Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı...
Her ne kadar bu şiir yalnızlık temalı olsa da aslında geniş yürekliliğin ve gönül zenginliğinin bir ifadesidir. Nice yalnızlar vardır ki onların kalpleri okyanuslar gibi doludur. Belki de yalnızlığın gönül zenginliğine etkisidir bu.
Bilmem ki yazacaklarımla bu şiir arasında nasıl bir bağlantı var. Fakat bilgisayarın tuşlarına dokunup nasıl başlayacağımı düşünürken böyle bir iç yangını sardı beni...
Hafta sonu Adana'daydım. Nilüfer Hanımlar derneğinin davetlisi olarak gittim. Köşedeki yazılarımı takip eden Dolunay hanım buldu beni. İşyerinden ara ara girdiği internetten okuyormuş yazılarımı. Derneğin Halkla İlişkiler Masası başkanı olması hasebiyle düzenledikleri bir kahvaltı programına konuşmacı olarak katılmamı istedi.
Nilüfer Hanımlar derneği, Nişantaşı Restorantta misafirlik konulu bir kahvaltı programı tertiplemişler. Mekan gerçekten güzeldi. Konukların, davetlilerin hayra dair çalışmalar içinde olan hanımlardan oluşması da mekana manevi bir hava katıyordu.
Masamızda bana ilk 'hoş geldin' diyenlerden biri Adana müftülüğü vaizelerinden Hatice Çerçi hanımefendi oldu. Gene bulunduğum masada İlahiyat Fakültesi dekanının muhterem eşleri Süreyya hanımefendi vardı ve dernek yöneticilerinden bazıları da bizim masada bulunmaktaydı.
Programı sunanlar misafirlikle ilgili bütün dökümanları toplamışlardı nerdeyse. Kur'an, hadis ve kültürümüzden oldukça bol örneğin bulunduğu zengin bir içerik oluşmuştu. Konuşma sırası bana geldiğinde ben de, bir köşe yazımda yazdığım, misafirliğin kişisel gelişime etkisi konusunda bir kaç cümle söyledim. Dinleyiciler, benim söylediklerimle de konunun bir bütünlük oluşturduğunu, böylece ortaya iyi bir program çıktığını belirttiler...
Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı...
Eh bu dizeler neden geliyor şimdi dilime?..
Programdan sonra Hatice Çerçi ve Nilüfer Hanımlar derneği Kültür masası başkanı Fatma Çalık hanımefendi o gün geçirdiği bir trafik kazası sebebiyle programa katılamayan arkadaşlarına geçmiş olsuna, benim de katılabileceğimi söylediler.
Güzel insanlarla tanışmak, onlarla güzel ilişkiler içinde bulunmak prensibim olduğu için memnuniyetle kabul ettim.
Öğle namazları gittiğimiz evde eda edildi. Bu arada Hatice Çerçi ve Fatma Çalık hanımefendi ile dostluğumuz da gittikçe pekişiyordu. Hatice hanım yoğun çalışmalarından dolayı arkadaşlarını bir türlü ziyaret edememiş. Bu ziyaretleri birlikte yapmayı teklif edince kabul ettim.
Adana sokakları mis gibi portakal ve limon çiçeği kokuyordu. Ve biz üç hanım hasta ziyareti ve de dostluklarımızın pekişmesinin tatlı huzuru içindeydik. En azından kendimin öyle olduğunu biliyorum.
Son ziyaretimiz merhum Mehmed Zahid Kotku'nun yakın dostlarından merhum Bekir amcanın hanımı Türkşen teyzeydi.
Türkşen teyze doğma büyüme İstanbul'luymuş, M. Zahid Kotku hocaefendinin vesilesiyle Adana'ya gelin gelmiş, rahmetli Bekir beyin eşi olmuş..
Türkşen teyze anlattıklarını yazmamı istemedi fakat şu cümleyi burda dercetmeyi istiyorum, kusur olmaz inşallah..
M. Zahid hocaefendi rahmetullahi aleyh Türkşen teyzelere geldiği bir gün Türkşen teyzenin eşi Bekir bey merhum için şu ifadeyi kullanmış:
''Bekir benim gökteki yıldızımdır..''
Akşam oluyordu ve biz üç hanım Hatice, Fatma ve ben dostluğu ilerletmiştik. Fatma hanım:
-Bu akşam bizde kalın, gitmeyin, misafirimiz olun, evlerimiz müsaid, dedi.
Maksadım dostluklar kazanmak, güzel insanlar tanımaktı.
Hatice hanım latife yaparak,
-Uzun zamandır evime misafir alamıyorum. Bu gün konu misafirlikti, ben de sizi misafir edeyim dedi gülerek..
Fatma hanım, Hatice hanım ve ben üçümüz gece yarısına kadar konuştuk.. Hatice hanım Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde öğrenci iken Rahmetli Es'ad hocaefendinin İskenderpaşa'daki sohbetlerini dinlermiş. O gün orda aldığı notları bana gösterdi. Dünyada hiç yüzünü görmediğim, sadece radyodan sohbetlerini dinleyerek müstefid olduğum değerli hocamın birebir sohbetini dinlemiş ve o günkü sohbetleri not almış bir hanımefendi.. Allah ondan razı olsun. Doğrusu o not defterine dokunmak bile, benim için büyük nimetti..
Fatma Çalık hanımefendi yurtdışında bulunduğu sıralar eşi ve çocuklarıyla birlikte Es'ad hocaefendinin bulunduğu aile kamplarına katılmış.
Fatma hanıma şu soruyu sormuştum,
-Dernek çalışmalarında özveriyle çalışan, örnek aldığınız, 'ben de bunun gibi olabilsem' diyebileceğiniz birisi var mı?
Biraz düşündü, sonra:
-Yurtdışında hocaefendiyle birlikte aile kamplarına katılan hanımların çalışmaları, beni çok etkilemişti dedi.
Güzel bir iki gün geçirdim onlarla. Verimli, faydalı ziyaretler ve kıymetli sözler not ettim defterime. Bir daha görüşmek ve buluşmak niyetindeyim, bir daha.. bir daha..
Bütün bunlara vesile olan Dolunay hanımı da unutmuyorum tabi. Aslında onun adı Tolunay'mış. Fakat benim ilk algılayışım Dolunay şeklinde olmuştu ve bu isim bana çok güzel anlamlar çağrıştırmıştı..
Nilüfer Hanımlar derneğinin bütün çalışanlarına teşekkür ederim. Arabasıyla beni alıp toplantı merkezine getiren Yasemin hanımefendiye, dernek başkanı Gönül Arıcı'ya ve dahi programa emeği geçen bütün hanımlara teşekkür ederim.
Nil ü Fer Nil'in ışığı demekmiş. Çok anlamlı. Biz de Adana'nın ışığı desek bu hanım kardeşlerimize yeridir.
Allah hepsinden razı olsun!
E mail:
kafu-nun@hotmail.com
Misafirliğin Kişisel Gelişime Etkisi konulu köşe yazımın linki aşağıdadır:
http://www.habername.com/yazi-gulsen-nurdogan-misafir-agirlamanin-kisisel-gelisime-etkisi-9401.htm