BİR: Uzun bir süre Tayyip Erdoğan"ın en ama en yakınında olmuş, onun sırlarına vakıf olmuş bir adam, aradan öyle çok da uzun zaman geçmemişken, nasıl oluyor da, şahsi menfaatlerini Tayyip Erdoğan"ın can düşmanlarının siyasi emelleriyle tevhit edebiliyor?
İKİ: Zirvedeki iki can dostunun eşleri, uzun süre can ciğer kuzu sarması iken... Nasıl oluyor da birdenbire ve de herkesin acayip dikkatini çekecek şekilde birbirlerinin yüzüne bakmak istemeyecek hale gelebiliyorlar?
ÜÇ: Refah"a yaklaşıp RTÜK"e üye olan, Fazilet"e yaklaşıp RTÜK"e başkan olan, AKP"ye yaklaşıp Star gazetesine tepe yönetici olan ve en sonunda da Kanaltürk"ü satın alan Koza Grubu"na "CEO" olan Fatih Karaca adlı şahıs, nasıl oluyor da her devirde mutlaka kafayı çıkaracak bir alan bulabiliyor?
DÖRT: Memleketin yüce mahkemesinin, yani Anayasa Mahkemesi"nin önemli bir ismi, nasıl oluyor da devletin güvenlik güçlerinin kendisini dinlemek için seferber oldukları kuşkusuna kapılabiliyor? Daha da vahimi kimse, bu kuşku durumunu büyük bir tuhaflık olarak karşılamıyor?
BEŞ: Merkez sağ denilen olay darmadağın olmuşken, yüzde 47 oy alan parti merkez sağa oturmuşken, kendilerine hálá merkez sağ denilen küçük partiler, nasıl oluyor da, kurtuluşu Demirel ya da Çiller gibi isimlerde görebiliyorlar? Çaresizlik nasıl oluyor da insanları bu derece mantıksız kılıyor?
ALTI: Tuncay Özkan"a çakınca gösterilen tepkiler ile Vakit"e çakınca gösterilen tepkiler arasında "kesin inançlılık" ve "gettoculuk" açısından nasıl oluyor da bu kadar muazzam bir benzerlik oluşabiliyor? Memleketin marjinalleri arasındaki bu karakter kardeşliği nasıl oluyor da buralara kadar varabiliyor?
YEDİ: Bütün siyasi kariyerini tamamıyla Tayyip Erdoğan"a borçlu olan ve başkanlık dönemiyle ilgili şaibeler herkesin dilinde olan Ali Müfit Gürtuna, nasıl oluyor da AKP karşıtı cereyanın bir numaralı ismi haline gelebiliyor? Ve bu yeni pozisyonundan ötürü "Sütten çıkmış ak kaşık" muamelesine tabi tutuluyor?
RTÜK Başkanı: Ceza verilecek
TUNCAY Özkan"ın Kanaltürk ekranından "Hayasız", "Namussuz", "Köpek" diye yağdırdığı hakaretler konusunda "Bakalım RTÜK ne yapacak?" diye sormuştum.
RTÜK Başkanı Zahid Akman aradı...
"Bizim tutumumuzda hiçbir değişiklik olmaz" dedi ve ardından ekledi:
"Satış gerçekleştikten sonra yaptığımız toplantıda Kanaltürk"le ilgili ihlal dosyalarını inceledik ve ceza verdik... Bu tutumumuz satıştan sonra tavrımızın değişmediğinin bir kanıtıdır."
Peki Tuncay Özkan"ın son hakaretleri?
Zahid Akman, "Henüz önümüze gelmedi... Ancak o ifadeler nedeniyle Kanaltürk"e gereken ceza verilecektir" dedi...
Ve Çandar ve Barlas ve Kongar
EMRE Kongar ile Mehmet Barlas arasındaki kimya tutmuştu...
Aradaki keskin ideolojik farka rağmen...
İki taraf da "öldürücü yumruk" peşinde değildi...
Konvansiyonel bir anlaşma vardı sanki aralarında...
Emre Hoca"nın "Yapmayın Sayın Barlas!" diye serzenişte bulunması, Mehmet Barlas"ın bu tür serzenişleri muzip bir gülümsemeyle ya da heybesinde taşıdığı bin iki yüz elli fıkradan biriyle geçiştirmesi falan...
Ölümüne bir mücadele değildi bu... Hafif yumruklarla rakibin yoklandığı, bunun ötesine geçilmediği bir karşılaşma... Leblebi çekirdek gibi bir şey...
O kadar ki...
"Yoksa muvazaa mı var?" sorusunu bile sorduruyordu...
* * *
Ama ne zaman ki Cengiz Çandar adlı yiğit çıktı Kongar"ın karşısına...
Konvansiyon falan kalmadı...
Ne Çandar"ın alttan almaya niyeti vardı, ne de Kongar"ın da geri adım atmaya...
Nezaket elden bırakılmıyordu ama her iki tarafta da "ölümüne" girişiyordu...
İki taraftan birinin "Pes" etmesine dayalı bir gladyatör dövüşüydü karşımızdaki...
"Şimdi girişecekler birbirlerine" falan diye acayip gergin bir şekilde izliyorduk...
Çandar öyle bir yükleniyordu ki rakibine...
Rakip, ancak, "Evet, ben bir darbeciyim... Bırak beni... Pes ediyorum" derse kurtulacaktı...
Ama rakip bırakın "Ben bir darbeciyim" diyerek pes etmeyi, "Utanmadan herkese çamur atıyorsun" diye çıldırtıcı bir direniş sergiliyordu...
Üstelik "kimya" da tutmamıştı...
Duyduk ki NTV, neredeyse "Dövüş Kulübü" havasına bürünecek bu entel boks karşılaşmasını tatil etmiş...
Bence bu çok yerinde bir karar...
Hem iki tarafın can güvenliği, hem de seyircinin ruh sağlığı açısından...