Meczup

Naim ÖZGÜNER

Naim ÖZGÜNER    13.12.2012

Meczubun biri camiye girer, belli ki namaz kılacak.Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer-dolanır.Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider.Az sonra sırtında bağlanmış odunlarla tekrar gelir camiye ve tam namaza başlamak üzere olan cemaatle birlikte saf tutar.Ama sırtındaki odunlarla güç bela bitirir namazını.Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses vs. derken, tabii cemaat de rahatsız olmuştur bu durumdan.Nihayet namaz biter bitmesine ama her kafadan bir ses çıkar.Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlanmıştır bile. İmama kadar ulaşır sesler, hafiften tartışmalar.İmam aynı mahalleden, bilir az çok garibin halini, şefkatle yaklaşır meczubun yanına ve der ki:“Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?”Bunu duyan meczup melül-mahzun, ama manalı bir bakışla sorar:“Âdetiniz böyle değil mi?” “Ne âdeti?!”der hoca.Cemaat da toplanmış, merak ve şaşkınlıkla hadiseyi izlemektedir o sıra.Der ki meczup bu kez: “Hocam ben namaz kılmak için girdim camiye, şöyle kendime uygun bir yer ararken içeridekilere baktım, gördüm ki herkesin sırtında bir şeyler var. Zannettim ki adet böyledir, ben de şu odunları yüklendim geldim işte, neden kızıyorsun? Kızacaksan herkese kız, tek bana değil!” Hoca şaşırır: “Benim sırtımda da var mı?” der.“Evet” der meczup, “Hepinizin sırtı yüklü!” Cemaatte ise hafiften “deli işte!” manasına bıyık altından gülüşmeler başlamıştır.Meczup bu kez öne atılır ve tek tek cemaati işaret ederek, saf bir çocukça, heyecanla bağırır:“Bak bunun sırtında mavi gözlü bir çocuk, bunda kocaman bir elma ağacı vardı. Bunda kırık bir kapı, bunda bir tencere yemek, bunda kızarmış tavuk, şunun sırtında yeşil gözlü esmer bir hatun, bununkinde de yaşlı annesi vardı!”Sonra iki elini yanlarına salar başını sallar ve umutsuzca;“Boş yok, boş yok hiç!” diye tekrarlar.O böyle söyleyince, herkes dehşet içinde şaşkınlıkla birbirinin yüzüne bakar!Aynen doğrudur dedikleri çünkü;Kimi doğacak çocuğunu düşünüyordur namazda, kimi bahçesindeki meyve ağaçlarını, biri onaracağı kapıyı, diğeri lokantasında pişireceği yemeği. Biri açtır aklında yiyeceği tavuk, birinin sırtında sevdiği kadın, diğerinde de bakıma muhtaç annesi vardır.“Peki söyle bakalım benim sırtımda ne vardı?” der bu kez endişeyle hoca. O da der ki:“Zaten en çok da sana şaştım hoca! Sırtında kocaman bir inek vardı!” Meğerse efendim, hocanın ineği hastaymış, “öldü mü ölecek mi?” diye düşünürmüş namazda. Vesselam.Ne demişler:“HARÂBÂT EHLİNİ HOR GÖRME ŞAKİRT, DEFİNEYE MÂLİK VİRANELER VAR.”