Neşeli kurultaylar

xxx78

Herkes genel başkanı suçluyor, ama genel başkan ne yapsın? Birbiriyle çelişen kimliklere sahip, ancak partililerin bunun pek farkında olmadığı bir parti CHP; genel başkanlar parti kimliğiyle ilgili farklı bir karar alma aşamasına geldiklerinde, partinin ağır topları müdahale edip kafa karmaşasından yana tavır alıyorlar...

CHP sürekli iç çatışmalar yaşıyorsa sebebi bu...

(“Genel başkan ne yapsın?” diye sordum, ama onun da yapacakları var; anlatacağım...)

CHP’de muhalifler kurultay için yeterli imza toplayınca genel merkez uyanıklık yaptı ve kendisi kurultaya gidiyor. Muhalifler durur mu? Onlar da, “Bizim istediğimiz genel merkezin yapacağı kurultay değil; biz kendi kurultayımızı isteriz” diye bastırdı ve sonuç da aldı. 26 Şubat’ta genel merkezin tüzük kurultayı toplanacak, birkaç gün sonra da muhaliflerin tüzük kurultayı...

Belki hem genel merkeze hem de imza toplayan muhaliflere karşı bir başka grup daha çıkar; onlar da kendi tüzük kurultayları için imza toplamaya başlar...

“Nedir bu karmaşanın sebebi?” sorusunun tek bir cevabı var: CHP’nin kimliği... Oyunu CHP’ye veren seçmene, “CHP’ye neden oy veriyorsun?” sorusu yöneltildiğinde, “Kemalist/Atatürkçü olduğu için” (yüzde 82), “Sol-sosyal demokrat olduğu için” (yüzde 77), “Milliyetçi olduğu için” (yüzde 70) cevapları alınıyor...

Yalnız bu kadarla kalsa iyi; “CHP sizce nasıl olmalı?” sorusu yukarıdaki tabloyu pekiştiren bir sonuç veriyor: “Kemalist-Atatürkçü olmalı” (91), “Sol-sosyal demokrat olmalı” (87), “Milliyetçi olmalı” (74)...

Sonunda CHP seçmenine kendisini nasıl tanımladığı sorulduğunda ortaya çıkan sonuç (yüzde olarak) şu: ‘Atatürkçü’ 35; ‘sosyal demokrat’ 16.4; ‘milliyetçi’ 11.5...

Verileri geçen yılın Kasım ayında MetroPoll şirketi tarafından yapılmış kapsamlı ‘CHP araştırması’ndan aktardım.

Çok kimlikli bir seçmene sahip CHP; partiyi yönetenler de bu eğilimleri gözeten ve kollayan bir çizgi izleyerek bugüne kadar geldiler. Fena da gelmedikleri, böylesine birbirini dışlayıcı farklı kimlikleri aynı çatı altında tuttuğu halde yüzde 25 civarında bir oyu elde etmesinden belli. Bu üç eğilimden ilk ikisinin Türkiye’deki karşılığı hemen bütün oyları topluyor CHP; ‘milliyetçiler’den de bayağı oy alıyor...

Sorun başka bir yerde: Meclis çatısı altına girmekten ibaret olsaydı siyaset, CHP’nin ve genel başkanının işi kolaydı; ancak siyaset iktidar umudu olmaksızın ve o umudu kitlesine yansıtmaksızın fazla işe yaramıyor. Hitap ettiği kitleyle iktidar olabilmesi mümkün değil CHP’nin; çünkü o tabanda iktidara taşıyacak bir sayısal yoğunluk bulunmuyor. Güçlü iktidar partisi varlığını ve bütünlüğünü sürdürür, asker de siyasetten elini ayağını çekmişse, CHP asla iktidara gelemeyecek demektir.

Devreye burada Kemal Kılıçdaroğlu giriyor. Bildiğimiz CHP’yi ‘yeni CHP’ yapabilecek ve tabanını genişletebilecek bir umut olarak algılandığı halde, her kritik dönemeçte klasik tepkiler vermeyi yeğleyen, kendisinden cesur çıkışlar bekleyen potansiyel seçmenleri her seferinde hayal kırıklığına uğratan Kemal Kılıçdaroğlu...

“Neşeli kurultaylar” dileriz...