MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Gelenler hacılar değil, dağdan inen teröristler; Mekke'den değil Kandil'den geliyorlar” demiş, boyun damarları yumruk yumruk... Dünkü yazımın ilk cümlesi “Günlerdir, hacı yolu bekler gibi, sınırın karşı tarafından gelecekleri bekliyoruz” olduğu için kendimi MHP liderinin 'esin kaynağı' sayabilirim.
Kandil'den yola çıkanları Mekke'den gelenleri karşılar kadar heyecanla bekler hale geldiysek, bunda Devlet Bahçeli gibi politikacıların az payı yok. Türkiye'nin kanını emen, kaynaklarını tüketen soruna müdahale edip terörü bitirecek cesarette bir iktidar çıkmasaydı, hacca gönderdiği insan sayısına eşit şehit sayısı olan bir ülkeye dönüşebilirdik.
Bugüne kadar teröre kurban verilen insanlarımızın sayısının 40 bini bulduğunu yetkili ağızlar söylüyor. Terörün maddi faturası için 100 ilâ 400 milyar dolar arasında tahminler yapılıyor. Terörün bulunduğu yerden 'istikrar' kaçtığı ve istikrarsız bilinen ülkeler ayrı bir kategoriye konulduğu için maddi kaybın gerçek boyutunu hesap etmek çok zor.
Yalnız bu kadar da değil. 'Terör' meydana geldiği ülkenin sistemini de kirletiyor; onun açık bıraktığı fırsat kapısını tepe tepe kullanan karanlık tipler yüzünden nelere maruz bırakıldığımızı bilmiyoruz bile. Tek bildiğimiz, terör yüzünden, demokrasimizin eksikli ve ayıplı olma zorunluluğu; ne zaman 'daha fazla hak ve özgürlük' talebi yükselse, öne sürülen mazeretti 'terör' çünkü...
Oturduğunuz koltuğa biraz daha yaslanarak ülkemizin son 25 yılını gözünüzün önünden geçiriniz lütfen: Dünyanın en çalışkan toplumlarından biri olduğumuz halde siyasette meydana gelen sıradışı dalgalanmalar yüzünden nasıl geri kaldık? Bölük-pörçük ve yamalı hükümet formülleri neden ülke siyasetinin kaderi haline geldi? O kadar uzun yıllar şiddeti eksilmeyen yüksek enflasyonlarla paramız nasıl pul oldu? Neden 'dört tarafımız düşmanlarla çevrili' kabulünü hiç tartışmadan benimsedik? Bir takım gizli örgütler ülkenin en değerli insanlarını nasıl oldu da hedef tahtası yaptı; suikastlar, siyasi cinayetler hangi moral iklimde gerçekleşebildi?
Yukarıda sıraladığım soruları teker teker değerlendirin, bu değerlendirmeyi yaparken “Terör yüzünden olmasın?” sorusunu sormayı unutmayarak...
Kanserli bir hücre gibi ülkenin bünyesini zayıflattı terör, mukavemetini azalttı... Geçmiş hükümetler kendilerine dayatılan her türlü dış projeyi fazla yüksünmeden yerine getirme zorunluluğu duymuşsa, bunun en önemli sebebi, ülkenin terörle yaşamaya mahkum sanılmasıdır.
Keşke hükümetlerden biri geçmişte bugün yapılanlara benzer bir cesaret sergileyebilseydi...
1999 yılında Abdullah Öcalan'ın ABD tarafından Türkiye'ye teslim edildiği günden başlayan zaman dilimi bunun için ideal bir dönemdi. O dönemin MHP'yi de içinde barındıran koalisyon (57.) hükümeti ABD'nin “Öcalan'ı asmayacaksınız” şartının gereğine uygun davranmış, çıkardığı 'eve dönüş yasası' ile dağdakileri ovaya indirmeye de çalışmıştı.
O zaman başarılabilseydi keşke. Şimdilerde '40 bin' civarında olduğu söylenen 'teröre verilen kurbanlar' için 1999 yılında '25 bin' rakamı veriliyordu. O dönemin hükümeti eline geçen fırsatı iyi değerlendirebilse ve terörün çanına ot tıkayacak beceriyi gösterebilseydi, '15 bin' fidan hayatını kaybetmeyebilecekti.
MHP lideri Devlet Bahçeli “Bizim yaptığımız yanlışlığı siz tekrarlamayın” diye öğüt verecek yerde, müthiş bir gayretle terör belâsını ülkenin başından defetmeye çalışan bugünkü iktidarı korkutarak sonuç almaya kalkışıyor.