Bazen garip şeyler takılır zihnime, merakımı giderecek bir cevap bulamazsam Yemen çöllerinde Veysel Karani gibi etrafımı fark etmeden dolanır dururum. Aklımı başımdan alan, merakımı ayaklara kaldıran pek çok gelişme yaşanıyor şu günlerde...
Alın Şaban Dişli olayını... Ak Parti'nin etkili isimlerindendir Şaban Bey; bir ara dışişleri bakanı olacağı konuşuluyordu. İşadamı kökenlidir. Gençlik liderlerinden olduğu kulaktan kulağa aktarılır. Doğan Yayın Grubu gazeteleri, söz birliği etmişcesine, Şaban Dişli'nin 'rüşvet' yediği iddiasındalar. Kendisinin "Birikimlerimi bloke etmiştim, onları garanti altına almak için" diye açıkladığı bir protokoldeki imzasını, "İşte rüşvetin belgesi" diye gözlere sokuyor Aydın Bey'in gazeteleri...
Benim merakımı tavanlara vurduran da medya camiasında herkesin bildiği bir gerçek: Aydın Doğan ve yöneticilerinin Ak Parti'de en yakın oldukları kişiydi Şaban Dişli; şimdi ne oldu da "Tu kaka" haline geldi?
Her şeyi söyleyebilirsiniz, ama "Dostluk başka, habercilik başka" yavesini bana yutturamazsınız...
Merakımı müthiş çeken bir başka konu Gürcistan'da olup bitenler... Mihail Şaakaşvili, Vladimir Putin bilinmeyen şahsiyetler değil. Kimin ne yapacağı, hangi olayın ne tür tepkiyle karşılanacağı belli. Belli olan bir başka ayrıntı da, Putin'in, ülkesi adına, "Yıkılmadım, ayaktayım" mesajını vermesine yarayacak bir vesile aradığı...
Peki de, Saakaşvili neden böyle bir vesileyi Putin'e versin?
Son birkaç günü 'meraklı konular' defterimdeki bu iki soruya cevap arayarak geçirdim. Şaban Dişli'nin medya tarafından hedef yapılmasını makul bir gerekçeyle açıklayan bir kişiyle henüz karşılaşmadım; fakat Saakaşvili'nin başlattığı süreçle ilgili anlaşılabilir bir açıklama eski bir diplomat dostumdan geldi.
Dediği özetle şu: "Washington'daki malum ekip kasım ayında Amerikan seçimlerinde McCain'i seçtirmek üzere yeni bir hamle daha yaptı."
Amerikan seçimlerinde iki kişi çekişmiyor, iki çizgi yarışıyor. Siyahi Barack Obama Bush'un 'anti-tezi' gibi; ülkeyi en az dört yıl yönetmek üzere Beyaz Saray'a o taşınırsa bambaşka bir Amerika olacak karşımızda. 16 ayda Irak'tan askerleri çekmeyi düşünen "Kavgalara hayır" diyen bir başkan adayı Obama. John McCain ise Bush'un biraz daha yaşlısı: Eski asker, "Vuralım, ezelim" diyen bir şahin...
Meslekî hayatında Washington'un özel bir yeri bulunan diplomat dostum şunları anlattı: "Gürcistan merkezli olaylar Amerikalılara Sovyet dönemini, Soğuk Savaş'ı hatırlattı; sert olma gereğini akıllarına soktu. İyi niyetli yaklaşımların bugünün dünyasında yeri olmadığını düşündürdü. Kafası karışık sıradan Amerikalılar, 'Obama yanlış bir tercih mi yoksa?' diye düşünmeye başlamışlardır. Bush'un her şey olup bittikten sonraki efelenmelerine de bir bakın...
Lâf lâfı açınca insanın aklına daha önce hiç düşünmediği önemli ayrıntılar geliveriyor. Amerika'nın Gürcistan konusunda görüşlerine en değer verdiği isim hiç de yabancımız değil: Zeyno Baran... Bir defasında Gürcistan devletinin kendisine verdiği madalyayı bana da göstermişti Zeyno Baran...
Zeyno Baran Sovyet-sonrası dönemde Mihail Saakaşvili'nin devlet başkanı adayı olarak ortaya çıkmasında da anahtar rol oynamıştı. Gürcistan'daki 'turuncu devrim'in mimarlarından biri oydu, diğeri de sonradan evlendiği Amerikalı diplomat Matt Bryza...
Dostumu dinleyelim: "Belleğini biraz daha zorlarsan, Saakaşvili'nin Türkiye'ye geldiğinde Şişli Belediyesi'ni ziyaret edip Mustafa Sarıgül'den plaket aldığını hatırlarsın. Ankara'dan önce İstanbul/Şişli'ye gitti ve plaketini aldı. Peki bunu sağlayan kimdi? Şu soruyu da sorayım: Mustafa Sarıgül'ün CHP genel başkanlığına adaylığını koymadan önce çıktığı bir Washington'u fetih gezisi vardır. O gezide elinden tutarak etkili Amerikalılara kendisini kim tanıtmıştı?"
Bu noktada başımın döndüğünü itiraf ederim.
McCain gibi birinin başkan seçilmesini sağlayacaksa, Washington'da ipleri elinde tutan Neo-Çılgınlar kadrosu Saakaşvili gibi onlarca piyonu gözünü kırpmadan heba etmeye hazırdır; buna hiç kuşku yok. Tek tereddüdüm şu noktada: Saakaşvili gibi biri McCain'in durumunu güçlendirme amaçlı bir kendi kendini imha hareketine nasıl gönüllü yazılır?
Diplomat dostum, "Sahi, böylesine saf bir düşünce senin aklından geçer mi?" demeden edemedi.
Gürcistan merakımı giderdiğimi varsayalım. Şaban Dişli'nin "Aydın Doğan'ın en sevdiği Ak Partili politikacı" olma statüsünü neden kaybettiğini, 'rüşvet' ve 'iş takibi' gibi insanın üzerine yapışırsa ömrü billâh kurtulamayacağı ithamlara neden maruz kaldığını bana kim anlatacak?