23 Nisan Millî Egemenlik Bayramı geldi geçti. Coşkulu, heyecanlı kutlamalar yapıldı.
Ruhları, yeni açılmış tâze çiçekler gibi, tertemiz olan, çocuklarımızı sevindirmiş olmak, elbetteki, dünyâlar kadar hepimizi hoşnut edecek bir olaydır ve mânevi değeri vardır.Böyle bir bayramı kutlamaya elbette hakkımız vardır.
Amma velâkin fakat, bir taraftan, gırtlaklarını yırtarcasına Millî Egemenlik ve Hâkimiyet nutukları atan ve fakat diğer taraftan bütün mevcudiyetleriyle, biz ille de bu milleti, egemenliği feda ederek Avrupa Birliği'ne sokacağız, Egemenliğimizi, süpronasyonal yani (devletler ve milletler üstü nitelikte olan) bu otoriteye teslim edeceğiz diyenlerin "bu bayramı kutlamaya asla hakları yoktur."
Yoktur çünkü, bu devletin egemenliği, ölürsek şehid, kalırsak gâzi diye inanan ve bu imanla canlarını feda eden, kanlarını dökenleri, bu topraklar için toprağa düşenlerin haklarını göz kırpmadan Çanakkale'de ve İstiklal savaşında mevcudiyetimize kastedenlere, milletimizi ve devletimizi haritadan ebediyyen silmek isteyenlere PEŞKEŞ ÇEKMEK İSTEYENLERİN egemenlikten söz etmeye hakları olamaz.
Çünkü egemenlik, bir milletin, namusudur, şerefidir, ebediyete kadar istikbalinin teminatıdır ve bütün mukaddes, maddî ve mânevi değerinin tümüdür.
Hem bütün bu değerleriyle Avrupa Birliği'ne teslim olmaya âdeta yeminli olacaksınız ve hem de egemenliğe değer veriyormuş gibi göstermelik bayramları yapacaksınız. Bu bir ikiyüzlülüktür.
Sözde Atatürkçü geçinenler de bu bakımdan iki yüzlüdür. Eğer merak edip de bu beyler, Mustafa Kemal Paşa'nın TBMM'de her sene Meclis'i açış konuşmalarını içeren kitabı lütfedip okurlarsa, orada egemenliğe değer vermeyenlere en ağır ithamlarda bulunduğunu, hatta onlara hakaretlerde bulunduğunu görürler.
Diğer taraftan mevcut Anayasa ve ceza kanunlarına göre egemenliği kısmen veya tamamen, başka bir siyasi otoriteye devretmeye teşebbüs etmenin VATANA İHANET SUÇU teşkil ettiği cümlenin mâlumudur.
Kaldı ki bütün bu anayasal ve hukuki gerçeklerin üzerinde bir de ezellerin ve ebedlerin hâkimi ve hâliki, Cenab-ı Hakk'ın Kur'ân'ı Kerim'in muhtelif âyetlerinde bizleri uyarmak için indirdiği emirler ve nehiyler mevcuttur.
Bu vatan, bu millet ve bu devletin kıyâmete kadar payidar olması için dökülen şehid ve gâzi kanlarının neden ve niçin heder edildiğinin hesâbını Cenab-ı Hak bizlerden elbette soracaktır.
Ve yine, bu milletin ve bu devletin, bağımsızlığına kavuşması için, yâ şehid, ya gazi, ya istiklal, ya ölüm naralarıyla, bu uğurda canlarını veren, kanlarını döken kahraman ecdadımız dahi, mahkeme-i kübrada yakamıza yapışacak, bizlerden davacı olacaklar. Bizler bu fedakarlıkları, sizin kalkıp istiklalimizi, hürriyetimizi Avrupalılara peşkeş çekmeniz için yapmadık diye cezalandırılmamızı taleb edeceklerdir.
Avrupa Birliği sevdâsıyla, batı hayranları kapılarımızı onlara o kadar açtılar ki, batının kokuşmuş, cerahat akıtan, tefessüh etmiş ahlak ve adetleri giderek temiz vatanımızı kirletmeye başladı.
Batı, eşcinselliği yasallaştırdı. Bu mikrop bize de sıçradı. Bir eşcinsel, bir sayın AKP'li bakana karşı meydan okuyacak cesareti kendisinde buldu. Yakında eşcinseller parti kurarak TBMM'ye girerlerse şaşmayın...
Böyle giderse milletvekili de olurlar, bakan da olurlar.
Nasreddin Hoca merhum kadı iken, bir davacı gelmiş, dâvâsını anlatmış, hoca ona "Sen haklısın" demiş. Arkasından davalı gelmiş savunmasını anlatmış hoca ona da "Sen de haklısın" demiş, perde arkasından hocayı izleyen karısı çıkışmış, "Bre hoca, sen ne biçim kadısın, hiçbir davada iki haklı olur mu" diye sormuş, hoca efendi "KARI SEN DE HAKLISIN" demiş...
İşte size bütün bu hâyâti ve önemli iç ve dış politika konularında AKP ve ileri gelenlerinin genel karakteristik yaklaşımı...
Egemenliğin kısmen de olsa devri kanunlarımız karşısında ağır bir suç teşkil eder demiştim, Kur'ân'-ı Kerim'de de bağımsızlığın devrini men eden kesin hükümler vardır. Mesela:
Münafikun Suresi (368) ayette: Ey iman edenler, Yahudileri ve Hıristiyanları (kendinize hâkim ve dost edinmeyin) buyruluyor.
Maide Suresi (5/51'ci ayette (Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kafirleri VELİ-HAKİM ve İDARECİ edinmesin" deniliyor.
Hud Suresi (Sizin Allah dışında, velileriniz, dost ve hakiminiz yoktur. (1-113)
Nisa Suresi: (Onların yanında İZZET Mİ ARIYORLAR. İzzet bütünüyle Allah'tandır. (4-141)
Fatiha Suresi: Yahudiler, Allah'ın gadabına uğrayanlar olarak, Nasara, dalalete uğrayanlar olarak nitelendirilmiştir.
Bir hadisi şerifte ise Yahudilerin ve Hıristiyanların, peşine takılanlar, KELER'in (bir nevi tarla faresi) deliğine girmek isteyenler olarak tanımlanmıştır.
Netice:
İşte bütün bu, Anayasal ve yasal cezai müeyyidelere rağmen biz yine de Avrupa Birliği'ne gireceğiz, biz Evrensel düşünüyoruz biz Milli ve dini hükümleri hesaba katmıyoruz. Bize göre artık devletin nihai (son) gâyesi, batıyla bütünleşip onlara bir eyalet olmaktır, fikrinde ısrar ediyorsanız, bu devletin bekası ve bağımsızlığı için kan döküp can verenlere ŞEHİD DİYEMEZSİNİZ. Çünkü gerek dini ve gerek milli hedeflerimiz arasında Avrupa Birliği'nin boş hedefleri uğruna ŞEHİD OLMAK, GAZİ OLMAK diye kutsal bir hedef yoktur, olamaz.
Bu sebepten AB hayranlarının MİLLİ EGEMENLİK BAYRAMI'NI kutlamaya hakları mevcut değildir.