Meclis: Mayınlı alan

xxxx111

Önceki gün Meclis normal günlerinden birini daha yaşıyordu, ama bayağı önemli bir farkla: Pek az milletvekili ortalıkta görünüyordu... Yokluğu fark edilen milletvekillerinin çoğu iktidar partisindendi. Sanki Ak Partili milletvekillerinin büyük bölümü buharlaşmıştı...

Biraz soruşturulduğunda alınan cevap şaşırtıcıydı: Milletvekilleri 'mayın' konusunda çıkması beklenen üç yasa maddesinin geçmesine gönüllerini yatıramadıkları için Meclis'e gelmemişti... Daha bir gün önce, partinin grup toplantısında, hiddeti her halinden belli olan Başbakan Tayyip Erdoğan, “Sizlerden o üç maddeyi bu akşam geçirmenizi bekliyorum” kesin talimatını verdiği halde...

Ne o akşam, ne de ertesi gün o üç madde Meclis'ten geçmedi.

Geçen dönemden beri Meclis'te bulunanlar durumu az biraz 1 Mart tezkeresine benzetiyorlar. O dönemde yeni oluşan Ak Parti çoğunluklu Meclis, Amerikan askerlerinin Türkiye'de konuşlanması ve Irak'ın bizim topraklarımızdan başlayacak bir seferle işgali projesini bir türlü benimseyememişti. CHP son milletvekiline kadar sıkı durunca 100 civarında Ak Partili vekil de 'Hayır' oyu kullandı ve tezkere reddedilmiş oldu.

O günlerde Tayyip Erdoğan başbakan değildi, fireler biraz o sebebe bağlandı. Şimdi yedi yıla yakındır başbakan Tayyip Bey, her şeyiyle arkasında olduğu 'mayın+tarım arazisi' projesinin bir an önce yasalaşmasını arzu ediyor; ancak Meclis aynı konuda o kadar arzulu görünmüyor.

Daha önce benzer bir yasa Anayasa Mahkemesi'nden dönmüştü; yeni çıkartılmak istenenin de öncekinden pek farkı yok, bunda da mayın temizleme ile temizlenen toprakları tarım arazisi olarak işletme aynı şirkete verilebilsin isteniyor... Çoğu milletvekili, “Anayasa Mahkemesi'nden nasıl olsa dönecek bir yasayı, içimize sinmediği halde neden çıkartalım?” diye düşünüp Meclis'e gelmiyor.

Milletvekilleri, bana, “Seçim bölgemde insanları bir yasa hakkında hiç bu kadar kesin tavırlı görmemiştim” dediler. Nereye gitseler, kiminle konuşsalar, “Ne o, gül gibi topraklarımızı kaça satıyorsunuz?” türü sorular yöneltiliyormuş. “Ne satması kardeşim” diye dilinde tüy bittiğini söyledi bir milletvekili... Milletvekilleri, bu yüzden, seçim bölgesine adım atamaz hale gelmektense Meclis'ten uzak durmayı yeğliyor...

Kimsenin anlayamadığı iki nokta var:

1. Neden mayın temizleme işini askerler veya Türk şirketleri yapamıyor?

2. Mayın temizleme işiyle temizlenen toprakların işletilmesi neden tek bir ihaleyle aynı yabancı şirkete verilmek isteniyor?

'Tezkere' benzetmesi biraz da askerin tavrından kaynaklanıyor gibi geldi bana. Tamamen askeri bir konu olan arazi mayınlamasını tersine çevirme işini en iyi yapması beklenenler yine askerler... Oysa askerler, kesin bir biçimde, “Biz yapamayız” tavrındalar. Bu da hükümeti hem kendi tabanıyla ters düşürecek, hem de tartışmalar yüzünden imajının zedelenmesine sebep olacak bir zorluğa sokuyor.

“1 Mart'ta da asker bizi kendi vicdanımızla başbaşa bırakmış, tezkerenin geçmesini beklemişti” dedi kendisinin son dönem aday yapılmayışını tezkereye karşı çıkmasıyla yorumlayan bir eski milletvekili... Ona göre, şimdi de, Ak Parti, tabanı ve dünya kamuoyuyla karşı karşıya bırakılıyor.

CHP'liler mutlu. Biri, “İstediğiniz düzenlemeyi yapalım, ama bir şartla: 'Mayın temizleme işi ile mayından temizlenmiş araziyi işletme işini farklı ihalelere konu yapalım...' dediğimizde Ak Parti milletvekilleri kendilerini köşeye sıkışmış hissediyor” diye anlattı Meclis'te yürüttükleri çalışmayı... Deniz Baykal, çıktığı Güneydoğu gezisinde, “Mayınlarla ilgili maddeler yasalaşırsa sivil itaatsizliğe başvurun, Anayasa Mahkemesi iptal edene kadar uygulatmayın” çağrısında bulundu.

Ankara'dayım ve günlerimle akşamlarım siyaset solumakla geçiyor; bu defa soluduğum hava hayli gergin geldi burnuma. Ak Parti yönetimi bu açmazdan kurtulmak için âcilen bir formül bulmak zorunda; aksi halde vartayı pahalıya atlatabilir.

Formül var aslında: Projeyi muhalefetin de katılacağı bir biçime sokmak; bunun için de mayın temizleme işini arazileri işletme işinden ayırmak... Mayınları temizletmeyi savunma sanayiinde uzmanlaşmış bir şirkete vermek veya askerlerin aktif katılımını sağlamak... Böylece hem kaynaklar akıllıca kullanılmış, hem de yerli sanayi desteklenmiş olur...

Temiz ve bakir toprakları en verimli biçimde değerlendirecek organik tarım yapan o kadar çok yerli firma var ki... Kime göz kırpsanız yabancıların ödeyeceğinden daha fazlayı taahhüt edebilir.

Yıllarca siyaseti yakından gözlemenin verdiği cesaretle şunu söyleyebilirim: Politikacının iradesi üzerinde baskı uygulayarak alınacak sonuç ilk elde zafer gibi görünse de pahalıya mal olur...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.