeri darbenin perde gerisi lideriyken ön plana geçti ve hayalini gerçeğe dönüştürme çabasına girişti: Değişik devletlere bölünmüş Arapları tek bir bayrak altında toplayacaktı... İsrail'le savaşını kaybetmiş, resimleri Arap dünyasının dört bir tarafında evleri ve dükkânları süslediği halde 'Birleşik Arap Devleti' hayalini gerçekleştirememiş biri olarak ve büyük hayal kırıklığı içerisinde öldü...