Milliyet'in satışını konuşmadan önce, 'o sözleri' bir hatırlayalım...

xxx444

"-Babam Milliyet'i satmaya mecburdu. Abdi Amca öldürülmüştü. O, hayattaki en yakın arkadaşıydı. Çok kırıldı, küstü...

Devamlı öldürüleceğiz, kaçırılacağız endişesiyle yaşıyordu. Üzerimize çok titrerdi. Babamın Milliyet'i satmasındaki en büyük neden, bizi öldürmelerinden korkmasıdır. Babam ailemizi korumak istedi..."

*

Bu sözler, Milliyet'in eski sahibi Ercüment Karacan'ın oğlu Ömer Karacan'a ait...

Dört yıl önce, Sabah'ın cumartesi ekinin sayfaları arasında kaybolup giden bu çarpıcı ifadeler, "derin kazmak" isteyenler için aslında çok şey anlatıyordu.

O röportajda, "Milliyet'in patronu olmak istemezdim. Politikadan nefret derecesinde uzağım. Ama ağabeyim, Milliyet'in sahibi olmayı isterdi." diye konuşuyordu, Ömer Karacan...

*

Ağabeyi Ali Karacan'ın arzusu, geride bıraktığımız hafta gerçekleşti:

Doğan Grubu'ndan yapılan açıklamada, Milliyet ve Vatan gazetelerinin, Karacan ve Demirören grubuna satılmak üzere "anlaşmaya varıldığı" duyuruluyordu.

Ercüment Karacan, Milliyet'i 1979-80 sezonunda, o yıllarda pek bilinmeyen Aydın Doğan'a satmıştı.

Otuz iki yıl sonra, babasının (ve dedesinin) gazetesine geri dönüyordu, Ali Karacan...

*

Şubat 1979'da, Türkiye'yi sarsan...

12 Eylül darbesini "çağıran" kilometre taşlarından birisi olan Abdi İpekçi Suikastı, Milliyet'in satılmasını da "mecburi" hale getirmişti!

Abdi Bey, gazetesinin satılmaması için çok çabalamıştı...

Öldürüldüğü akşam...

Bu konuyu bir kez daha patronu Ercüment Karacan'la görüşecekti; hayatta kalamadı...

12 Eylül öncesinde el değiştirecekti, Milliyet.

*

Aydın Doğan'ın Milliyet'i...

Otuz iki yıl boyunca İpekçi Suikastı'nın arka planı ile gerçek anlamda yüzleşmeye "nedense" cesaret edemedi.

*

12 Eylül darbesini itina ile desteklemiş olan Milliyet, Doğan'ın sahipliğinde çok geçmeden "Kurulu Düzen'in Gözde Gazetesi" oluvermişti.

Milliyet'in bu "askerci" çizgisi, yıllar boyunca korundu; değiştirilmesine izin verilmedi.

*

Anayasa Mahkemesi'nin "gazete versiyonu" gibi duran siyasi çizgisini...

Eski Sovyetler Birliği'nin, asık suratlı ve "daral getiren" prezidyum üyelerini andıran sunuş ve içeriğiyle harmanlamış olan Milliyet, son yıllarda...

Medyanın türlü tedavi yöntemlerine cevap vermeyen "HASTA ADAMI" haline gelmişti.

*

Karacan- Demirören ortaklığı, bakalım bu "hasta adamı" iyileştirebilecek mi?

Aslında, önce "Böyle bir niyetleri var mı?" diye sormak gerekiyor.

Vatan gazetesi de son dönemde kötülemişti.

Milliyet ve Vatan'ın el değiştirmesi...

Bu iki gazetenin, yeni sahipleriyle birlikte bildik çizgisini değiştirebileceğine dair "şu an için" herhangi bir işaret vermiyor.

Satış sonrasında her iki gazetede de kayda değer bir "tepki" yaşanmamış olması, yeterince dikkat çekici...

Satışı, Doğan Grubu'nun "elini rahatlatan" bir karar diye tanımlayabiliriz.

Hani şu bazı filmlerdeki gibi...

"Koltuğunda oturan ve yüzü görünmeyen gizemli bir adam" düşünelim, bir an için...

O "başka dünya"nın, "eldivenli" adamı...

Bir elindeki gazeteleri, diğer bir eline veriyormuş gibi...

Bir durum mu var, acaba?

Bekleyip, göreceğiz.

*

FİNAL:

Milliyet'in yeni patronlarının...

"Abdi İpekçi Suikastı'nın perde arkası ile yüzleşip yüzleşemeyecekleri" hususu...