Bana sosyal paylaşım site ismi sayın desem, beş yaşında ki çocukta sayar. Facebook der Twitter der, der de der. Çünkü çok basit bir soru bu.
Artık herkes kendi sanal dünyasında bir kişilik oluşturmuş vaziyette. Kimisi iş icabı, kimisi anlık heves uğruna, kimisi de öylesine kullanıyor bu paylaşım sitelerini.
Günde milyonlarca yeni hesap açılıyor. Milyonlarcası günde en az 3-4 saatini bilgisayar önünde bu paylaşım siterlerinde geçiriyor. Kimisi bu saati oyun oynayarak, kimisi video izleyerek kimisi de ordan oraya zıplayarak.
O site senin bu site benim.
`Facebook´ yokken biz ne yapıyorduk sorusunu soruyor kimisi de.
Ama hatırlayan pek olmuyor doğrusu… Meğerse biz Facebook öncesi hiçbir şey yapmıyormuşuz…
Hayatımızda öyle bir yer etmiş ki şu Facebook, bazen düşünüyorum da, vayyy be diyesim geliyor. Diyorum da…
Dikkat edin arkadaşlarınız ile sohbet ederken, ´Facebook´ kelimesi kaç defa geçiyor. Sonucu siz de çok şaşırtacak. Çünkü Facebook artık vazgeçilmezimiz olmuş.
Abartmıyorum…
Bakın arkadaşınız bir fıkra patlatıyor ve hepimizi çok güldürüyor. Çok kaliteli bir fıkra anlıyacağınız. Arkasından hemen soruluyor, “Nerede okudun bu fıkrayı?” Cevap: “Facebook”da. Fıkra kitabından okumuş olamaz ya, koskoca Facebook dururken!
Hatta bırakın fıkrayı bir kenara, düğün merasimine varıncaya kadar herşeyi facebook´tan öğreniyoruz. O yüzden de bazen iyi ki Face var demek zorunda kalıyoruz.
Doğum günü kutlamaları da cabası. Facebook olmasa işimiz çok vahim olurdu herhalde. Kim hatırlardı Facebook arkadaşının doğum gününü?
Ha hatırlayanlarınıza sözüm yok. Ama istisnalar kâideyi bozmaz.
Facebook hatırlatma yapar üst sağ köşede ve anında kutlama mesajlarının ardı arkası kesilmez. Belki ömrü boyunca bu kadar tebrik mesajı almayan kişide çok sevinir. Belki de çok üzülür kim bilir.
Neden mi üzülür diyorum, çünkü sevdiklerinden gelecek olan sıçak bir ses, sıçak bir kuçaklama yerine, face-book üzeri kupkuru kutlamayla yetinmek zorunda kaldıkları için.
Emin olun Facebook´da ne duygu var ne de samimiyet.
Facebook sadece sanal alemden ibaret.
Sırf bunu bildiğimizden gerçek alemden ulaklaşmayı tercih etmeyelim.
Bu tür ağların duygularımıza block çekmesine müsaade vermeyelim.
Sosyalleşmek dururken asosyalleşmeyi tercih etmeyelim.
Sevdiklerimiz ile Facebook üzeri değil de, birebir yani `FACE TO FACE` sohbet edelim. Sohbet ederken gözlerinin içine bakarken yudumlayalım çaylarımızı. İşte ben buna gercekçilik, iste ben buna muhabbet ve işte ben buna sosyallik derim.