2009 Yılı Mahalli Seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adaylarından biri de bu günün CHP’lisi, o zamanın Saadet Partilisi Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu idi. Seçim propagandaları son hızla devam ediyordu. Herhangi bir siyasi partiye üyeliğim bulunmadığı için seçim çalışmalarını ailecek hak eden kazansın modunda idik. Seçimlere az bir süre kala bir akşam geç vakit cep telefonum çaldı. Kayıtlı olmadığı için alo buyurun deyip ismimi söyledim. Bu terbiye bana askerlik geçmişimden gelir. Tanımadığım biri arıyor ise arayan kendini tanıtsın veya tanıtmasın ben kendimi tanıtırım.
Karşı taraftaki ses;
-Alooo oyunu bana verecenmi..? diyordu. Hitap şekli ve kelimeler aynen o anki gibidir.
Önce şaka yapılıyor sandım.
-Çok pardon sesinizi alamadım; dedim. Hani sesini analiz edeyim, tongaya basmayayım diye düşündüm.
-Kimsiniz, telefonunuz kayıtlı değil, önce kendinizi tanıtırsanız ona göre cevap vereyim dedim.
El cevap;
-Ben Prof. Mehmet Bekaroğlu, Saadet Partisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı dedi.
Başımdan kaynar sular döküldü.
Saadet Partisinin İBB Başkan adayı, selamsız sabahsız, Prof. ünvanlı ama kaba saba biri idi.
Bey efendi, önce bir selam verseniz, kendinizi tanıtsanız, gönlümü alsanız, benim telefonumu kimden aldığınızı bildirseniz, kısaca gönlümü alsanız olmaz mı dedim.
-Canım seçim çalışmaları yoğun, bize de oy lazım. Bizim arkadaşlar telefonunuzu verdi bir arayayım dedim.
-Bey efendi oy istemenin bir adabı yok mu sizce. Gecenin bu vakti arıyorsunuz, selam sabah yok, kim olduğunuzu söylemiyorsunuz, Bu nasıl bir üslup. Bir de Prof. Olduğunuzu söylüyorsunuz. Üstelik Saadet Partisinden.
Örnek olmanız gereken konularda kendiniz sınıfta kalmışsınız.
Kusura bakmayın şu andan itibaren vereceğim varsa da asla oy vermem aileme de verdirmem, çünkü ailem de şu anda bu konuyu dinliyor dedim ve telefonu kapattım.
Üslup bu idi, zaman geçti, Bekaroğlu CHP’ye geçti. Milletvekili seçildi.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde de CHP’den aday oldu ve seçildi. Saadet-CHP-İP ce HDP gizli ittifakına hiç girmeyeceğim. Kendileri bilir. Halktan gereken tepkiyi aldılar zaten. Şişirildikleri gibi olmadığını gördüler.
Benim asabımı bozan, Bekaroğlu’nun İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’ya hakarete varan açıklaması ve ardından terörist Murat Karayılan Soyludan daha az zarar vermiştir diyerek iğrençlikte zirve yapmasıdır.
Gizli ittifakla HDPKK’yı meclise soktunuz. Selahattin’in terörle ne alakası var; diyecek kadar ileri gittiniz, hıyanet edip dağ eşkıyasını masum gösterdiniz.
Bir bakanı teröristten daha zararlı bularak Askere, Polise, Türk halkına hakaret ettiniz. Sizi esefle kınıyorum.
Kimlerle dost kimlerle düşman olduğunuza iyi bakın.
Halka parmak sallamalar, apolet sökme yeminleri, Suriyeli mültecileri geri gönderirim almam vaatleri, polise küfür ve hakaret, bakana saldırmalar; siz kimsiniz ya.
Kimin değirmenine su taşıyorsunuz.
Yaptığınız çıkışların karşılığını seçimlerde fazlası ile aldınız.
Almaya devam edeceksiniz.
Bu halkı daha fazla kandıramazsınız.
Terörist leşlerinin cenazelerine katılıp, gözyaşı dökeceksiniz; şehitlerimize çelenk göndermekle (parasını devlete ödeterek) işi kurtaracaksınız öyle mi?
Takip ediliyorsunuz.
Yazıklar olsun….!
Ahmet TÜRKAN - HABERNAME