Millî Görüş'ü örtenler
Bu 'inat ve örtme' neden?" yazıma pek çok mesaj, telefon, tebrik ve teşekkür aldım. Ben de buradan hepsine teşekkür ederim. Şunu bir kere daha anladım; meğer bu konuda benim gibi pek çok muzdarip Millî Görüşçü varmış. Allah hepimize sabır versin.
Muzdariplerin hâline tercüman bir mesaj şöyle: "Öncelikle size çok çok teşekkür ediyorum. Ali Bulaç'ın bu abuk sabuk yazısını ben de okudum. Sadece Ali Bulaç böyle söylemiyor, Ahmet Hakan başta olmak üzere birçok yazar Millî Görüş'ün Erbakan'ı sevenler kulübü hâline geleceğini ifade ediyor, elbette birileri böyle olmasını istiyor, onlar da yazıyor. Hakikaten insanlar bu adamları aklı başında adamlar olarak biliyor, ancak bunlar Millî Görüş'ü ya anlamamışlar ya da sizin ifade ettiğiniz gibi anlamak istemiyorlar. Biz Allah rızası için çalışmalarımızı Erbakan Hocamızın ifadesiyle takatimiz yetene kadar sürdüreceğiz. Böyle insanlara biz sessiz yığınlar adına köşenizden cevap vermeniz bizi mutlu etmiştir. Allah işinizi rast getirsin." (... Sendikası Gen. Bşk. Yrd. ... - Ankara / ismi mahfuz)
...
Bugünkü konuya sorularla giriş yapayım: Erbakan'ın Liderliğindeki kırk yıllık Millî Görüş Hareketi olmasaydı; -Türkiye ve dünyada insanları "sağ-sol" veya "kapitalist-komünist" olarak bölen ve sömürenlere karşı alternatif olan "Millî Görüş ve Adil Düzen" çıkar mıydı? -Türkiye bütün kesimleriyle bugünkü durumda olur muydu? -Bütün Müslümanlar bugün ulaştıkları seviyeye ulaşabilirler miydi? -Turgut Özal ve ANAP, R. Tayyip Erdoğan ve arkadaşları (AKP), Numan Kurtulmuş ve arkadaşları, siyasette ve ulaştıkları makamlarda olabilirler miydi? -Ali Bulaç, Ahmet Hakan ve BENZERLERİ, Millî Görüş Hareketi olmasaydı, bugünkü Türkiye'yi ve ellerine geçen o imkânları bulabilirler miydi? (Sorularımla ne demek istediğimi daha fazla merak edenlere, 'Erbakan'dan Önce - Erbakan'dan Sonra' yazılarıma bakmalarını tavsiye ederim.)
...
Önceki yazımda geçen "inat" ve "ısrar" kelimeleri gayet açık bir şekilde anlaşıldıkları için bir yana bırakıyorum ama -umumi talep üzerine- "örtme" kavramı üzerinde durmam gerekiyor. Yukarıdaki sorularımda sorduğum üzere; "Millî Görüş Hareketi" sayesinde Türkiye yaşayanlar, Müslümanlar, önemli şahsiyetler ve sade vatandaşlar olarak dinî, ilmî, iktisadî, siyasî ve sosyal alanlarda pek çok "NİMETLERE" ulaşmışsak, bugün bunları "inat ve ısrarla inkâr etmek ve örtmek" en hafifinden "küfran-ı nimet"tir.
Madem "küfran-ı nimet" dedik, kelimeyi biraz açalım. "Kefera" kelimesi "hafera" kelimesi ile kardeştir; hafriyat yapılmış bir çukuru toprakla kapatmadır, 'üstünü örtme'dir. "Hafr, Kabr, Küfr" aynı mânâlarda ve benzer kelimelerdir. 'Nimetleri kapatmak' yani 'nankörlük etmek' veya 'küfran-ı nimet' de bir çeşit küfürdür.
"MİLLÎ GÖRÜŞ HAREKETİ"ni ve "Sosyal Tufan" seviyesindeki çağdaş sorunlarımızın biricik kurtuluş reçetesi veya "Nuhun Gemisi" mesabesindeki kurtarıcısı, aynı zamanda "III. Bin Yıl Medeniyet Projesi" olan "ADİL DÜZEN"i "inkâr etmek" ve "üstünü örtmek" en hafifinden "küfran-ı nimet"tir.
- Bunlardan bir kısmı vardır ki; biz onlara henüz "Millî Görüş ve Adil Düzen"i ulaştıramadığımız için "mazur"durlar; onlar "örtücü" değildirler ama öğrenmek istemedikleri için "cahil"dirler. Çeşitli sebeplerle öğrenemeyenler ise daima mazurdurlar.
- Diğerleri ise; "Millî Görüş ve Adil Düzen" onlara ulaştığı halde, onlar buna kulak vermiyorlar, 'görmedim, duymadım, yazmıyorum' inadındalar, işte onlar "örtücü"dürler.
- Türkiye'de değişik gruplar ve topluluklar arasında "Millî Görüş ve Adil Düzen"i "kabul edenler" var, "bilmeyenler mazurlar" var, "cahil" olanlar var, bilerek "örtenler" vardır.
- Dünya ve tüm insanlık için de durum budur.
Biz bu anlattıklarımızla sadece bir "durum tesbiti" yapıyor ve herkesin "hidayete ermesini", hidayette olanların da "şuurlu olmasını" istiyor ve dua ediyoruz... Ve's-selâm...