Millet iradesi ile yasalar ters düşerse son sözü kim söyleyecek? Yargıçlar milletin ortaya koyduğu iradeye göre karar vermek zorunda mı kalacak, yoksa mevcut yasal düzene göre mi karar verecekler? Eğer mevcut yasalara göre karar verirlerse yargının millet iradesine ters düştüğünü mü düşüneceğiz? Bu soruları beyin egzersizi yapmak için sıralıyor değilim. Seçimlerin ortaya çıkardığı bir tabloyu yorumlamaya çalışıyorum.
Çünkü Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarından tutuklu bulunan 9 sanık millet tarafından milletvekili seçildi. Bu noktada başından beri de bazı tartışmalar gündeme geldi. Sanıyorum son sözü yargı söyleyecek. Yargının kararı milletin verdiği oy yönünde ya da farklı yönde tecelli edecek olursa tartışma sürecek mi? Yoksa yargının verdiği karara saygı gösterip tartışma son mu bulacak?
Çünkü, partilerin aday belirleme döneminde bugünkü tartışmalı durumun ortaya çıkacağı biliniyordu. Bağımsız adayların konumunu şimdilik tartışmak istemiyorum. Ancak, CHP ve MHP bazı adayları belirlerlerken sanki belli bir noktaya varmayı hedeflemiş görünüyorlardı. Hemen belirteyim ki millet oyunu kullanmış ortaya bugünkü tablo çıkmıştır. Bundan sonrada yargı bir karar verecek ve olay netleşecektir. Sonucun nasıl tecelli edeceği üzerinde durmak ve çıkacak sonucu tartışacak değilim. Ancak, ister istemez "Millet iradesi ile yasalar çatışırsa ne olur?" sorusunun cevabını da merak ediyorum. Bilindiği gibi mevcut sistemde egemenlik millete aittir ama yasaları yapma görevi seçtiklerinin yani vekillerinin yetkisi dahilindedir. Anayasa değişiklikleri dışında yasaların referanduma yani halk oyuna sunulmasının yasal zemini yoktur.
Seçim sonuçları yeni bir durumu gündeme getirmiştir. Bu vesile ile benim esas üzerinde durmak ve cevabını bulmak istediğim bir başka konu ise MHP ve CHP'nin yargılanmaları süren bazı tutukluları listelerine almak suretiyle bunlara sahip çıktığını ortaya koymuştur. Elbette isteyen parti istediği tavrı sergileyebilir. Bunun doğru ya da yanlışlığının tartışmasını da seçim kampanyası boyunca siyasiler yapmışlardır. Ancak, şimdi kampanya bitmiş seçim meydanlarında birbirlerine bir takım ağır sözler söylemiş olan siyasilerin şimdi bir araya gelmeleri gerekmektir. Başbakan daha seçim gecesi yaptığı konuşmada özellikle yeni anayasa yapma hususunda diğer siyasi partilerle görüşeceğini, kapılarını çalacağını söylemiş, anında buna CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Görüşürüz" karşılığını vermiştir. Elbette yeni anayasa hazırlanması için biraya gelen siyasi liderler çay-kahve içip dağılacak değillerdir. Bazı konuları tartışacak, müzakere edecek ortak nokta bulmaya çalışacaklardır. İşte sorunda bu noktada ortaya çıkacaktır. İktidar partisine göre CHP tutukluları listesine almak suretiyle tasfiye edilmesi gereken bir anlayış mensuplarını korumaya almıştır. Öyle olunca Kılıçdaroğlu ile Erdoğan'ın yeni anayasa için biraya geldiklerinde CHP'nin şartı ne olacaktır? Söz gelimi devam eden Ergenekon ve Balyoz gibi davalar etrafında bir pazarlık söz konusu olacak mıdır? Millet iradesine uygun hareket edilmesini istemek söz konusu olacak mıdır? Böyle bir durum ortaya çıkarsa yeni anayasa konusunda uzlaşma mümkün olabilecek midir? Hemen belirteyim ki liderler arası görüşmelerde böyle bir hususunda söz konusu olmasını düşünmek bile istemem. Çünkü, bu yargı üzerinde iktidar ile muhalefetin ortaklaşa baskı oluşturmasını gündeme getirir ki bunun sebep olacağı zararları düşünmek bile insanı ürkütür. Gelinen noktada artık yargının siyasi tartışmaların ve pazarlıkların gündeminden çıkartılması gerekir. Millet olarak, ülke olarak buna ihtiyacımız var.
Hemen belirteyim ki kötümser ve olumsuz bir tablo çizmek istemiyorum. Çünkü, iktidar partisi yeni bir anayasa yapmak konusunda gerçekten kararlı ise bunun yolu uzlaşmadan geçiyor. Uzlaşma ise karşılıklı taviz vermek, bir diğer ifade ile uzlaşacak tarafların bazı adımları atmaktan vazgeçmeleri anlamına gelir. Başka türlü uzlaşmadan söz edilemez. Masaya oturan taraflar karşılıklı olarak ille de benim dediğim olacak diyecek olurlarsa o iş orada biter. Demek istediğim o ki iktidar partisi milletten yüzde 50 oy almasına karşılık Parlamento'daki durumu eskisinden daha sıkıntılıdır. Bu sıkıntılı ortamda köklü değişikliklere ve düzenlemelere gitmek ise yeni tartışma ve çatışmaları gündeme getirecektir. Halbuki toplum çatışma değil, barışa oy vermiştir. Seçim sonuçlarını böyle yorumluyorum.