Seçim yaklaştı ve artık siyaset meydanı kızıştı.
Bir taraftan galiz küfürler, bir taraftan da kasetler.
Türk siyasetinin en önemli kaseti Deniz Baykal’la ilgili olanıydı ve malum kaset yılların politikacısını koltuğundan etti.
Böylece CHP’de dengeler değişti.
Daha önce, Ak Partili Turgut Altınok’la ilgili bir kaset olayı da yaşanmıştı. Altınok, o kaset sebebiyle Belediye Başkanlığı adaylığından çekilmişti.
Sıra MHP’ye gelmiş.
İlk kasetin hemen ardında ikinci kaset çıktı.
Hatta çıkarken +18 kavramı da Türk Siyasetine ilk kez girmiş oldu.
Bu kasetlerden çıkan sonuç şu; MHP içinde Devlet Bahçeli ve ekibini sevmeyen bir grup var.
Onu koltuğundan uzaklaştırmaya çalışanların iddiasına göre, Bahçeli, partisine herhangi bir ivme kazandıramadığı gibi tabandan iyice uzaklaşmış ve tabanın zıddına siyaset izlemeye başlamıştı.
Bu kaset kesinlikle MHP içinden çıkmış olup Devlet Bahçeli ve arkadaşlarını başarısız bulduklarından partiyi terk etmelerini istemektedirler.
Bu kasetler dışardan yapılan bir komplo olmayıp partinin iç meselesinin dışa vurumudur.
Buradaki amaç çok aşikar; MHP’yi barajın altına itip, seçimlerden hemen sonra Parti yönetiminin tamamen değişmesini sağlamaktır.
***
CHPhakkında ne zaman objektif bir yazı yazmaya çalışsam sonuçta hep sübjektif bir yazı ortaya çıkıyor.
Aslında ne kindarım, ne de CHP'ye bir garezim var. Husumet de taşımıyorum onlar hakkında.
Sonuçta onlar da bizim insanımız.
Gerçeği söylemek gerekirse onlar bizlere hep başka gözle baksalar da ben onlara karşı aynı hisler içinde olamıyorum. Demek ki yaradılışım buymuş.
CHP neyin açılımı?
Cumhuriyet Halk Partisi’nin.
Yani burada iki unsur var; biri Cumhuriyet, diğeri de Halk.
Cumhuriyet; başta devlet başkanı olmak üzere, devletin başlıca temel organlarının belli aralıklarla yinelenen seçimlerle göreve getirildiği bir “yönetim biçimi”dir. Cumhuriyet adı verilen yönetim biçimlerinde halk, yönetimini beğenmediği yöneticileri, belli aralıklarla yinelenen seçimlerde değiştirebilmek olanağına sahiptir. Bu nedenle yöneticiler, toplumu keyfi biçimde yönetemezler; halkın isteklerini ve beğenilerini göz önünde tutmak zorunda kalırlar. Bir başka deyişle, yöneticilerin iradesi mutlak değil, halk iradesi ile sınırlıdır. Bu bilgiler devletin okullarında okutulan bilgiler.
Halkise, Arapça'dan gelen bir kelime olup anlamı aynı ülkede yaşayan, aynı devletin tabiiyetinde bulunan insan topluluğudur.
Yani bu iki unsurda önemli olan nedir halk ve onun istekleridir.
Anlaşılacağı gibi, arzu edilen şey, yönetilen halkın haklarını gözeteceksiniz ve onların beğenilerini ön planda tutacaksınız.
Ama adında bu iki unsuru bulunduran CHP'nin halka karşı durumu acaba nasıl?
Kuruluşundan bu zamana kadar CHP hiç halkın haklarını ve isteklerini göz önünde bulundurdu mu?
Cevap koskoca bir HAYIR!!!
Yaşlılarımızdan duymuştuk CHP’nin ne kadar gaddar bir parti olduğunu.
Kur’an okunmasını yasaklayan onlardı.
Rahmetli kayınpederim onların yüzünden Türkçe ezan okunmak zorunda kalmış.
Jandarma korkusuyla Kur’anları evlerde en kuytu yerlere sakladıklarını bizzat kayınpederimden defalarca dinledim.
Ya halka rağmen yapılan darbelerden nemalanmalara ne diyeceğiz?
Türkiye’nin gelişmesinde, ivme kazanmasında CHP'nin herhangi bir rolü var mıdır?
Türkiye’ye kazandırdıkları nelerdir?
Darbeler mi?
Yasaklar mı?
Anayasa Mahkemelerine itirazlar mı?
Despotluk mu?
Ne kadar menfi kavram varsa hepsi CHP ile birlikte hatırlanır oldu.
Niye halkı sindiremiyorlar?
Neden halkın isteklerini yerine getiremiyorlar?
Halkın vicdanındaki değerlerden neden uzaklar ve neden o değerlerle sürekli kavga halindeler?
Ya yeniliklere niçin açık değiller?
Onlar karşı değil miydi Boğaziçi Köprüsü’ne?
Vatan Caddesinin açılmasına neden karşı çıkmışlardı?
Şimdi de Kanal İstanbul’a yine en başta onlar karşı çıkmıyorlar m?
Dedim ya; CHP halktan uzak bir halk partisi.
"Halk" sadece adında var.
Halk, onlar için sadece oy zamanı hatırlanan bir yığından ibaret.
Halk onlar için düşünmeyen bir insan topluluğu.
İşte böyle oldukları için CHP'liler yıllardır tek başına iktidara hasretler.
Zaten onlar da alışmışlar.
Biliyorlar bu anlayışla hiçbir zaman iktidar olamayacaklarını.
Bunu üstüne basa basa söylüyorum.
Kemal Kılıçdaroğlusadece koltuğunu kurtarma derdinde.
İktidar olma kaygusu yok, CHP’nin oyunun düşmemesi onun tek gayesi.
Onun için çok agresif.
Ağzının freni de yok.
Ne demişler büyükler; “Üslub-u beyan, aynıyla insan.”
Bugünün kelimeleriyle, "İnsanın üslubu, kelimeleri, tarzı, konuşma biçimi ne ise kendisi de odur."
Allah iki kulak, bir de dil vermiş insana. Onun için konuşurken, iki dinleyip bir söylemek gerekir.
Seçime fazla bir zaman kalmadı.
Bu süre zarfında Türkiye nice küfürlere şahit olacak. Hatta belki de başka kasetlere.
Aslına bakarsak seçim zamanına kadar siyaset tiyatrosunda neler göreceğiz neler.
Gerçi "Çok Güzel Hareketler" olmayacak bunların ama!
Böyle giderse, seçimlere kadar sahnede nice çirkin harekete şahit olacağız.
En çok da CHP’nin sayesinde.
En başta demiştim ya; CHP'nin Genel Başkanı böyle küfürbaz olduğu müddetçe ben nasıl objektif yazı yazabilirim onlarla ilgili?
Ne ben başka türlü yazabilirim ne de kalemi dürüst olan başka fikir sahipleri.
Kılıçdaroğluve diğer CHP yöneticilerinden küfürlü ve saldırgan konuşmalardan vazgeçip "fikir" ve "proje" odaklı konuşmalarını bekliyor halkımız.