Aldanış ve İmkân
Bir gazetede, dergide veyahut bir mecmuada yazı hayatına başlayan bir muharririn okuyucuyla ilk ilişkisi, okuyucunun yazarın siretiyle kurduğu ünsiyet bağıyla başlamaktadır. Okuyucunun yazarla kurduğu bağı tanımlarken siret kelimesini özellikle seçiyorum. Çünkü bu kelime doğum, açlık, susuzluk ve ölüm gibi varlığı şüphe götürmez olayların gerçekleşmesi durumunda hayatımızda bıraktığı izler ne kadar vuzûh ise, siret kelimesinin de yazarla okuyucu arasındaki ilişkiyi berraklaştıran ve netleştiren bir derinliğe sahip oluşudur.
Kısacası siret, manevi ritmi nitelemek amacıyla kullanılan bir sözcüktür. İşte bizde bu köşede oluşacak bu ilişkiyi, bu ritim üzerinden şekillendirmenin yollarını arayacağız.
Gazali, insanoğlunun dünya hayatına dair aldanışını anlattığı bildiri niteliğindeki eserinde, aldanmışların “Her zaman peşin veresiyeden daha karlıdır. Dünya peşin, ahiretse veresiyedir. Dünya nimeti kesin, ahiret lezzeti şüphelidir. Kesin olan bir lezzeti, şüpheli olan bir lezzet için terk etmeyiz.” derler diyerek, birçok sınıftan, ırktan, aldanmış olan insanoğlunu tasvir eder.
Hele ki küfür ehlinden ziyade riyakârlıklarından ötürü aldanışa sürüklenen inanmışların merkezde olduğu tasvirini özellikle incelemek ve mecra günlüklerinde buna yer vermeyi fırsatlar ve imkanlar dahilinde arzuladığımı ifade etmek isterim.
Şimdilik bize düşen, şehvetin bolca olduğu bu çağda uyumlu olmanın genel bir kabulleniş olduğu fikrinin eşyaya ait bir uydurmaca olduğunu, “bayağılığa verilecek en ufak bir tavizin”, bizi pışpışlayanlara büyük uyum alanları oluşturduğunu fark edeceğiz.
Önümüze koyulan denklemi sonbahar yapraklarının altında ezmeden dudak kıvırmayacak, “laf sokuşturma” hakkımızı elimizde bulunduracağız. Katılmadığımız bir hayatı yaşama arzusunu elimizde bulunduracak, “komşunun tavuğuna kışt” demeyeceğiz.
Sözü, muhatabına sinsice uzatılmış bir oltalama hareketi olarak kullananları ifşa edecek, “bir çiçeğe bir gözyaşı atom değeri verir” manifestosundan hareketle, taşradan gelecek iyi haberlerin peşine düşeceğiz.
Aşırılık ve haddi aşmanın, değerli olan her şeye zarar verdiğini bilecek, mevki, makam ve beylik eğer haddi aşıyorsa, orada neler olabileceğini birlikte göreceğiz.
Elbette ilerleyen günlerde gücümüz yeterse, “dünyanın tüm Müslüman şairlerini de” mevzilerine çağıracağız.