Geçenlerde ünlü Rus Yazarı Puşkin’in Yüzbaşı’nın Kızı adlı romanı elime geçti. Kitapta romana geçmeden önce Puşkin’in hayatından uzun uzadıya bahsediyordu.
Rus Edebiyatı’nın gelişmesinde büyük rol oynayan Puşkin’in hayatını okurken en çok beni düşündüren tarafı ölümü olmuştu.
Namus yüzünden ölmüştü Puşkin. Evet, inanılmayacak gibi ama 19. Yüzyılın başlarındaki Avrupa’da namus yüzünden bir ölümü ben çok garipsemiştim.
Puşkin karısına sırnaşan, onunla adı çıkan bir Fransız’la düello yapmış ve düello sonucu hayatını yitirmişti.
Baron D’Anthes adlı Fransız birisiyle adı çıkınca toplum içinde alay konusu olan Puşkin en son çareyi namusunu temizlemekle olmuş ve o çağın Avrupa töresi olarak düello yapılmış ve sonuçta tetiğe anlık daha geç bastığından dolayı namusunu da temizleyememiş ve ölüp gitmişti.
Namus, Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde “Bir toplum içinde ahlak kurallarına ve toplumsal değerlere bağlılık, iffet ile dürüstlük, doğruluk” olarak ifade edilmiştir.
Dicle Üniversitesi’nden Prof. Aytekin Sır, KAMER adlı bir şirkete yaptırdığı ankette "Namus Nedir?” diye sorusuna verilen cevaplar;
1-Karım, bacım, annem, ailem;
2-Kadınların iffeti;
3-Kadının cinselliği, bekareti;
4-Kadınların toplumsal kurallara itaatı;
5-Erkeğin şerefi haysiyeti;
6-Kadınların erkeklere itaatı;
7-Dinin emrettiği.
Şeklinde olmuş.
Namus bilhassa Doğu toplumunda çok önem arz eden bir durumdur. Avrupa Konseyi'ne sunulan bir raporda namus cinayetlerinin esas olarak Müslüman toplumlar içerisinde yaşandığı ancak, Sikh ve Hıristiyan toplumlarda da ortaya çıktığı belirtiliyor.
Ancak son zamanlarda okuduğumuz üçüncü sayfa haberlerini okuduğumuzda namus kavramının da artık değerini yitirdiğini görüyoruz.
Batı toplumlarında artık kadınların yabancı erkeklerle sıcak münasebetlerde bulunması normal karşılanırken artık kendilerini aşarak kocalar, eşlerini internet yoluyla pazarlamaya başladılar (http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=SonDakika&Kategori=dunya&ArticleID=544739&Date=16.05.2008&ver=88).
Böyle yola tevessül edenleri ancak Batı toplumunun az sayıda sağ görüşlü halkı tepki gösterebilmekte.
Batı’da böyle bir yoğun namus erozyonu yaşanırken bizim toplumda da az da olsa böyle olaylara şahit oluyoruz.
Mümtaz bir şehrimizde adam, eşini arabanın arkasında gençlere pazarladığını ve bunu da oğlunun hastalığı için yaptığını hepimiz hatırlarız.
Hatta 14 yaşında özürlü kızın anne ve babası tarafından aralarında 75 yaşında bir kişinin de bulunduğu erkeklere satıldığı ve hamile kaldığı haberi kanlarımızı dondurmuştu.
Bunlar toplumumuzun bilinen, gizlenmemiş haberleri. Bir de gün yüzüne çıkmamış böyle nice olaylar da mutlaka vardır.
Bir taraftan namus yüzünden cinayetler yaşanırken bir taraftan da namussuzluğun en alasını yapan bir karmaşa toplumun içindeyiz.
Büyük Üstad Rahmetli Necip Fazıl bile mısralarında “Utanırdı burnunu göstermekten süt ninem, Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.” diyerek bizim toplumumuzun namus kavramının bu kadar önem verirken artık toplumumuz büyük bir dejenerasyona uğrayarak çok kötü bir hale gittiğini ne yazık ki görmekteyiz.
Bu durumda ne yapmak gerekir?
Burada en büyük görev devlete düşmektedir.
Devletin en kısa zamanda Üniversitelerle, değerli bilim adamlarıyla eğer ihtiyaç duyulursa Diyanet İşleri Başkanlığı ile işbirliği yapılarak toplumun bu kadar yozlaşmasını nasıl önleyebiliriz sorularına cevap bulmalıdır.
Böyle bir çalışmanın zaman kaybetmeden yapılması gerekmektedir.
Her kaybedilen dakika toplumu çıkılmayacak bir hale sokacaktır.