Burkina Faso’da insanların ilk derdi geçimdir. Akşam evde bir tencerede pilav veya makarnayı kaynatıp ortaya konulmuş bir tabakta elle yiyebilmek, sabahleyin de bir bardak çay ve ekmekle kahvaltı yapmış olabilmek çok önemlidir.
Ancak bu hafta sonu seçim var. Geçimin yanında seçim de gündeme düştü artık. Bir önceki seçimde de buradaydım ama yeni geldiğim için bu kadar geniş gözlemleme şansım olmamıştı. Bu sefer seçim sanki biraz daha heyecanlı gidiyor. Bu seçimde yarışan birçok aday var.
Ülkede yüzde 65 Müslüman nüfus var. Lakin Müslümanların seçimde ortak bir adayları yok. Seçimde yarışa katılan Müslüman aday / adaylar varmış. Onlardan birisi bir önceki dönemde de adaydı. Bir yönüyle o işe en yakın olanı ama mensup olduğu kabile açısından oy toplaması zor görülüyor. Bu gidişle de -eskiden olduğu gibi- yönetimi Hristiyan bir aday ele alacak gibi görülüyor.
Türkiye'de yaşı altmışın üzerinde olanlar, şu eski söylemleri çok iyi bilirler. Eski hocalar şeytandan ve siyasetten Allah'a sığınırdı. Siyaseti şeytanın bir işi olarak görürdü. Siyasete bulaşmayı, neredeyse küfür ile denk tutarlardı. Hatırlayan vardır o günleri... Nihayet uyandıracak birisi çıktı da milletin olaya bakışı değişti.
Müslümanların sayısal olarak çoğunlukla bulunduğu yerlerde onları yönetim mekanizmasından uzak tutmak ve zorunlu işlerde görev vererek kolayca idare etmek için hep aynı yol takip edilmiş. Onlar için çarkı döndürmeye yetecek kadar insan eğitime alınmalı, gereli kalanlar da kendi inanç ve kabiliyetlerine göre oyalanmalıydı... Uzun süre bunu başardılar da. Aynı zinde güçler Burkina Faso’da da benzer taktiği uygulamış. Özgür(!) bir devlet olmalarının üzerinden yaklaşık 60 yıl geçmiş. Müslümanlara burada da aynı öğütler verilmiş. Onlar da uzak kalmışlar. Burada halk üzerinde etkisi olan âlimler / hocalar da aynı şeyi söylemiş. Aynı ayeti veya hadisi okuyup değişik manalar çıkaran ve ortak noktada buluşamayan Müslüman önderler, siyasetin kötülüğü (!) konusunda hiç ihtilafa düşmemişler. Bana çok ilginç geliyor. Sizi bilemem... En iyileri de “Evet, Müslümanlar orada olsa güzel olur. Ama bu da tehlikelidir. Hiç kimseyi bu tehlikeyi atamayız” diye kendini savunuyor.
Sonra ne mi olmuş? Birçok yönüyle eleştirdiğimiz internet, sosyal medya, değişik vesilelerle yapılan seyahatler onların gözünü açmış. Şimdi dünya küçük bir köye döndü. Türkiye’de söylenen bir söz, birkaç saat içinde -bazen daha da hızlı- dünyaya yayılıyor. Bugünler de ne mi oluyor? Rahmetli Erbakan hocamızın bir sözü vardı “Müslümanlar; siyasetten uzak kalırlarsa, İslam’dan uzak olan siyasiler onları idare eder.” Bu sözün Arapçasını Erbakan Hoca'nın resmi üzerine montajlanmışlar ve Müslümanlar arasında paylaşıp birbirini uyanışa davet ediyorlar. Yani binlerce uyuyanı uyandırmak için bir uyanık yetiyor.
Burada dini aidiyetten daha çok kabilecilik yaklaşımı öndedir. Önce ona bakılıyor. Bir de cebine... Yerli bir arkadaş durumu şöyle özetledi. “Hocam, Bizim burada adayların projesine ve kabiliyetine değil onun vereceği paraya bakılır. Kim daha çok para verirse o kazanır.” Arkasında oy potansiyeli olanlara bolca para veriliyor. Bu paranın iki şartı var: ona destek vermelerini sağlamak. Bunu sağlayamazsa onların susması ve başka adaylara destek vermesinin engellenmesi...
Size adayların isim ve özelliklerinden bahsetmeye gerek yok. Eski başkanın kazanmasına garanti gözüyle bakılıyor. Seçim kampanyalarına afiş vb. İşlemler için yapılan yatırımda da en önde olan o. Zengin ve Mossi kabilesine mensup...
Başka ilginç bir aday daha var. Daha önce Müslüman olan, Frank Arap okullardan mezun, iyi derecede Arapça bilen, ama sonra irtidat etmiş birisi... Adı da Müslüman adı olunca onunla da sanırım oy toplamayı hedefliyor. Avanjelist Hristiyan bir aday. Bir geçiş hükümeti döneminde görev aldığı ve bu dönemde yolsuzluklar yaptığına dair rivayetler de var. Ama ben bunun resmini ne zaman görsem içime bir ok saplanıyor. Zira eski bir Müslüman... Kimse bugün sahip olduğu ilim ve imana da güvenemiyor. Büyükler hep son nefesten korkarmış...
Bu hafta sonu seçimler olacak. Eski dönemlerde katılım çok düşük olurmuş. Bunda daha yüksek olması bekleniyor. Katılım için de değişik kampanyalar var. Özellikle Müslümanlardan daha çok katılım bekleniyor. Katılımın düşük olmasının birkaç sebebi varmış. Birincisi; “Kim gelirse gelsin aynısı olacak. Boş ver bu işleri...”anlayışına sahip olmaları. İkincisi; “Geçim derdinin seçim derdinin önünde yer alması...” Adam köyden başka bir merkeze veya evinden uzak bir mahalleye motoru ile oy kullanmaya gidecek. Motorun benzin parasını kim verecek? Bize garip gelse de onun için geçerli bir soru bu...
Ama en bariz gerçek, Müslümanlar daha çok seçim konuşuyor. Birçok milletvekili adayları var... Bakarsınız bir gün bir güneş doğar...
Hayırlısı olsun inşallah...