Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve 31. İl Müftüleri İstişare Toplantısı için Ankara'da bulunan il müftülerini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde kabul etti.
Kabulde konuşan Erdoğan, kaos içinde bir huzur ve güven adası durumunda olan Türkiye'nin de yaşanan olumsuzluklardan etkilendiğini belirtti. Erdoğan, böyle bir ortamda müftülerin, İslamın gerçek mesajını mesai arkadaşlarıyla birlikte ifade etmek ve kalplere nakşetmek durumunda olduklarını söyledi.
"Geçmişte medeniyetimizi besleyen Yunusların, Hacı Bayramların, Mevlanaların sayesinde bu topraklarda Müslümanlar ve her kavimden, her inançtan insanlar asırlarca huzur içinde yaşamıştır" diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "İşte bunu sağlayan anlayışı yeniden İslam aleminin tümüne teşmil etmeli, Müslümanları huzura sükuna kavuşturmalıyız. Bu noktada özellikle Doğu ve Güneydoğu’da görev yapan kardeşlerime çok büyük bir sorumluluk düşüyor."
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile huzur derslerinde bir araya geldiğini anlatan Erdoğan, son görüşmelerinde aralarında, "Ne kadar camimiz var diye sormuştum, 85 bin. Ne kadar din görevlimiz var Kur’an kursları ile birlikte, 125 bin" şeklinde konuşma geçtiğini ifade etti. Erdoğan, "Böyle bir imkân, böyle bir güç, bunun özellikle ülkemizde İslam’ın anlaşılmasına doğru çok daha hareketli bir gücü devşirmesi lazım diye düşünüyorum. 'Günde beş vakit sadece namazla başlayıp biten bir mesai, ben inanıyorum ki camideki imamlarımız ve siz değerli müftülerimiz de her halde bitmez' diye düşünüyorum" diye konuştu.
İslam’ın halka tam manasıyla anlatılması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Acaba bu sadece cuma namazları başlayıp cuma namazlarıyla mı devam etmesi lazım veya bayramdan bayrama böyle mi gitmesi lazım. Eskiden çocukluğumuzda şunu bilirim ben, tüm evlerin kapılarını en rahat açabileceği kişi hocalardı. Öyle mi? Hoca dendiği zaman kapısını rahatlıkla ona açardı. Bunu bizim yeniden kazanmamız lazım ve hocalarımız o evin çocuklarını emanete aldığı zaman onları işlemeli ama şimdi bakıyorsunuz camimizden silahlar çıkıyor, bu hale geldik. Camilerimiz elden gidiyor bu hale geldik ve bu konuda bizim yapmamız gereken çalışma öyle zannediyorum ki bugüne kadar olan süreçten çok daha farklıdır."
…
17 Ağustos Pazartesi günü Ankara Bilkent Otel’de başlayan ve üç gün süren 31. İl Müftüleri İstişare Toplantısına Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu da katılarak, İl müftülerine hitaben bir konuşma yaptı.
Müftülük makamının, sıradan bürokratik makam olmadığını, bir vicdan ve merhamet makamı olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şöyle konuştu; “Müftülük makamı, İslam toplumunun karşı karşıya kaldığı sorunlar karşısında insanların dertlerine deva olan makamdır.. Bu makam asırlarca, İslam toplumunun karşı karşıya kaldığı sorunlar karşısında insanların dertlerine deva olan makamdır. Hayatın içinde olan makamdır.
İslam dünyası hiç hak etmediği ve İslam adıyla bağdaştırması mümkün olmayan çatışmaların, katliamların, acıların içinde bu derde deva olacak yeni arayışların beklentisiyle karşı karşıya. (…) Hepimizin üzerine büyük görevler düşüyor. Bunalım dönemlerinde doğru tavır alanlar, bunalım dönemlerinde ahlakı ve insan onurunu ayağa kaldıranlar, sonraki yüz yılların inşa edici aktörü olurlar. (…) Bugün DEAŞ, bizim için İslam medeniyetine dönük en büyük tehdit niteliği taşımaktadır. İslam'a ve Müslümanların tümüne tehdit teşkil eden DEAŞ, bizi bir araya gelmeyi ve bütün bu tehditlere karşı omuz omuza vermeyi zorunlu kılıyor.
…
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ise 31. İl Müftüleri İstişare Toplantısının açılışında gündeme dair çarpıcı mesajlar verdi. Görmez, terör olaylarına ilişkin, “Eğer bu ülkeye ateş düşerse dünyanın her yanındaki mazlumların bağrı yanar” dedi.
Görmez şunları söyledi; “Milletimizin her bir ferdine seslenmek istiyorum: ülkemizin etrafının ateş çemberine döndüğü bir zaman diliminde gelin, birbirimize ensar olalım! Her türlü olumsuzluğa, saldırıya, oyuna, tuzağa, komplo ve plana rağmen gelin birbirimize muhacir olalım! Barış ve esenlik dini İslâm’ın rahmet ve merhamet mesajlarıyla zihin ve gönül dünyamızı imar edelim. Farklılıklarımızı çatışma ve yıkım sebebi değil; gelişme ve zenginleşme fırsatı olarak görelim. Barış, huzur, sükûn ve güven ortamını el birliğiyle yeniden oluşturalım.
Görmez, sivil toplum kuruluşlarıyla kanaat önderlerine çağrıda bulundu;
"Gelin, bu ülkeyi bir ateş çukurunun kenarından kurtarmak üzere harekete geçelim. Gelin cahiliye asabiyetinin ürünü olan bu ateşi birlikte söndürelim! Kardeşi kardeşe kırdıran bu fitne ateşini söndürmek için evlerimizden, medreselerinizden ve kurslarınızdan dışarıya çıkalım. Müftülerimizle, vaizlerimizle, din gönüllüsü kardeşlerimizle birlikte milletimizin her ferdini yanımıza alarak barışın kelamını yazalım. Kalemin her türlü kılıçtan ve silahtan üstün olduğunu haykıralım. (…)
Bugün, sadece İslâm dünyası değil, sadece Müslümanlar değil, bizzat İslam’ın kendi bünyesi tehdit altındadır. Bugün, İslâm’ın genleriyle ve Müslüman coğrafyanın fay hatlarıyla oynanmaktadır. Bugün, bir din olarak, kültür ve medeniyet olarak İslam var olmak ile yok olmak arasında bir mücadeleye mecbur bırakılmaktadır. En başta DAEŞ ve benzeri hareketler, İslâm’ın farklı yorumlarından oluşan tuhaf ve ilginç bir kolajlamayla Müslümanların bütün dini duyarlılıklarını rehin almış, ürettiği nahoş imajlarla İslâm’ı yeryüzü ölçeğinde kanlı bir din olarak takdim etmekte sınır tanımamıştır.”
Müftülere yapılan her üç konuşma da hayati önemdeydi, ciddi tespitler ve çağrılar ihtiva ediyordu. Bu çağrılara müftülerle birlikte imam hatiplerimiz ve bütün Müslümanlar kulak vermeli. Söz konusu konuşmaların tam metinlerinin dikkatle okunup gereğinin yapılmasına ihtiyaç var. Sahip olduğumuz imkân ve fırsatların kıymeti bilinmezse elimizden alınır ve yeniden yakalanması için kaç 10 yıl daha emek vermek gerekir bilinmez.
recep.kocak@gmail.com