15 Temmuzda vatanı, bayrağı, milleti, devleti için canını ortaya koyan kahramanların yaşadığı bu aziz milletin içinde, dolar saldırısı ile beraber, ABD ile birlik olup millete, devlete karşı hücuma geçen işbirlikçilerde varmış. Bu gerçek doğrusu çoğumuzu şaşkına çevirdi. Tabi bu tarihsel bir vakıa. Yani halkın fertlerinin tümü kahraman, hepsi vefalı, tekmili erdemli olamaz. Çürük elmalar her zaman vardı var olmaya da devam edecektir. Önemli olan milletin kahir ekeseriyetinin bunların farkına varıp tedbir almasıdır.
MİLLET KİME DENİR?
Millet, tasada- kıvançta, sevinçte – hüzünde, darda - bollukta birlikte sevinip, birlikte üzülen topluluk demektir. Bir toplumda bu şuur ve bu inanç tam anlamıyla yerleşip kökleştiği gün, millet ve onun kurduğu sistemin adı olan devlet çok güçlü olur. O devletin karşısında kimse duramaz, O milletin sırtını kimse yere getiremez. Aksi durumlarda ise millet, imamesi kopmuş tespih gibi dağılır, devlet ise güçten, takattan düşer. işte o zaman seyreyle curcunayı. Şunu bir kere daha hatırlayalım devletin üç ana unsurundan en önemlisi millettir/ halktır. (Diğer ikisi ise vatan/ ülke ile siyasi teşkilatlanmadır)
ABD’nin açıktan başlattığı ekonomik(dolar) saldırı kurların anormal yükselmesine sebep oldu. Bu yükseliş dalga dalga piyasaya yayıldı. Dövizle ilgisi olmayan bazı stokçular ve açgözlüler de fırsatı ganimet bilip mallara zam üstüne zam yapmaya başladılar. Raflardaki malların fiyatlarının ani yükselişi vatandaşın başını döndürmeye, buna bağlı olarak ceblerdeki paralar delik kazandaki su gibi eksilmeye başladı.
FIRSATÇILIK, STOKÇULUK HEM HARAMDIR HEM GAYRİ İNSANİLİKTİR
Karaborsacılık, stokçuluk yapmak, haksız kazanç peşinde koşmak, dinimize göre haramdır, evrensel ahlaka da zıttır. Böyle yapanlar aynı zamanda millete, devlete, insanlığa ihanet etmiş olurlar. Bu nedenlerle tarihte yaşayan birçok devlet bu tip insanlara asla göz açtırmamış, bu yola girenlere ağır cezalar vermiştir. Günümüzde de büyük ve güçlü devletler aynısını yapmaktalar.
Aç gözlülük, fırsatçılık, stokçuluk toplumsal dayanışmayı berheva etmekle kalmaz halkı birbirine bağlayan güven duygusunu da onarılmaz bir şekilde zedeler. Bu tip kötü ahlaklı insanlar mazide de vardı, şimdi varlar, gelecekte de olacaklar. Önemli olan devletin (yani yöneticilerin) ve halkın bu kötü huylu insanlara karşı birlikte ve güçlü olarak tepki verebilmeleri. Tabi en büyük sorumluluk idarecilerde. Onlar, ellerinde bulundurdukları kamu gücü ile bu mikropların üzerine tüm güçleri ile abanmalılar. Bu zor durumda halka örnek olmak babında devlet ve onun görevlileri lüksten, israftan, gösterişten zinhar kaçınmalılar.
Halka düşen görev ise paniklemeden, soğukkanlılığını yitirmeden devletinin yanında durmaktır. Stokçuları, karaborsacıları eğer biliyorsa derhal şikâyet etmeli. Tüketimden gelen gücünü kullanarak tercihini ahlaklı, dürüst üreticilerin mallarından yana kullanmalı. Acil olmayan ihtiyaçları biraz ertelemeli. İsrafı terk etmeli.Millet olmanın gereği budur. Ortak çıkarımız böyle davranmaktan geçer.
MUHALEFETE DÜŞEN GÖREV
Muhalefet partileri bu zor durumdan elbette sşyasi çıkar sağlamak isteyeceklerdir. Bu anlaşılabilir bir durumdur. Lakin onlarda ölçüyü kaçırmamalı stokçuyu, karaborsacıyı cesaretlendirecek eylem ve söylemlerden zinhar kaçınmalılar. Unutmayalım ki bizler öyle veya böyle bir savaşın içindeyiz. Suriye’de, Irakta askerimiz var. ABD ve Rusya gibi güçlü devletler artık (maalesef) komşumuz. Suud ve diğer körfez Ülkeleri ABD nin emri ile düşmanlarımıza açıktan, Batılı devletler ise gizliden silah ve para desteği veriyor. İran, tarihi kaypaklığı ile hem kendine, hem İslam dünyasına zarar vermeye devam ediyor. Bu örtülü gibi görünen lakin son aylarda iyice alenileşen savaşa devletimiz büyük paralar harcıyor. Her gün kalkan uçakların, atılan bombaların, yakılan mermilerin, yapılan sevkiyatların elbette bir bedeli var. Mültecilere harcanan paraları da bunlara eklediniz mi durumun vahameti ayan beyan ortaya çıkıyor.
Bu anlamsız fiyat artışları göstermiştir ki içimizde erdemden faziletten vefadan bi haber bir güruh var. Hırs mikrobu ile zihinleri ve ruhları kararmış, ahlaki erdemlerini yitirmiş bu tiplere çok dikkat etmek gerek. Çünkü bunlar tarihte olduğu gibi günümüzde de vücut (devlet, millet) hafiften zaaf gösterince harekete geçer. O zaman yapılacak olan şu: Henüz bünye sağlamken devlet ve millet olarak bu mikroplara karşı gereken tedbirleri (ahlaki eğitim, kamu gücünün farkına vardırma…) almalıyız, kendilerine şunu söylemeliyiz: Ey mikroplar, habis urlar! Unutmayınki vücut ölürse sizde ölürsünüz, beden yıkılırsa sizde yıkılırsınız.