Neye göre yeni neye göre eski yıl!..

xxx135

Bugün takvim yaprakları yeni yılın ilk gününü gösteriyor. Dün gece ise geçen yılın sonu yani yılbaşı gecesiydi. Yani yeni bir yıla adım attık. Elbette bizim kültür ve inancımızın yansıması olarak yeni bir yıla adım atmış değiliz. Nasıl ki bizi Ortadoğulu diye tarif edip bu tarife uygun bir mekana yerleştirmişlerse yani kendilerini merkez alan bir noktaya göre bizim konumumuzu adlandırmışlarsa takvimin başlangıcını da kendi değer yargılarına göre belirlemişler. Bize de çağdaş ve modern olabilmek adına bu telkin ve dayatmayı kabullenmek, bunun da ötesinde benimsemek düşmüş.

Çocukluk ve ilk gençlik yıllarım İçanadolu'nun küçük bir ilçesinde geçti. O yıllarda günler öncesinden yılbaşı hazırlıkları yapılırdı. Nasıl olmuşsa olmuş başkalarına ait adetler sahiplerinden daha çok benimsenmişti. Öyle bir ilçede yaşıyordum ki Cuma günleri Cuma saatinde açık bir tek dükkan bulamazdınız. Yani dinine de bağlı bir ilçeydi. Buna rağmen Ramazan günleri Sahur vaktine kadar kahvelerde tombala diğer bir ifadeyle paralı kumar oynanırdı.

Batılılaşma hareketi öylesine etkili olmuştu ki, bize ait değerlerin yanına bizimle hiç ilgisi olmayan değerler konulmuştu. Böyle olunca da ortaya ne olduğu belli olmayan bir toplum çıkmıştı. Bir başka ülkede Batı emperyalizmi kültürel alanda böylesine başarı elde edebilmiş midir, bilemiyorum. Uzun yıllar İngilizlerin işgali altında kalmış ülkelerde bile bizdeki kültürel karmaşa yaşanmadığı halde bizde neden böyle oldu bilemiyorum. Kendimizi neden hep başkalarına göre ve başkalarının ölçülerine göre tarif eder olduk.

Fırsat buldukça Çanakkale Savaşlarını anlatan kitaplar okumaya çalışıyorum. Her seferinde gösterilen kahramanlığa hayranlığım bir kez daha artıyor ama arkasından da bu iman sahibi millete ne oldu diye sormadan edemiyorum. Acaba diyorum Çanakkale ve Sarıkamış'ta arka arkaya yaptığımız savaşlarda milletimizin özünü oluşturan imanlı gençliğimizi kaybettik de geriye böyle bir durum mu çıktı?

Çünkü, Çanakkale gerçekten imanın bir ürünüdür? Öylesine bir iman ki onlar için en şerefli mertebe şehadettir. Ebedi hayata ve Cennet'e intikalin adıdır.

Bugün Batılılara benzemekle iyi mi ettik kötü mü, sorusunun cevabını verebiliyor muyuz? İyi olduysa neye göre iyi oldu? Elbette geçen zaman içinde tüm dünyada olduğu gibi bizde de bir takım teknolojik gelişmeler oldu. İyi mi oldu diye sorarken elbette bu teknolojik gelişmeleri soruyor değilim. Bu tür gelişmeler istense de istenmese de zaten olacak ve bize de parasını verdiğimiz sürece gelecekti. Çünkü, üretenler bunu depolarında yığmak için üretmiyorlar.

Sözünü ettiğimiz değişimin ruh yapımızda, maneviyatımızda kısacası kültürel hayatımızda oluşturduğu değişikliğin ne yönde olduğudur. Kazandırdıkları ile kaybettirdiklerinin mukayesesinden söz ediyorum.

Çünkü, para gereklidir ama her zaman mutluluğun anahtarı değildir. Hatta, maddeye tapan ruhlarda para mutluluğun değil mutsuzluğun sebebi olabilir. Çünkü, insan arzularının sınırı yoktur. İmkanı geliştikçe yeni şeylerin peşinde koşar, kendine yeni ihtiyaçlar icat eder. Bir süre sonra hiçbir maddi değerin mutlu etmediğinin farkına varır. Kendini boşlukta buluverir.

Demek istediğim o ki biz kendi kültür değerlerimizle büyüktük, yiğittik. Ne var ki Batıya benzeme arzusu bizi öyle bir noktaya getirdi ki ne Batılı olabildik ne de kendimiz kalabildik. Çünkü, her toplum kendi kültür ve inanç değerleri ile kimlik kazanır. Onlara göre kendilerini tarif ederler. Biz kendimizi neye göre tarif edeceğiz. Bize siz Ortadoğulusunuz dedikleri için böyle kabul edecek, şu gün yıl başı şu gün yıl sonu dedikleri için mi biz de böyle düşüneceğiz?

Geçtiğimiz bir haftayı torunumun ameliyatı sebebiyle hastanelerde geçirdim. Böyle bir ortamda bize dayatılan yılbaşına geldik. Sağlık ve hastalık, ölümle hayat arasındaki ince çizgiyi bu vesileyle bir kez hatırladık, hatırlamakla kalmadık yaşadık. Sanıyorum bu duygular içinde keşke başkalarına benzemek için çaba göstermek yerine kendimiz olarak kalabilmenin gayreti içinde olsaydık diye düşündüm durdum.