Okuma kültürümüzün dibe vurduğu günümüzde neyi okumalıyız sorusu önemli. Gerçekten neyi okuyacağız. Okumalarımızın sosyal medyada birilerinin paylaşımlarını araştırmadan beğendi yapıp tekrar paylaşmak okumak değildir.
Birilerinin hezeyanlarını okuyup altına saçma sapan yorumlar yapıp okur yazar olduğunu sanmak hiç değildir.
Geçenlerde bir seminerde öğrencilerden birkaç tanesi seminer sonunda yanıma gelerek sunumdan duydukları memnuniyeti belirtmekle beraber benden illa okunması gereken kitapların listesini talep ettiler.
Bütün okuduğumuz kitaplar bir kitabı doğru anlamak için, eğer okumalarımız O Kitabı anlamamızı sağlamıyorsa okuduklarımızın ne manası var dedim.
Öğrenciler söyle bir yüzüme bakıp evet anladık diyerek başlarını salladılar. Başka dediler.
Biz okumalarımızı Kur’an-ı anlamak için yapmıyorsak çok eksiğiz demektir.
Okuduklarımız içinde önce Kur’an yok ise ne okuduğumuzun çok ta önemi yok.
Rabbimizin ilk emri oku iken, O Ümmi Peygamber (A.S.V) gibi ne okuyayım, ben okuma bilmem diyemeyiz. Çünkü o aşamayı geçtik. Bizim adımıza Resulallah (A.S.V) o kademeyi geçti ve bizi de geçirdi. Bir şartla elbette. İman etmiş ve hak yola revan olmuş isek.
Bu yazıları okuyanların elbette bu kademeleri geçmiş olmasını temenni ederek devam edelim.
Pek çok yazar kendi inandığı yolun yolcularına tavsiyelerde bulunuyor. İnternet ortamı ölmeden önce okumanız gereken 100 kitap listelerinden geçilmiyor.
Normal bir lisans mezunu kişi ortalama ders olarak 160 veya 170 kitap okuyor. Bu kişinin dersleri vasat ise ortalama yarıya düşüyor. Yani okuduğunu anlamış olmak gerçek okumak olarak anlaşılmalı. Onun dışında tavsiyelere uyarak 100 kitap daha okuduğunu var sayar isek 250-270 arası bir ortalamadır. Muhyiddin İbn-ü Arabi’nin Miladi 1200’lü yıllarda yaşadığını ve o zamanki imkanlar ile 450 (El Fühat-ül Mekkiye eseri 18 cilttir), İmam-ı Gazzali’nin Risale ve Reddiyeleri ile birlikte 500 (İhya-i Ulumiddin eseri 10 Cilttir), Bediüzzaman Said Nursi’nin ömrünün çoğunun hapis ve sürgünlerde geçmesine rağmen 130’dan fazla eser yazdığını düşünür isek ne kadar okuma fakiri olduğumuz anlaşılacaktır. Dikkat edelim bahsettiğimiz yazarların okuduğu kitapların değil yazdıklarının sayısını verdik. Yaşadıkları hayatın zorlukları ise düşünülmesi gereken ayrı bir konudur.
Bu ortalama ile nereye kadar. Tavsiye edilen kitapların pek çoğu okumasanız bir şey kaybetmezsiniz cinsinden.
Yeni Şafak Yazarı Yusuf Kaplan muhakkak okunmasını tavsiye ettiği 100 kitap listesi paylaşmıştı. Ağır olmasın diye her yıl 25 kitap ortalama ile yaklaşık 5 yıllık bir liste. 100 kitap dışında birde referans listesi paylaşmıştı. Oldukça etkileyici, manevi, ufuk açıcı olması önemliydi. Kitap listesi internetten görülebilir.
Hafıza Şampiyonu Melik Duyar ise her kitabı okumayın, okuyacağınız kitapları muhakkak seçin diye göz ardı edilmeyecek bir tavsiyesi var. Kitap okuma hızınızı artırın, ne okuyacağınızı ara başlıklara bakarak seçin ve muhakkak anlama kapasitenizi artırın diye önemli bir tavsiye.
Şimdi önemli bir kitap okuru Rahmetli Cemil Meriç’ten bahsetmek istiyorum. Kitap okuma azminin yitirmeden gözlerini yitirmek pahasına okumaktan vazgeçmeyen kitap dehası. Önemli bir konuya parmak basıyor. Okumanın önemi, önemli okumaların katkısı ve değeri üzerine, Risale-i Nurları geç tanıdım, eğer daha erken tanısa idim, başka kitapları okuyarak kaybettiğim zamanı Risale-i Nurları okuyarak geçirir hem daha fazla istifade eder, hem de gözlerimi kaybetmezdim diyor. Cemil Meriç’e katılmamak mümkün değil. Hayatın gayesi İmanı kurtarmak ise bu minvalde yazılan eserleri bir an önce okumak elzemdir. Hem demiştik, bütün kitapları okumamızın gayesi Kur’an-ı anlamaktır diye.
Kur’an-ı anlamadan okumak sanırım yolda kalmamızın bir sebebi olacaktır.
Başta lisans eğitimi alan bir okurun okuduğu sayıyı belirtmiştim. Elbette ilim, bilim, teknoloji, mesleki kariyer için pek çok kitap okuyoruz. Buradaki kastımız kaliteli bir yaşam, gerçek manada bir iman, topluma ve çevremize faydalı bir birey olmak için okumamız gereken neşriyattır. Her şeyi bir kenara bırakalım, sadece bahse konu kitapları okuyalım tarzı bir yaklaşımımız yok elbette.
Dünyalık için zaruri eğitimimiz dışındaki kaliteli okumalardan bahsediyorum. İnsana değer katan, erdemli, imanlı, ahlaklı insan olmak için, her şeyi maddi çıkarlar için değil insan onuruna yakışır tarzda yaşamak için gereken okumalar.
Kişiliğimizi yansıtacak, imanımızı adam gibi yaşamamızı sağlayacak temel okumalardan bahsediyorum.
Rabbimizin emrine uyarak okumamız gereken Kur’an ve dinimizi eksiksiz yaşamak için bilmemiz gereken temel fıkıh bilgilerinin okumakta, İmanın rükûlarını doğru anlamak için bilmemiz gereken akaid, Risale-i Nurlar gibi bu asrın fitnelerinden, imansız ve ahlaksız boşluklarından kurtulup iman-ı tahkikiyi elde etmek için gerekli okumalardan bahsediyorum.
Bunlara renk katan, edebiyat, tarih ve kültür okumalarını yemekteki salata, tatlı, garnitür olarak alabilirsiniz.
Çünkü hayatı tek düze yaşamak istemiyor isek, Resulullah’ın (A.S.V) buyurduğu gibi kaliteli bir hayat yaşamak ve bizi bekleyen ahirete yüz akı ile gitmek istiyorsak hayat kalitemizi artırmalı, kulluk icaplarını en güzel şekilde eda etmek için ilim, bilim, kültür silahlarımızı kuşanmalıyız. Bu suretle önce ailemizden başlamak üzere, çevremiz, ülkemiz, alemi islam ve insanlık için okumalıyız. Ne okuyacağımıza gelince, yaşam gayemize uygun olarak merkezden çevreye doğru, biraz araştırarak, bilenlere sorarak, kararlarımızı vereceğiz ve yola devam edeceğiz.
Merkeze Kur’anı alacağız elbette.
Ahmet TÜRKAN-HABERNAME