Yargıtay Başkanlar Kurulu tarafından yayınlanan bildiri ile o bildiriye Danıştay'ın verdiği destek ne işe yaradı? sorusunu artık sorabiliriz herhalde. Bu iki çıkış iki eylem demek. Eylemlerin eylemciler tarafından planlanmış erekleri de olabilir, öngörülememiş sonuçları da. Yargıtay ve Danıştay açıklamalarının hesap edilmiş ve edilmemiş en önemli sonucu ne oldu size göre?
Eylemin muhtemel sonuçlarını öngörülen ve hesapsız diye ikiye ayırmamın sebebi herhangi bir yanlış anlaşılma endişesi değil. O kadar çok sayıda yargı mensubunun tek bir planın parçası olarak devreye girebileceğini aklım almıyor; bu sebeple de açıklamaların altına imza koyanların beklentilerinden bağımsız sonuçlarının daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Bana göre açıklamaların en önemli sonucu, kapatılma tehdidi altındaki Ak Parti'nin belirlediği savunma stratejisini bozması oldu. Sessiz-sakin bir ortamda Anayasa Mahkemesi'nin kararını vermesini sağlamayı arzu ediyordu Ak Parti liderleri; parti kapatılsa da açık kalsa da süreci en az zararla sona erdirecek stratejinin bu olduğuna inanarak... Oysa iki açıklama karşı açıklamaları davet etti ve bir haftadır ortalık toz dumandan geçilmiyor.
Stratejinin doğru olduğuna kuşkuyla bakan, bu tavrı bir zaaf kabul edenler vardı; şimdi ortaya çıkan tablo eleştirenlerin değil, stratejiyi belirleyenlerin haklı olduğuna işaret ediyor. Toz duman içerisinde, bazılarına, Ak Parti'nin üzerine yeni iddialarla gitme fırsatı doğdu. İddianamede bile yer almayan ithamlar, şu kargaşa ortamında, köşelerde dillendiriliyor.
Bu işi bilerek-isteyerek yönlendirmeye kalkışanların tek bir amacı olduğu şimdi daha iyi ortaya çıktı: Arzu edilen, bir partinin kapatılması değil yalnızca, Ak Parti iktidarında beş yıl boyunca temelleri atılmış hemen her yeniliğin izi-yolu kalmayacak biçimde berhava edilmesi hedefleniyor. Böyle bir ortamda ne söyler ve ne yazarsanız yazınız, kargaşanın biraz daha artmasına sebep oluyor, 'kaos' planlayıcılarının ekmeklerine yağ sürüyorsunuz.
Plan parti kapatmayla sınırlı olsaydı sessiz ve sakin bir ortam karşı tarafın da işine gelirdi. İstedikleri tarihte alınacak bir kapatma kararı (hatta biraz düşünürseniz, kapatmama kararı da) Ak Parti için başarısızlığı getirebilirdi. Ne olabilir? sorusuna cevap teşkil etsin diye yazılan hemen bütün senaryolarda yaralı bir partinin sınırlı bir sonuç alabileceği kabul ediliyor; yüzde 47 bir hayal. Grubun bugünkü kalabalık varlığını koruması çok güç. Ancak, öyle anlaşılıyor ki, varlığını başka bir isimle de olsa sürdürmesi, yaralı partinin, pek istenmiyor.
Burada yaptığım muhtemelen erken bir değerlendirme; ama yine de Ak Parti kurmaylarının dikkate alması gereken bir tahlil olduğuna inanıyorum. Açıklamaların kapatma davası için belirledikleri stratejiyi bozduğunu görüyorlarsa, derhal yeni bir strateji çalışması yapmaları gerekir. Suskunluğu sürdürmelerine izin vermeyen bugünün ortamında, karşı-bildiriler ve savunmalarının kıvamını doğru ayarlamaları şart. Daha fazla suskun kalamıyorlarsa konuşmalarının üslubu aynı sonucu alabilecek biçimde belirlenmeli değil midir?
Maalesef, Türkiye, huzur ve istikrarın uzun süreli olmasına izin verilmeyen bir ülke... Konuyu birkaç kişi veya kurumun sınırlı amacıyla yorumlamaya kalkmak da her zaman doğru olmaz. İç dinamikler başlattı son sarsıntıyı, ama dışarının hesaplarıyla örtüşen bir sarsıntı olduğunu da görmemiz gerekiyor. İç ve dış güçlerin bütün savletleriyle saldırdığı bir büyük muharebe olarak görülmeli bugünkü durum; çare de bu tespite göre aranmalı. Küçük bir çatışmaya verilecek cevapla meydan muharebesine sürülecek güçler aynı olmayacaktır elbette.
Ak Parti'nin kurmayları mücadeleyi demokrasi adına yürüttüklerini ve bu sebeple bütün demokratik güçlerle birlikte hareket etmeleri gerektiğini de unutmamalı.
Ak Parti'nin kurmayları diyorum, umarım, 'kurmay' sıfatını hak eden türden kişiler vardır Ak Parti'de...