Mısır'ın hali nedir, geleceği ne olacak?.. Mübarek'in diktatörlüğü yıkılacak mı, onun yerine ne gelecek, kim gelecek?..
İslam dünyası hiç gerçekçi değil.
20'inci asırda İslam âleminde büyük kötülükler, doğru yoldan sapmalar, bidatler, sapıklıklar, çarpıklıklar, azgınlıklar görüldü. Bunlar başlıca üç ülkeden çıktı. Mısır, Türkiye, Şahlık İran'ı...
Sultan Abdülhamid'in uyanıklığı sayesinde Türkiye'de dikiş tutturamayan, barınamayan, fesat tohumları ekemeyen farmason ve takiyyeci Cemalüddin Efgâni (İrani), Mısır'da fesat tohumları ekti... Kadın konusunda Kur'ana, Sünnete, Şeriata aykırı bidatler Mısır'da zuhur etti, İslam dünyasına yayıldı. Mısır, farmasonluğun büyük merkezlerinden oldu. Medeniyet adına, terakki adına, hürriyet adına nice küfür, nifak, şikak, bid'at oradan zuhur etti.
Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) "Bir toplum ne haldeyse, öyle idare olunur" buyurmaktadır. Cemal Abdünnasır, Enver Sedat, Hüsnü Mübarek Mısır'a layık reislerdi. Mısır tencere, onlar kapak... Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş...
Hüsnü gidecek, Hazret-i Ömer gibi âdil, muttakî, zahid bir başkan gelecek... Bu gibi bekleyişler hayalden ibarettir. Gerçek çok acıdır. Mısırlı Müslüman yazarlardan Mustafa Meşhur'un "Rabbanîlik ve Maddecilik Arasında Müslüman" (Ravza Yayınları) isimli kitabı Mısır Müslüman toplumundaki bozuklukları işliyor. Kitaptan iki paragraf iktibas ediyorum:
"Ramazan ayı, gece sohbetleri sabahlara kadar devam eden eğlenceler ve partiler düzenleme ayı halini almış bulunuyor. Bu alandaki gösterişçilik, danslı, eğlenceli sahurlar düzenlendiğinin duyurulması derecesine kadar vardı. O ayda televizyonlarda da, oldukça çirkin ve basit diziler ekrana getiriliyor. Bu diziler, sabah namazı vaktinin girmesinden kısa bir süre önce başlamakta ve birçokları bunları seyrederken sabah namazını terk etmekte, sonra da bu namazı kılmadan uyumaktadır."
"Hıristiyan Kıpti vatandaşlarımız bile, çoğu Müslümanlara karşı iyi davranmak, onlara saygı göstermek amacıyla Ramazan ayının gündüzlerinde yemeklerini gizli olarak yerlerken, bazı Müslümanlar, dine karşı bir saygı göstermeden, Ramazan ayında gündüzleri açıktan yemektedirler." (Sayfa 86-87)
Müslüman bir toplum bozulunca, Peygamberimizin haber verdiği gibi başlarına âdil olmayan, halka acımayan, zulmeden başkanlar geçer.
İyi, düzgün, âdil bir rejime kavuşmanın yolu ve reçetesi şudur:
Müslümanlar kendilerini ıslah edecekler... Ailelerini ıslah edecekler... Toplumu ıslah edecekler... Günahlarına ve isyanlarına tövbe edecekler... İtikatlarını tashih edecekler... Beş vakit namazı kılacaklar... Hür ve mukîm erkekler farz namazları cemaatle eda edecekler... Herkes ilmihalini öğrenecek... Herkes İslam ahlâkını öğrenecek ve yaşayacak... Azgınlıklara son verecekler... Bütün Müslümanlar bir ve beraber olacaklar... Başlarına ehil bir İmam (reis) seçip ona biat edecekler...
Bir kavim, kendi cüz'î iradesiyle kendisini bozmazsa, Allah onları bozmaz.
Bozuk bir toplum, kendisini düzeltmezse, o toplumun başına iyi insanlar geçemez.
Farz edelim ki, günahlara batmış, azmış; Kur'an, Sünnet ve Şeriat yolundan çıkmış, paramparça olmuş, çeşitli hizipler ve fırkalar birbiriyle çekişip ve tepişen, fısk ve fücurun yaygın hale geldiği bir toplumun başına Ebu Bekir Sıddîk radiyallahu anh gibi son derece salih, sadık, velî bir zat geçse ne olur?.. Nefislerine zulmedenler onu başkanlıktan indirip kovarlar.
İnşaallah Mübarek iktidardan düşer, İnşaallah yerine beteri gelmez.
(İkinci yazı)
UĞURSUZLUK ve BEREKETSİZLİK
Aşağıda sayacağım kötülükler, Müslüman bir ülkeye, Müslüman bir topluma zarar verir, uğursuzluk getirir, bereketsizliğe sebep olur.
1. Kedi köpek gibi evcil hayvanlara işkence etmek. Onları öldürmek, onları aç bırakmak.
2. Zevk için, sırf öldürmek için avlanmak.
3. Ekmeğe saygısızlık etmek. Kuru ekmekleri çöpe atmak, ekmek kırıntılarını yere atıp çiğnemek. Bunlar fakirliğe ve bereketsizliğe sebep olur. Ailenin bütçesi çok geniş olsa bile, o evde ekmeğe hürmet edilmiyorsa, para yetişmez.
4. Büyüklere hürmet edilmemesi, küçüklere şefkat gösterilmemesi. Mesela tramvayda 80 yaşındaki yaşlı kişi ayakta, 18 yaşındaki sırık oturuyor.
5. Ağaçların ve çalıların kesilmesi, yeşil alanların tahrip edilmesi, otların koparılması, dalların kırılması, tarlalarda anız yakılması. Bunlar Allah'ın yaratmış olduğu bitkilere karşı yapılmış büyük zulümlerdir. Zulüm kesinlikle bilinsin ki, uğur değil, uğursuzluk getirir, bereket değil, bereketsizlik getirir. Herif ormanları yakar veya yaktırır, arazisini üzerine geçirir, zengin oldum sanır, onunki zenginlik değil, cehennem ateşidir. Gözlerini para hırsı bürüdüğü için kârdayım zanneder, aslında ne korkunç bir zarar içindedir, farkında değildir.
6. Yaygın israf da, ülkeye uğursuzluk ve felaket getirir. Allahü Teâlâ ihmal etmez, imhal eder, yani mühlet verir. Bir ülkede dine, imana, Kur'ana, Mukaddesata, Şeriata saldırılır, Müslümanlar bu saldırılara cevap vermez, bunları önlemeye ve durdurmaya çalışmazlarsa ortalığı büyük bir bereketsizlik, uğursuzluk istila eder.
7. Besmelesizlik uğursuzluk getirir. Adam yemek yiyor, başında besmele çekmiyor, yemeğini bitiriyor, Allah'a hamd etmiyor. Bugün Türkiye'de besmelesiz nesiller türemiştir. Bunlara nasihat etmek gerekir, irşat etmeye çalışmak gerekir. Bu nasihat ve irşat hizmeti yapılmazsa, bilenler sorumlu olur. Hadis-i şerifte "Bir iş ki, ona besmeleyle başlanmaz, ebterdir" (yani kısır ve güdüktür) buyrulmuştur. Bir sofra düşünün, etrafında beş kişi var, üzerinde beş kişiye yetecek yemek bulunuyor. Bu beş kişi, bu yemeği besmele çekmeden yerlerse, bereketi olmaz ve onlara yetmez... Bir Müslüman az bir yemeği besmele çekerek yerse, karnı doyar, hatta artar bile. Bir sofrada yemek bitti, oturanlar doymadı, şu soruyu yöneltin: "Acaba hangimiz besleme çekmeyi unuttu?"
(Üçüncü yazı)
Yedikıta
Yedikıta aylık tarih ve kültür dergisinin 30'uncu Şubat 2011 sayısı çıktı. 5 liraya satılan bu değerli ve faydalı dergiye, maddî durumu müsait olan bütün vatandaşların abone olmalarını tavsiye ediyorum. Bilhassa anne ve babalar, çocuklarına Yedikıta dergisi hediye etmelidir.
Yedikıta dergisi tarihimize resmî ideoloji çarpık gözlüğüyle değil, belgelerin ve sahih bilgilerin ışığında bakmaktadır. Meselâ Sultan Abdülhamit han hazretlerini müstebit olarak değil, âdil ve ümmete hadim bir Halife olarak tanıtmaktadır. Gerçek de zaten öyledir. Bu devir Müslümanları, İslam medreseleri ve mektepleri olmadığı için gerçekleri, faydalı kitaplardan ve dergilerden öğrenebiliyorlar.
Çocuklarımızı cebir geometri, fizik kimya öğrenmeleri için kurslara gönderiyoruz. Maalesef yeni nesillere zengin, edebî Türkçeyi, gerçek tarihimizi, millî kültür ve kimliğimizi öğretecek dershaneler yok. Onlara edebiyatımızı, tarihimizi, millî kimliğimizi ve kültürümüzü, sanatımızı öğretmek için dergi ve kitaplardan yararlanmalıyız.
Yedikıta'yı yayınlayan, Çamlıca Basım Yayın ve Tic. Anonim Şirketi, çok değerli, çok güzel, çok faydalı tarih kitapları neşr ediyor. Aşağıda adresini vereceğim internet sitesinden bunları öğrenir ve imkânınız varsa alır, hem kendiniz okur, hem çocuklarınıza okutursanız yararlanmış ve aydınlanmış olursunuz.
Yedikıta Dergisini ve Çamlıca yayınevini kültürümüze yaptığı hizmetler dolayısıyla tebrik ediyorum.
(www.yedikita.com.tr - bilgi@yedikita.com.tr)