Referandumda hangi seçeneğin tercih edileceği konusu Türkiye için hayati önemi haiz. Siyasi liderler henüz ısınma hareketleri yapıyorlar, tercihlerinin propagandası hararet derecesinin başlarında; ama kimin ne diyeceği belli oldu. Bundan sonrası ya konu dışına çıkarak kafa karıştırmak veya konu içinde detaylara dalarak, maksat amaca göre saptırılarak yapılacak konuşmalar, hakaretler, gerginlikler, ithamlar... olacak.
Türkiye'yi, biraz daha demokrasiye, halkın iradesinin etkili olmasına, halkın seçtiği iktidarların ellerini ve kollarını bağlayan iplerin gevşemesine, haksız ve hukuksuz yetki kullanma dayatmasının dayanaklarının azaltılmasına, demokrasilerde en büyük suç olan darbelerin kolayca yapılmasının engellenmesine, yargının yasama alanına tecavüzünün sona ermesine... götüren anayasa değişikliğine "Hayır" demenin, ya hainlik, ya gaflet veya parti ve gurup taassubundan başka makul bir sebebi olamaz.
İlk konuşmalarda "hayır" diyecek olanların iki gerekçeleri öne çıkıyor: 1. Türkiye halkını ayrıştırmaya zemin hazırlayıcı olması. 2. "Bölücülerin işine yarayacak" bazı değişikliklerin yapılmamış olması.
Türkiye, cumhuriyetten sonra "Müslümanların kardeşlik ve birliğini" esas alan "ümmetçilik" yerine ırkı veya bir kavmin kültürünü yahut vatanı ve ulus devleti esas alan ulusçuluğu tercih etti. Dağa taşa "Ne mutlu Türküm diyene" yazıldı, Türkiye halkı içinde farklı dillerin konuşulması, kullanılması yasaklandı, herkesi Türk yapmak için –cebri göçler ve iskanlar dahil- birçok proje ve program uygulandı... Demokrasinin sözde olduğu, demokrasi perdesi arkasında tek parti diktasının hakim bulunduğu dönemlerde halkın sesi soluğu kesildi, takıyye meşreb haline geldi. 1950 den itibaren çok partili demokrasiye geçilince doğuda batıda halka tavizler verildi, bu arada din ve dil alanında bazı serbestlikler geldi. Ulusçu politikaların tahrik ettiği gönüller zaten çoktan ayrışmış idi, yeni tavizler bu yarığı kapatamadı; çünkü eninde sonunda gönül bağı ve birlik aracı olarak teklif edilen şey "demokratik eşitlik", "anayasal vatandaşlık", "Türkiyeli olmak" gibi amacı (gönül birliğini) gerçekleştirmesi mümkün olmayan kavramlardı.
Bu halkı bir millet yapan din idi, dinden korkuldu, din hayattan uzaklaştırıldı.