Susurluk davasında yargılanan eski özel harekatçı Ayhan Çarkın, Uğur Dündar'a müthiş açıklamalar yaptı:
"Devletin emir verdiği birçok kanlı eyleme imza atan Abdullah Çatlı'nın 'kullanma tarihi dolunca' Ergenekon tarafından ortadan kaldırıldığını" söyledi!
Çarkın'ın itirafları, Susurluk "kazası"nın aslında kaza olmadığı ve "kurgulandığı" yolundaki çok ciddi kuşkuları zirveye taşımıştır.
Bu bağlamda, Ergenekon İddianamesi'nde yer alan kimi belgelerin Susurluk hadisesiyle ilgili "resmi görüşü" sarstığını hatırlayalım.
Ayhan Çarkın "Ergenekon operasyonu başlayınca" konuşmak istediğinden söz ediyor:
Çarkın'ın bu ifadesi, "Susurluk mekanizmasının örtbas edilmesi" ile "Ergenekon örgütünün üzerine gidilmesi" süreci arasındaki temel farkı algıladığını mı gösteriyor?
*
Çarkın, Susurluk Davası hakkında konuşurken diyor ki:
"-Hakkımız idamdı. Hakim değişiverdi, dört yıl ceza aldık!"
Sözü edilen dava, 6 No'lu DGM'de Haziran 1997'de başlayıp üç buçuk yıl sürmüştü:
Karar aşamasına gelindiği vakit, hakim Sedat Karagül mahkeme başkanlığından alınmış, Ağır Ceza Mahkemesi'ne atanmıştı! Atamaya tepki gösteren Karagül emekliliğini istemişti.
Susurluk Davası'na bakan mahkemenin başkanlığına (Ana-Sol Koalisyonu dönemindeki hakimler kararnamesiyle) getirilen Metin Çetinbaş davayı üç ay sonra karara bağlamış, Çarkın dört yıl ceza almıştı. (Yargıtay, cezayı usul yönünden bozmuştu.)
Statüko'nun egemen olduğu o dönemde "ince bir ayar" yapılmış oluyordu, Susurluk için
(Tesadüf bu ya, emekli olan Çetinbaş, Ergenekon sanıklarından Kemal Alemdaroğlu'nun avukatlığını üstlenmiş bulunuyor.)
*
"Ne 100'ü ne 200'ü, 1000 kişi öldürmüş olabilirim" şeklinde tüyler ürpertici bir itirafta bulunan Ayhan Çarkın
Susurluk'taki Mercedes'ten sağ kurtulan Sedat Bucak'ın korumalığını da yapmıştı
"Susurluk olayı, Ergenekon'u aydınlatan bir fenerdir" derken doğru bir saptamada bulunuyor, Çarkın
"Niye Ergenekon olayım? Ben devlet adına yaptım. Onlar da devlet adına yapmışsa benim de onların yanında olmam gerekmiyor mu?" diye kendisini savunurken ise; Çarkın son derece hayati bir hususu atlıyor:
Ergenekon mekanizmasını yıllar yılı istihdam eden Gizli İktidar'ın (Ankara'daki Washington yapılanması) hem Ergenekon bağlantısı ortaya çıkanları, hem de kendisi gibileri kullanmış olduğunu, bütün "yol"ların neticede aynı "güç merkezi"ne çıktığını göremiyor veya görmek istemiyor.
Şu cümle de Çarkın'a ait ya: "Ergenekon ahtapot gibi, bir kolu PKK, bir kolu Hizbullah!"
Ergenekon'un "Ahtapotun Kolları"na benzer bir biçimde yapılandığını iddianamedeki belgeler de ispatlamıştı.
*
Şimdilerde olup bitene bakalım:
Önce "taşeron terör örgütü" PKK eliyle Aktütün Saldırısı; ardından -Ergenekon Davası'nı etkisizleştirmek gayesiyle başta Diyarbakır olmak üzere Güneydoğu'da sokak hareketleri, kepenk kapattırma eylemleri; üstüne de DTP'nin "gerginlik üreten" çıkışları!