MİLLİYETÇİ PALYAÇO

Av. Mehmet YALÇINKAYA

Niyetim, bayram sabahı güzel bir bayram yazısı yazmaktı. Fakat haddini bilmez bir belediye başkanının, İskilipli Atıf Hoca hakkında söylediği sözler o kadar çok gönlümü incitti ki kayıtsız kalamadım.

Teröre karşı düzenlenen bir mitingde Atıf Hoca’nın dolgu malzemesi olarak kullanılması kabul edilemez. Atıf Hoca hakkında “işbirlikçi” veya “kancık ve kalleş ruhlu” diyebilmek için bir insanın ya çok cahil olması, ya da uluorta kullandığı bu sıfatlara sahip olması lazım. Türkiye’nin en büyük illerinden birisinin büyükşehir belediye başkanı kendisi için hangi sıfatı uygun görür bilemem ama İskilipli Atıf Hoca’yı diline dolayacak kadar cüret sahibi olduğu ortadadır.

Önce, bir hususun iyi bilinmesi gerekir. İskilipli Atıf Hoca Milli Mücadele’ye karşı olduğu için idam edilmemiştir.

Atıf Hoca, şapka devriminden önce yayımlamış olduğu Frenk Mukallitliği ve Şapka Risalesi’nde Müslümanları amel-iman bütünlüğüne davet ediyordu. Müslümanların gayr-i müslimlerin kılık, kıyafet ve kültürel alışkanlıklarına benzemeye çalışmasının caiz olmadığını söylüyordu. Bir Müslüman ile Hıristiyan’ın veya bir Yahudi’nin kılık kıyafetinden ayırt edilebileceğini, hatta edilmesi gerektiğini savunuyordu. Atıf Hoca’ya göre; “Batı medeniyeti” denilen şey ancak insanın hayvani ve cismani yönüne hizmet ediyordu.

26 Aralık 1925’te, risaleyi yayınlayan ve dağıtanlarla birlikte, 13 kolluk kuvveti gözetiminde Ankara’ya gönderildi. 26 Ocak 1926 Salı günü Ankara İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı. Risaleyi kanunun çıkarılmasından önce yayınlamış olduğunu, içerikleriyle ilgili görüşlerini muhafaza ettiğini, bununla birlikte kanuna karşı bir harekette bulunmadığı şeklinde bir ilk savunma yaptı. Mahkeme başkanının şapka ve sarığı karşılaştırarak, ikisinin de bez parçasından ibaret olduğunu söylemesine karşılık, hâkimin arkasındaki bayrağı göstererek onun hammaddesinin de İngiliz bayrağının hammaddesiyle aynı olduğunu söyleyerek cevap verdi.

Savcı, İskilipli Atıf Hoca için 3 yıl hapis cezası istedi. Karar, müdafaa için bir gün sonraya bırakıldı. O gece rüyasında Peygamber Efendimiz (SAV)’i gören Atıf Hoca, “Yanıma gelmek dururken ne diye müdafaa karalamakla meşgul oluyorsun?” hitabı karşısında, uyanır uyanmaz ilk iş kaleme aldığı savunmasını yırttı. Atıf Hoca savunma haklarından tümüyle vazgeçtiğini belirtti. Ertesi gün, mahkeme reisi Ali Çetinkaya savunma yapmaya gerek görmeyen Atıf Hoca’yı idama mahkûm etti. Atıf Hoca 1 hafta sonra Ankara Samanpazarı Meydanı’nda asıldı.

Atıf Hoca, İstiklal Harbinde Kuva-i Milliye’yi destekleyen açıklamalar yapmıştır. Kuva-i Milliye aleyhinde yayınlanan bildirilere imza koymamıştır. Kendisi ile ilgili iftiraları da o günkü gazetelerde tekzip etmiştir. Meraklısı bulup okuyabilir.

İskilipli Atıf Hoca, bir devrin din mazlumu, özgürlük mücadelesinde bayrak olmuş bir isimdir. Bütün ümmetin gönlünde taht kurmuş, Milli Mücadeleye katkı vermiş bir âlimdir. Cumhuriyetin ve demokratik değerlerin doğru oturması konusunda canla başla çalışmış, Anadolu aşığı bir insandır.

Bana göre de İskilipli Atıf Hoca, muhalefet ettiği söylenen kanundan yaklaşık 1,5 yıl önce yazdığı bir kitaptan, yani düşüncesinden dolayı idam edilmiştir. Cumhuriyet döneminin ilk fikir suçlularındandır ve haksız yere idam edildiği de yıllar sonra devlet tarafından da kabul edilmiş ve iade-i itibar yapılmış bir zattır. 2009 yılı başında Ankara’da bir park yerindeki (yeri bile bilinmeyen) mezarı alınarak İskilip’teki Gülbaba mezarlığına taşınmıştır.

Türkiye’de siyasilerin en kolay başvurduğu yollardan bir tanesi, kendisi gibi düşünmeyenleri işbirlikçi olarak yaftalamasıdır. Doğrusunu isterseniz bu ithamları kanıksayacak kadar da alıştık. Fakat bir büyükşehir belediye başkanı, konu hakkında en küçük tarihi bilgiye sahip olmadan, bugün aykırı düşünen insanların bile haksız yere idam edildiğini kabul ettiği, dönemin önemli müderrislerinden birisi hakkında böyle nasıl konuşabilir? İnsan Allah’tan korkar, kuldan utanır. Cumhuriyetin ilk yıllarında gerçekleşmiş bu infaz hakkında ileri geri konuşmaya çekinir. Beklentim, mensubu olduğu ve milliyetçi duruşu ile övünen partinin yönetim kademesinin olaya el atması, haddini aşan bu açıklamalar için belediye başkanının özür dilemesini sağlamasıdır.

Üstelik günümüzde, ilmine güvenilen hukukçularımızın neredeyse tamamı, İstiklâl Mahkemeleri’ni “mahkeme”den bile saymazlar. Bunlar, savaş ve ihtilal dönemlerinde rastlanan anti-demokratik “İnfaz Kurulları”dır.

İskilipli Atıf Hoca, dönemin şartları gereği, millete gözdağı vermek için seçilen bir kurban, sözünün arkasında duran yiğit bir âlimdir. Bugün var, yarın yok olacak sözde milliyetçi siyaset palyaçolarının diline dolayamayacakları kadar da vatanperverdir.

(NOT: Tüm okuyucularımın mübarek Kurban Bayramı’nı tebrik eder, şahsımız, ailemiz, ülkemiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ederim.) 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.