Gördüğünüz gibi, bu bir Mr makinesi..
Üç-dört gün önce bir araştırma hastanesinde boyun ve bel Mr'ı çektirdim. Hayatımda ilk kez girmiyordum bu makineye..Gayet rahattım bu yüzden. Yaklaşık yirmi dakika bu tünelin içinde kalacaktım. Kulağıma pamuk tıkamamı söyledi teknisyen hanım. Buna gerek yok diye düşünüyordum fakat denileni yaptım. Rahatça girdim. Teknisyen ellerimi karnım üzerine bağlamamı, boynumu ve belimi hiç kıpırdatmamamı söyledi. Kapıyı kapatıp bilgisayar odasına geçti.
Her şey güzeldi. Tefekkürü seven bir insanım.Kendi başıma kalmayı severim. On-oniki dakika sorunsuz geçti. Kulağıma şu pamukları iyiki tıkamışım, ses rahatsız edici gerçekten.
Bir süre gözlerim kapalı durmuştum. Sonra yoruldum, açtım gözlerimi. Daracık huni, iki yanında içeriyi aydınlatan lambalar. Makine beni ortalara kadar getirmişti. Ölçüm yaptıkça sedyeyi ilerletiyordu. Tıtırrrk..tıtırrk diye çıkan sesler.. Sonra tokmak vurur gibi sesler..Bunu hoş bir müzik gibi düşünüyordum. Lakin dışarısı hiç görünmüyordu...
Uzadıkça uzuyordu. Dışarıyı görememek içimi daraltıyordu. Bunaldım. Nefesim kesiliyordu sanki. Karnım üzerinde durmaktan ellerim de yorulmuştu.. Kıpırdamakta sonuçları yanlış çıkarabilir diye hareketsizce duruyordum. Nefesim kesildikçe kesiliyordu. Boğulacak gibi oldum. Burada korkudan kalbim durabilirdi. Bağırıp teknisyeni ikaz etmek istedim. Ama sonuna gelmiştik. Aynı işlemi yeniden yaşayamazdım. Dua etmek yeterli olmuyordu. En sevdiklerimi hatırladım. Bir nevi rabıta yaptım. Bak bu iyi geldi. İnsan en sevdiklerini düşününce rahatlıyor.
Kafamdan düşünce yığınları gelip geçiyordu. Bir düşünceler istilasına uğramıştım. Peygamber efendimize salatü selam getirmeye başladım. Ümmetinin salatü selamlarını aldığını ve selamıma mukabele ettiğini düşünmek de iyi geldi. Kabir de böyle bir şey mi? Bilemiyorum..Dilediğim Allah cc'ün beni burdan bir an önce kurtarması. Yani vaktin bir an önce tamamlanması. Mr çekiminin bitmesiydi.
Sonra o daracık makineyle muhabbet kurmayı denedim. Yunus Emre'nin dönme dolapla konuşması gibi. Hem her nesne işitir ve duyar. Cansız bir makine de olsa Allah'ı tesbih etmektedir bilirim. Hem kabir de öyle bir şey değil mi? Hani mümin kulu özlermiş kabir. Bir sevgiliye kavuşmak gibiymiş kabir müslüman kullara..
Gerçekten bu da iyi geldi.
Ve artık dayanılmaz olmuştu. ''Hemşire hanım'' diye bağırdım. Koşarak geldi. ''Çıkarın beni..bitmedi mi?''
''Bitti, bitti çıkarıyorum'' dedi. Sevincimden hemşirenin boynuna sarılacaktım. O, beni kurtaran şefkatli bir anne gibi geldi.
Mr beni çok korkuttu. Ya göçük altında kalanlar saatlerce nasıl dururlar. ''Allah'ım benim gibi darda kalan niceleri var. Sen onlara yardım eyle!'' dedim.
Bana öyle bir hal oldu ki. Ağladım.. İçin için ağladım. Tüm can taşıyanlara ağladım..!