Bu günlerde (2016 ) yaşadıklarımız ne kadar da düne yani yüzyıl öncesine benziyor. 1916 da bölgemizde yaşanan önemli hadiselerden bazıları şunlar:
.28 Nisan 1916 Kutülamare bölgesinde 5 aydır kuşatma altında bulunan İngiliz birlikleri teslim oldular.
10 Haziran 1916 Osmanlı yönetimindeki Mekke, Arap isyanı sırasında Arapların eline geçti.
27 Haziran 1916 Hicaz, bağımsızlığını ilan ederek Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrıldı.
İslam Dünyası bu gün, (özellikle de bölgemizdeki bölümü) adeta yüzyıl öncesini aynen ve yeniden yaşıyor. 1. Dünya savaşı sırasında o günün mütegallibe devleti İngiltere, ortağı Fransa ile birlikte Osmanlıyı Sykes-Picot antlaşması ile paramparça etmişti.(Osmanlıda 30 yakın devlet çıkartıldı) Antlaşma dönemine gelene kadar İngiltere ve ortakları İslam dünyasını özellikle de Arap Dünyasını fitne fesatla adeta çürütmüştü. Arapların bir kısmı (bir kısmı diyorum çünkü bu fitneye bu bozgunculuğa kanmayan önemli bir Arap nüfusu da mevcuttu) İngilizlerin altınlarına ve özellikle de vadettikleri büyük “Arap krallığı “ vaadine kanmıştı. Bu gafillerin başında da Şerif Hüseyin geliyordu. (1915'te Arabistan Yarımadası'nı ele geçiren İngiltere, Osmanlı'ya karşı ayaklanan Mekkeli Şerif Hüseyin'i destekleyerek Irak ve Filistin toprakları üzerinde kendisine bağımlı bir Arap devleti kuracaktı. Mekke Şerifi Hüseyin ile Mısır'daki Britanya Yüksek Komutanı McMahon arasında böyle bir antlaşma gizli olarak imzalanmıştı….)
Sonra ne mi oldu? Zavallı Hüseyin! Bırakın Arap imparatorluğunun başına geçmeyi canını zor kurtardı. Şerif Hüseyin'in kendisi Vehabi ayaklanması üzerine Hicaz'dan kaçtı, İngilizler tarafından Kıbrıs'ta alıkonuldu. Hayal kırıklığı, aşağılanma ve acılar içinde tamamlaığı ömrünün sonuda söylediği şu sözler çok dikkat çekicidir:
"Başımıza Gelenler, Osmanlı'ya İhanetimizin İlahi Cezasıdır!"
Günümüzde İslam Dünyasında aynı şeyler bir daha yaşanıyor. Failler değişse de oyun aynı oyun. Dünkü İngiltere’nin yerinde bu gün ABD ve Rusya var. Arapların yerinde ise birçok Örgüt ( IŞİD, PKK, NUSRA, DHKPC…) var. Dün İngilizler, nasıl işleri bitene kadar Arapları / Şerif Hüseyini önce destekleyerek pohpohlayarak büyük vaadlerde bulunarak kandırıp Osmanlıyı parçalamışlarsa, bu günde ABD ve Rusya aynısını yapmaya çalışıyor. Bu çirkin, bu kanlı senaryoda kaybedenler inşallah yine bizler yani ümmet olmaz. Dün kazananlar maalesef ve maalesef “gavur oğlu gavurlardı, bu gün inşallah tersi olur. Bu nedenle 1. Dünya Savaşını, Şerif Hüseyin’i ve O’nun encamını iyi okuyup, iyi anlayıp ona göre hareket etmek hepimizin hem dini, hem milli vazifesidir. Dün olduğu gibi bu günde boş vaatlere kananların sonu Şerif Hüseyin’inkine benzeyecek. Yalnız bu tarhı meselede de olduğu gibi kaybeden sadece Şerif Hüseyinler olmuyor, onun ihanetine uğrayan devlette kaybediyor. Bu nedenle hem modern Şerif Hüseyinler, hem de Modern Osmanlılar (Araplar, Kürtler, Türkler, Acemler…) tarihten ibret almak zorundalar.
Şerif Hüseyin’in Sonu
Birinci Dünya Savaşı sırasında Mekke Şerifi Hüseyin'in isyan ederek Lawrens'le birlikte Osmanlı ordusuyla savaşması, zihinlerde çok derin izler bıraktı. Şerif Hüseyin'in oğlu Abdullah, Bir suikastta hayatını kaybetmiştir. Yerine geçen oğlu Tallal, akıl hastalığına tutulmuş, ömrünü İstanbul'da Şifa Yurdu'nda tamamlamıştı. Şerif Hüseyin'in diğer çocukları Irak Kralı ve veliahtı oldular. Sonra askeri darbede feci şekilde öldürüldüler. Şerif Hüseyin'in kendisi Vehabi ayaklanması üzerine Hicaz'dan kaçmış, İngilizler tarafından Kıbrıs'ta alıkonulmuştur. Son sözleri şu olmuştur: "Başımıza gelenler, Osmanlı'ya ihanetimizin ilahi cezasıdır!"