Manipülasyon; yönlendirme!
Uzun zamandır, duyguların, yaşam biçimlerinin, inanç biçimlerinin bildiğimiz kavramlar olmaktan çıkıp içlerinin boşaltıldığı hususunu dile getiriyorum.
Barış adına, özgürlük adına, cesaret ve kahramanlık adına feda edilen canlar, idealar, inançlar… Teker teker şekil değiştirip egoya hizmet eden birer fantaziye dönüşüyorlar biz farkında bile olmadan.
Güldüğümüz şeylere, ağladığımız şeylere, hiçe saydığmız, alaya aldığımız şeylere bir baksanıza!
Edepsizlik karşısında susmak, korkaklık; vefa duygusu enayilik; merhamet acizlik, başarı, uğruna her şeyin, her kesin feda edilebileceği bir tutkuya dönüştü.
Televizyonun, medyanın ve globalleşmenin getirdiği kültürel yozlaşma ve kültür emperyalizmi; tıpkı bir elektrik süpürgesi gibi değer yargılarımızı içine çekip çöplük halin getiriyor.
Bu kontrolsüz hızlı değişime direnen ilkelerimiz ve kültürel dezenformasyon arasındaki çatışma ve karmaşa neticesinde gençlik; anlaşılamamanın, kendini ifade edememenin yalnızlığına ve bunalımına sürükleniyor ne yazık ki.
Global emperyalizmin bilinçli yozlaştırma politikası; kontrolsüz iletişim kaynakları olan medya, sosyal medya, çarpık sanat ve felsefe anlayışları; çoğu zaman nükleer veya kimyasal silahların etkisinden de büyük bir hızla yok ediyor, gelecek ümidini ve idealini milletlerin..
Tüm dünyada yaşanagelen doyumsuzluk, umutsuzluk, isyan ve amacı belli olmayan, beklentilere cevap vermeyen kaus ortamları gösteriyor ki, asıl amacı, tüm kaynakları kendi elinde bulundurup, tek elden yönetmek ve sömürmek olan Global Emperyalizm; büyük bir kırılmayla, tüm kültürel ve tarihi zenginliklerini hiçe sayarak bencilleşen, çıkar uğruna herşeyi feda edebilen, milli kimlikten uzaklaşan bir bilinmeze taşınmıştır insanlığı.
Medya, sosyal medya, ilkesiz siyasetler, rol modeller eliyle; tüm manevi zenginlikleri alaya alınması; bilginin, tecrübenin temel alınmaması ve gereksiz, önemsiz gösterilmesiyle empoze edilen değersizleştirme politikasının neden olduğu, içi boş, günübirlik menfaatlere hizmet eden sahte ilişkiler, kariyerler, yapay başarılar içinde bulunduğu toplumlarda, uzun vadede, aslında mutsuz bir geleceğin temellerini oluşturmakta ve onu içten içe çürüterek yok etmektedir.
Algı yönetimiyle desteklenen manüpülasyon, korkunç bir hızla ve her alanda; çoğunlukla da biz farkında olmadan, bizi kendi tahakkümü altına alarak, ironik bir şekilde özgürleştirme bahanesiyle, bizi değer yargılarımız, adalet, güven ve gerçek anlamda özgür irade kullanabilme yetilerinden alıkoyuyor.
Elbette ifadeler göreceli ve ihtiyaca yöneliktir. Bir zamanlar bizi coşturan, mutlu eden, içimizi burkan, üzen ya da motive eden yaşanmışlık, beklenti ve ihtiyaçlarımız doyuma ulaştığında ve/veya biz kemale eriştiğimizde duygu eşiğimizin yükselmesi tepkilerimizi farklı boyutlara taşıyacak ve farklı neticelere ulaştıracaktır.
Mesele duyguların değişmesinden çok, onlara verdiğimiz tepkilerin kültür ve idealarımızın sınırlarında mı, yoksa bize hiç ait olmayan yönlendirmelerin neticesinde mi gerçekleşmiş olduğu ve kime, neye hizmet ettiği.
Toplumları var eden değerler ve kültür birliği; aynı zamanda onları geleceğe taşıyan ve toplum olarak varlıklarını sürdürebilmelerini sağlayan da unsurlardır.
Bana göre insanlık; asla manüpüle edilemeyen duygu olan sevgi ile -ki, Rabbimiz (c.c.) Enfal Sûresi 63. Ayetinde buyurduğu gibi o duygu ancak Rabbimizin Mutlak Kudreti iledir.- kurtuluşa erişebilecektir.
Vatan ve millet aşkı taşıyan devletlerin; her türlü manüpülasyona rağmen, zaman zaman yara alsa da varlıklarını dünya döndükçe sürdüreceğine ve insanlığın kurtuluşunun da, mayasında sevgi olan milletler eliyle olacağına yürekten inanıyorum. (inşallah)