Erzurum doğumlu olan hat sanatçısı Sayın Fatih Topatan, doğduğu şehrin Teknik ve Endüstri Meslek Lisesinden mezun… Yaptığı çalışmalarla tanıyanlarını emeğine hayran bırakan, hayatını hat sanatına adayan bu değerli sanatçımızı sizlere de tanıtmak istedik. Kendisiyle söyleşi isteğimizi kırmadığı için teşekkür ederek sanatıyla ilgili sohbetimizi de sizlerle paylaşalım.
“Sayın Fatih Topatan, hoş geldiniz, bize kendinizden bahseder misiniz? Kimdir Fatih Topatan?”
“Hoş bulduk Fatma Hanım… İnsanlara en zor gelen anlatım, kendini anlatabilme olsa gerek… 1981 yılında Erzurum’da doğdum. İlk ve orta öğrenimimi memleketim Erzurum’da okudum. 10 yıl kadar Antalya’da Turizmde çalıştım. Şu sıralar kendimi tamamen bu sanata adamış durumdayım.
“Nahhat kelimesinin tam olarak anlamını sorsam neler söylersiniz? Çalışmaların adları nelerdir? Kenar süslemeleri için nasıl bir yol izliyorsunuz?”
“Naht Sanatı Selçuklulardan başlayıp Osmanlıya kadar devam etmiş günümüzde unutulmuş sanatlar arasında sayılan bir emek işi... Dolayısıyla günümüzün teknolojisine yenik düşmekte. Bu elbette az sayıda olan bizleri ziyadesiyle üzmekte. Bu işle uğraşan, emek veren, ürün ortaya çıkaran bizlere de ‘Nahhat’ deniliyor, eski dilde ‘Nahhat’ anlamı marangoz, ağaç oyma işlerini yapan kişilere derlermiş. Çalışmalarıma gelince, ortaya çıkan çalışmalarımı ağırlıkla hat sanatını naht sanatıyla birleştirmek adıyla ifade edebilirim. Kestiğim hat yazısı için uygun köşeler, süslemeler, Rumiler, Osmanlı motifleri kullanıyorum.
“Sanatınıza olan ilgi ve sevginiz nasıl başladı? Sizin için bir hobi mi yoksa iş olarak mı görüyorsunuz?”
Bu sanatı rahmetli babamdan öğrendim. Babam da hattat olan dedesi ve dayılarından esinlenerek bu sanata gönül vermiş. Tabiri caizse bu bayrağı şimdi onlardan ben devraldım. Aslında önceleri bu işe bir hobi olarak başladım, güzel bir şeyler ortaya çıkarsa eşe dostta hediye ediyordum. Zamanla, çalışarak, uğraşarak kendimi geliştirdiğime inanıyorum. Eksik yönlerim olmuyor mu? Elbette oluyor fakat bu sanata emek veren dostlarla iletişim kuruyoruz, bilgi alışverişinde bulunuyoruz. Bizim danıştıklarımız oluyor, bize danışanlar oluyor. İstemek zaten başarının anahtarıdır fikrindeyim.
“Hangi malzemelerle çalışıyorsunuz? Malzemeleri nasıl seçiyorsunuz? Mesela bir çalışma yapmak için izlediğiniz yol nedir?”
Malzeme babında birçok ağaç çeşidiyle çalışılabilir. Örneğin, kavak, okima, esnek, ceviz, çam, gül vs. Hat sanatını icra ederken, dikkat edilmesi gereken önemli hususlar var. Mesela hat yazılarına riayet etmek gerekir. Bu konuda elimden geldiğince dikkat ederim. O yüzden çalışmalarımın hepsinde orijinal hat yazısıyla çalışıyorum. Yaptığım her levhada onun ALLAH kelamı olduğunu hatırlayarak ne kadar ince titiz çalışmam gerektiğini unutmam.
“Yaptığınız herhangi bir çalışma ne kadar zamanınızı alıyor?”
Bu süreç çalışmanın özelliğine göre değişiyor. Mesela yaptığım hat yazısının boyutu bile fark ettiriyor. Boyuta göre kesme işlemim sürüyor. Üzerinde otuz Ayet olan bir levhayı bitirmem 58 günümü aldı. Bu da günde bazen on sekiz, on dokuz saat çalışmakla mümkün olabiliyor. Fakat ben bu işe gönül verdiğim, sevdiğim için çalışırken bana zaman çabuk geçiyor diyebilirim.
“Çalışmalarınızdan bazılarının görselleri oldukça farklı. Bu desenler nasıl ortaya çıkıyor? Belirli kalıpları değiştirdiğiniz, yaratıcılığınızı kullandığınız oluyor mu?”
Elbette bu eserlerin gerçek sahipleri hattat üstatlarımız… Bizler onların yaptıkları bu eserleri ahşaba döküyoruz. Allah onlardan razı olsun. Ben yaptığım her naht eserine ona yakışan uygun motifler eklemeye çalışıyorum. Ya da kendim bazı değişiklikler yaparak süslemeleri yapıyorum.
“Hat sanatına ilgi duyanlar bu işe nasıl başlayabilir? Neler tavsiye edersiniz?”
Naht sanatına ilgi duyanların, bu sanatı gerçek manada gönülden, isteyerek yapmaları gerekir. Nacizane düşüncem şudur ki, bu sanatın iki temel şartı vardır: Biri, yetenek, diğeri sabır. Bu iki şart bir kişide var ise inanıyorum ki çok güzel çalışmalar ortaya çıkarır.
“Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?”
Çok anım var fakat ben konu bütünlüğünü bozmamak adına babamla ilgili bir anımı paylaşmak isterim. Hiç unutmam rahmetli babamla atölyesindeydik. O zamanlar, daha yeniyim. Bana da zımparayı öğretiyordu. O gün, kendisi de uzun süredir üzerinde çalıştığı, çok emek verdiği bir çalışmasını bitirmişti. Ben, nasıl yaptıysam o çalışmasını kırdım. Babamın bana o an bakışını asla unutamadım. Yine de öyle bir sabırla sustu ve ardından bana “Tamam, ben sonra yaparım, sen zımpara yapmaya devam et!” dedi. Ben olsam ne tepki verirdim, bilemiyorum. Fakat şu an onu çok iyi anlıyorum.
“İnsan olarak hepimiz birbirimizden farklı özellikler taşıyoruz. Sevdiğimiz sevmediğimiz yönlerimiz var? Sizin iyi ki böyleyim ve keşke böyle olmasaydım dediğiniz hangi yönleriniz var diye sorsam ne dersiniz?”
Evet, çok haklısınız. Ben, çok çabuk sinirlenip çok çabuk da sakinleşen biriyim. Çabuk sinirlememi hiç sevmiyorum ama çabuk sakinleşmemi seviyorum.
“Daha önce sergi açtığınızı biliyoruz. Açtığınız sergilerde ilgiyi nasıl buldunuz?”
İlk sergimi Erzurum’da açtım. O kadar endişeliydim ki bu sanatı duymayan nice insanlar olduğu bilincindeydim, tepkiler nasıl olur diye çok endişelenmiştim. Sergi açıldığında büyük bir ilgi görünce o endişem mutluluğa dönüşmüştü. İlerleyen saatlerde bu yoğun ilgi mutluluğuma mutluluk kattı. İkinci sergimi İstanbul’da açtım. Güzeldi.
Üçüncü sergimi ise Trabzon’da açtım. Trabzon halkının bu sanat ilgisi büyüktü ve Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Hanım da teşrif ettiler. Bakanlarımızın hepsi de gerçekten ilgi gösterdi. Buradan kendilerine tekrar teşekkür ederim.
“Türkiye’de sanata ve sanatçıya verilen değer hakkında neler diyebilirsiniz?”
Bu zor bir soru. Kısaca şöyle diyeyim; sanatçıya verilen değer, sanattan anlayan kesime ve sanatla ilgilenmeyen kesime göre değişiyor.
“Gelecekle ilgili planlarınız nedir?”
Yapmak istediğim çok şey var tabi. Fakat asıl amaçlarımdan biri bu sanatı gün yüzüne çıkarıp unutulmuş sanatlar arasından çıkarmak istiyorum.
“Çok teşekkür ediyor, başarılarınız daim önünüz açık olsun diyoruz efendim.”
“Ben de çok teşekkür ediyor, okurlarınıza saygılarımı sunuyorum.”