Sanat ne için yapılmalı? Yüzyıllardır tartışılan bir sorudur bu. Sanat toplum için mi yapılmalı? Yoksa, sanat sanat için mi yapılmalı? Kim ne derse desin, ister müzik, ister resim, ister heykel, isterse yedinci sanat olarak tabir edilen sinema ürünü olsun, üretilen bir sanat eseri toplumun genetik kodlarına müdahale etmemelidir. Toplumun varolan değerlerini ortadan kaldırmak, kültür iklimini yok etmek, ahlak değerlerini dejenerasyona uğratmak için bir sanat eseri vücuda getirilemez. Kültür ve sanatın özgürlüğü, fikir hürriyeti gibi kavramların arkasına sığınılarak, toplumun genel geçer kültür formasyonlarına hiç kimse müdahale etmemeli.
İffeti değil şehveti başrole koyan zihniyetin ürünü olan, Kanal D ekranlarında yayınlanan Aşk-ı Memnu dizisine RTÜK tarafından, Türk aile yapısını bozduğu gerekçesiyle ceza verilmiş. Bugünlerde herkes RTÜK'e saldırıyor... Neymiş? Kültür ve sanatın özgürlüğüymüş... Neymiş, fikir hürriyetiymiş.... Neymiş? İnsanlar, kötüyle iyiyi ayıretmekten yoksunmuymuş...
Cezanın verildiği akşam, Star Ana Haber Bülteni'nde Uğur Dündar'ın konuğu, Aşkı Memnu dizisinde aldatılan eş karakteri Adnan'ı oynayan Selçuk Yöntem oldu. Selçuk Yöntem, en az 15 dakika boyunca konuştu, yaptıkları işi meşrulaştırmaya çalıştı, minareye kılıf uydurmaya kalkıştı. RTÜK'ün sansürcü bir anlayışla hareket ettiğini, kültür ve sanat eserlerine bu gözle yaklaşılmaması gerektiğini söyledi. Yani, klasik bir şekilde, "Biz, sanatımızı kendimiz için yapıyoruz. Hiç kimse bizim yaptığımız işe müdahale etmesin" demeye getirdi.
Yazıklar olsun...Kelimenin tam anlamıyla yazıklar olsun....
Hatırlarsanız, Dest-i İzdivaç programlarının ekranları istila etmesinden önce, her televizyonda Kadın Programları vardı.... Bu programlarda, "Kocam beni aldattı.... Şöyle yaptı, böyle yaptı" diye ortaya çıkan kadınlar, evlilik hayatlarıyla ilgili tüm mahremiyetleri ortalığa saçarlardı. Maraz merakları izlemeye bayılan Türk halkı da, bu rezillikleri ve kepazelikleri sıradan bir şeymiş gibi izlerlerdi. Aslında, bu tür kepazelikleri izleyen ahlak kültürüyle donanmış her insanın vereceği tepki aynı olmalıydı: "Yazıklar olsun.... Edep Yahu"...
Maalesef, bu tür programlarla insanların arasındaki bu çarpık ilişkiler, herkesin gözü önünde faş edilerek toplumun kılcal damarlarına bıçak sokulmuş oldu.
Aşk-ı Memnu dizisi gibi diziler ise, toplumun kılcal damarlarına sokulan bıçağın, her yönüyle bu damarı koparıp atmasına sebep oldu. Çünkü, kimin eli kimin cebinde belli olmayan, amcasının karısına sarkan tipleri evlerimizin içine sokan böylesi diziler, kötülüklerin sıradanlaştırılmasına, gayri meşru ilişkilerin içselleştirilmesine, çirkinliklerin sıradan bir şeymiş gibi sunulmasına vesile oldu. İnsanlar eninde sonunda bunları bir dizi karakteri olarak izlemektedirler, ama, gözlerinin önüne getirilen kahramanın hayatıyla kendilerini özdeşleştirecek, onlarla empati kuracak bu toplumun içinde milyonlarca kişi yok mu?
RTÜK'ün verdiği ceza yerindedir, hatta az bile kalmıştır....
Biz, Aşk-ı Memnu'ya verilen cezayla birlikte, Kanal D'deki Yaprak Dökümü'ne, ATV'deki Unutulmaz'a, Fox'taki Ömre Bedel'e çarpık ilişkileri dolayısıyla, aynı türden cezaların verilmesini beklerdik.
Ahlak, bu toplumun manevi damarıdır... Bu damar kesilirse, hiç kimse toplumda meydana gelecek tahribatları düzeltemez. Ahlak, bu toplumun manevi çimentosudur.... Eğer, bu çimentonun içinde bulunduğu duvar yıkılırsa, toplum olarak bu duvarın altında kalırız... Biz, sanat yapıyoruz, özgürlük isteriz diye bas bas bağırarak, yaptıkları olumsuz işlere kılıf ayarlamaya çalışanlar, öncelikle böyle bir şey kendi başlarına gelse ne yaparlar? Şöyle bir tasavvur etsinler...