Ortadoğu'daki gelişmeler ister ABD'nin kontrolünde yeni bir Ortadoğu oluşturma projesi ister ABD'nin bölgedeki İsrail merkezli siyasetinin çöküşü olsun söz konusu iki ülkenin gelişmelere kayıtsız kalmayacağı kesin. Zaten Tunus'un ardından Mısır'daki gelişmeler genellikle iki farklı değerlendirmeye tabi tutuluyor. Birisi ABD'nin İsrail'in de isteği ile Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçirme adımı, diğeri ise ABD ve İsrail'in inisiyatifi dışında ortaya çıkan gelişmeler, yani halkın isyanı olarak görmek.
Gönül gelişmeleri Mısır halkının kendi geleceğini belirleme hakkının kullanılışı ve halkın yeni yönetimi belirleme girişimi olmasını arzu ediyor. Dileriz böyledir. Mübarek'in zor durumda olması hatta gitti gidecek diye bakılması İsrail'i rahatsız etmiş görünüyor. Bu yönüyle olayların dışarıdan güdülmeyen, tamamen halkın hissiyatının bir sonucu geliştiğini gösteriyor. Gerçi İsrail için Mısır ya da diğer bir Müslüman ülkenin başında bulunan kişilerin adından çok, yönetim tarzları önemlidir. Bir diğer ifade ile yöneticilerin ABD ve İsrail çıkarlarına ters bir tavır sergilememeleri ilgilendirir.
Hemen belirtelim ki bölgemiz ülkelerinde toplumların ayağa kalkması başlangıçta genellikle bağımsızdır. Ancak devam eden süreç içinde bazı dış etkiler devreye girmiş, olaylar başlangıcındaki hedefinden uzaklaştırılmıştır. Çünkü bölgemiz üzerinde hesabı olan dış güçler iktidarlarla iyi ilişkiler sürdürürken muhalefet hareketlerini de yakın takibe alır ve onlarla da temaslarını sürdürürler. Yani dış güçler bir takım hesaplarının olduğu ülkelerde genellikle tek bir kişi ya da harekete oynamazlar. Alternatif hareketlerle de bağlarını korurlar. Bu sebeple de birlikte hareket ettikleri kişiler halkın nazarında desteğini yitirip ipin ucunu kaçırma ihtimalinin ortaya çıkması ile birlikte kendileri için yeni oyuncu bulmakta güçlük çekmezler. Bu yeni oyuncuların niyetleri dış güçlerle birlikte olmak olmayabilir. Sadece ulusal duygularla harekete geçebilirler. Ancak, sonuçta bir bakılır ki sadece işbirlikçilerin adı değişmiş.
Mısır'da muhalefetin Baradey üzerinde anlaşması ister istemez bu tür değerlendirmeleri akla getiriyor. Geçiş döneminin en az zararla atlatılması için Baradey doğru bir seçim olarak düşünülebilir. Ama sonuçta yine ABD ve İsrail'in memnun olacağı bir sonuç ortaya çıkacaksa değişen ne olacaktır?
Bu arada medyada en çok dillendirilen bir başka husus ise Mısır'ın Türkiye, Türkiye'nin Mısır olup olmayacağı sorusu. Bu tür değerlendirmeler eğer toplumu yönlendirmeye matuf değilse çok anlamsızdır. Çünkü, ne Türkiye Mısır'a ne de Mısır Türkiye'ye benzer. Her iki ülkenin de şartları çok farklıdır. Eğer halkın meydanlarda dile getirdiği özgürlük ve demokrasi isteklerinin Mısır'da hayata geçmesi, bunun sonucu Türkiye'ye benzemesi, bu ülkede Türkiye'nin örnek alınması kastediliyorsa bu tür söylemler biraz anlamlı olabilir. Yani koyu diktanın yerini biraz serbestinin alması, kitlelerin en azından seçimden seçime özgür iradelerini sandığa yansıtabilmeleri elbette demokrasi yolunda mesafe alınması anlamına gelir. Ancak, ülkemizde özellikle dini özgürlüklerin önünde bir takım engellerin bulunduğunu unutmamak gerekiyor. Bu yönüyle Mısır'da halkın dediği olursa Türkiye'den farklı bir yönetim biçimi ortaya çıkar. Yıllardan beri tek adam yönetimindeki Mısır'da başörtüsü diye bir sorunun bulunmadığını unutmamak gerekiyor. Bunu söylerken kesinlikle Mısır'ın özgürlükler açısından Türkiye'den ileride olduğunu söylüyor değilim. İki ülkenin şartlarının farklılığına, bunun içinde herhangi bir Müslüman ülkede halk harekete geçtiğinde hemen Türkiye ile mukayese etmenin anlamsızlığına dikkat çekmek istiyorum. Toplumun bir kesimini korkutmaya yönelik değerlendirmelerin anlamsızlığına vurgu yapmaya çalışıyorum.
Geçmişte Afganistan'da bazı mücahit gruplara Amerika'nın destek verdiğini sonuçta bu ülkenin ABD ve yandaşlarının işgali altında olduğunu düşünecek olursak olaylar durulup netlik kazanmadan masa başında bir takım korkular üretmenin anlamı yoktur. Bu olsa olsa gerçek tehlikeyi gizlemek anlamına gelebilir. Bu arada Irak'ta da yıllar boyu Saddam hedef tahtasıydı. Diktatör devrilip yerine demokrasi gelecekti. Ne oldu? Bu ülkede Amerika'nın işgali altında. Irak halkının önemli bir bölümü bugün Amerika'nın getirdiğini ileri sürdüğü demokrasiye rağmen Saddam'ı arar duruma gelmiştir.