“Onlara bir musibet dokunduğunda biz Allaha aitiz ve Ona döneceğiz derler” (Bakara 2:156)
Eriyen mum , bir dava adamının sembolik anlatımı ... O , bir Filistin yolcusu kimileyin ve Akdenizin damarlarına kan veren yiğit.. O, bir kıyam kıvılcımı... Eriyen bir mum anlatır bazen gönül sancımı...
Karanlık bir gecede karşına çıkan kandildir o…Tüm derdi, aydınlatmaktır seni sadece, için için yanarken o, derinden ve sessizce…Başkaları için yaşamanın ve hatta bu uğurda erimenin sırrı var onda… Erimenin ve huzura ermenin…
O, isar duygusunu sembolize eden aynı zamanda…Onun yolculuğu tefani ufkunda…O, yaşadığı zamana ve zemine göre yaşayan bir yığın değil asla…Kimsenin olmadığı yerde ben varım diyerek karanlığa meydan okuyan yiğit bir aşık … Zaman bende ve mekan bana emanet şuurunu yansıtan bir ışık..
O, ışık değil sadece, birde ısı veren zamanın gönlüne…Isıtmadan ışık vermenin burudeti yok onda…Halini yaşayan ve yaşatan o…Lakin ışığı gitmiyor dibine …Onun için eriyor ve onun için tükeniyor belkide…
Nuh’un yalnızlığı var onda ve Kenan için duyduğu acı eritiyor onu sanki…Asiye’nin ızdırabı var sanki koynunda eritirken dehri….Musa’nın yalnızlığı birde, o çöl gurbetindeki hali …
Eriyen bir mum damlası, sanki İbrahim’in göz yaşı, iman etmemekte direnen babası Azerden yediği tokat sonrasında… Dibine ışık vermeyen mum… Allah resulü (s.a.v) ve amcası Ebu Talib… O, zira sadece Sahib-i Kulub...
Ateşle izdivacı var onun…Yanmayan mum dolapta bir fazlalık…Mum cesed ve ateş onun ruhu…Ateş yoksa mum hayatsız…Ateş bilinç ve ateş aşk…Aşk ve bilinç yoksa her yer karanlık ve makber…Dik durma esası var onda yoksa ateş söner ve mana gider…Oysa ateş onun başının tacı ve ancak onunla varoluş anlamlı ….O, karanlığın bağrına bir hançer..Kimi zaman Meryem veya Yahya, kimileyin İbrahim yada Hacer…Ateş onun aşkı ve dahi onun andı…Ateş onun yüreği… Onun için belki de yakmıyordu Hacer’in ayağını, çöldeki kum taneleri…
O, yaşamak için ölmenin adı…Bir dava adamının, sembolik anlatımı… Yanıyorum, o halde varım diyor sanki…Ölen hayvan imiş- aşıklar ölmez, lisan-ı haliyle okuduğu şiiri… Aşktan uzak bir yürek için artık siyah bir karanlıktır yaşamak diyor onun hali…Bilinçle ve aşkla yaşayan tüm Hak yolcularını hatırlatıyor…Biruni’yi, İbn-i Teymiye’yi veya Ahmed Yesevi'yi… Sancı çeken tüm yürekleri, tüm okulları ve ekolleri…
Günde bir taş-ı binay-i ömrümün düştü yere / Can yatar gafil binası olmuş viran bihaber şiirini anımsatır …Ölüm döşeğindeki hastanın hali …”Rabbim ben zavallı hastayım sen Rahman ve Rahimsin” münacatını okutur Eyyubvari… Hayatın kucağında eriyen canları ve birde canların kollarında eriyen cananları…Biçare hastanın halini anlatır eriyen bir mum tanesi…
O, en büyük hakikati hatırlatan…”Her nefis ölümü tadacaktır “ gerçeğini . Zamandan demir alma vaktini … Ve ölüm isimli sessiz geminin varlığından haberdar eden… O, Filistin yolcusu kimileyin ve Akdenizin damarlarına kan veren yigit... Bir kıyam kıvılcımı... Eriyen bir mum anlatır içimdeki sancımı... Odur belki anlayan benim gönül acımı...
“ Her şey fani, Allah baki” mesajını alır onu ayet gibi okuyan… Faniysen fani olanı isteme hakikatini anlatır yandıktan sonra sönen mütevazi bir mum… O, irfan terminolojisindeki Tevhid-i Zat makamı… Vahyin dilindeki “Allah `a aitiz ve Ona döneceğiz” ayeti…
Billgin Erdoğan