İsrail, bütün küstahlığıyla Gazze’yi bombalamaya devam ediyor. Bir avuç Filistinlinin karşı karşıya kaldığı zulme BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi ülkeler, BM üyesi ülkeler, Arap dünyası, İslam dünyası –birkaç istisna ülke haricinde- seyirci.
Türkiye, tarihi önemde bir seçimi geride bıraktı. Halk ilk defa Cumhurbaşkanını doğrudan kendi oylarıyla seçti. Erdoğan için, ülkemiz için ve dünya için yepyeni bir dönem başladı. Bu yeni dönemde ülkemize ve İslam dünyasına tüm hayır kapılarının açılmasını dilerim.
Aşağıdaki yazıyı 30 Ocak 2009’da kaleme almıştım. Habername ve Analitikbakış sitelerinde yayınlanan yazıyı, altıncı yılında ve tam da bugün bir kez daha paylaşmanın anlamlı olacağını düşündüm:
…
İsrail saldırıları başlayalı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tavırları ve söylemleri bütün dünyanın dikkatini çekiyor.
Gazze’de çocukların, kadınların, sivil halkın öldürülmesi karşısında Erdoğan’ın “diplomatik olmaktan uzak” ama “mazlumların sesi” özelliği taşıyan duruşu onun yıldızını İslam dünyasında her geçen gün daha da parlatıyor.
İsrail saldırılarının başladığı günlerden itibaren Türkiye’den Arap ülkelerine giden herkes beklemediği, şaşırtıcı bir ilgi ile karşılaşıyor.
Yardım kuruluşlarının temsilcileri, gazeteciler ve işadamları sık sık bunun örneklerini anlatıyorlar son günlerde. Deniz Feneri Derneği Uluslararası İlişkiler biriminden Mahmut Sami yaşadığı örnekleri Deniz Feneri programına anlattı. Mısırlı lokantacı hesap ödendikten sonra müşterisinin Türk olduğunu öğrenince paranın yarısını iade etmeye kalkmış.
Yeni Şafak Yazarı Hakan Albayrak Libya’da kahramanlar gibi karşılandıklarını, çok büyük ilgiye mazhar olduklarını TRT-2 Televizyonuna 29 Ocak gecesi telefonla bağlandığında anlattı.
29 Ocak akşamı Davos’ta Gazze konulu bir panel vardı. Panelde İsrail Cumhurbaşkanı Peres ile Türkiye Başbakanı’nın bulunacak olması yeterince ilgi çekici idi.
Davos’un hem katılımcılarının üst düzey yetkililer, devlet başkanları, başbakanlar, bakanlar olmasından, hem katılımcıların sayısının çokluğu bakımından, hem de gündemdeki konuları konuşma, tartışma zemini hazırlaması bakımından renkli ve hatırlı bir kariyeri var.
Böyle bir platformda Filistin konusunun, Gazze’de yaşanan derin acıların tartışılacak olması ve acıları yaşatan devletin bir numarasının katılımcılar arasında bulunuyor olması, bu yılki Davos toplantılarının haber değerini tahminlerin ötesinde yükseltti.
Dünyanın önde gelen bütün ajansları, televizyonları ve gazetecileri oradaydı.
Sonra olan oldu.
İsrail Cumhurbaşkanı 25 dakika konuşurken sesini çıkarmayan oturum yöneticisi Erdoğan’ın sözünü tamamlamasına izin vermeden toplantıyı bitirmek istedi. O da, ellerini de kullanarak kendisini susturmaya çalışan görevlinin tüm çabalarına karşılık “one minute” çıkışını yaptı ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e hayatında başka kimseden duyamayacağı kadar ağır sözleri söyledikten sonra, “Benim için Davos bitmiştir” dedi ve toplantıyı terk etti.
Erdoğan’ın toplantıyı terk etmesiyle Davos Başkanı tarafından yapılması planlanan kapanış konuşması yapılamamış oldu.
Erdoğan gazetecilere, “Türkiye’nin çadır devleti olmadığını” söyledi ve “Türkiye Başbakanı ile nasıl konuşulması gerektiğini birilerinin öğrenmesi lazım” diye özetledi tepkisinin nedenini.
Acilen tertip edilen basın toplantısında Davos başkanı üzüntülerini dile getirdi. Başbakan Erdoğan ise Peres’in sesini yükselttiğini, onun yaşına saygısından dolayı kendisinin bunu yapmadığını söyledikten sonra, “İstesem ben de sesimi yükseltirdim. Benim sesim daha fazla çıkar” dedi.
Basın toplantısında Erdoğan, kurmaylarıyla arada yaptığı müzakerenin de etkisi ile ortamı yumuşatmaya çalışarak, hedefinin Peres, museviler ya da İsrail halkı olmadığını söyleyip tepkisinin oturum yöneticisinin adaletsiz uygulamasına olduğunu dile getirdi.
Olabildiğince gerilen ortamın bu şekilde yumuşatılmaya çalışılması Peres tarafından da görülüp hızla karşı adımı atıldı. Peres, Erdoğan’ı telefonla arayarak özür diledi, üzüntülerini dile getirdi. O da asıl hedefinin Erdoğan’ın şahsı olmadığını, sesini, duyulmadığını düşünerek yükselttiğini söyledi.
İki taraf da gerekli adımları atarak bu krizin, iki ülke arasında derin kırılmalara yol açmasını istemedikleri mesajını verdiler.
Ancak hadise büyüktür.
Davos’un yakın tarihinde yaşanmış buna benzer sarsıcı, etkili ve dünya gündemini böylesine sarsan, adeta bomba etkisi yapan bir olayı hatırlayan yok.
Bush’un Irak’ı ziyaretinde kendisine ayakkabı atan el Zeydi’nin Irak tarihine geçmesi, ABD tarihinde bir satırlık da olsa yer almaya kuvvetli bir aday olması gibi Davos Toplantısında yaşananlar da geride tarihi izler bırakacaktır.
Türkiye açısından da, İsrail açısından da hafife alınmaması gereken, halkların belleklerine kazınacak bir protestodur Erdoğan’ın çıkışı.
Başbakan’ın çıkışı bütün Arap ve İslam dünyasında derin tesirler yapacak, zaten son yıllarda o ülkelerin milli kahramanı gibi sevilen Erdoğan, bu günden sonra gönüllerdeki yerini daha da sağlamlaştıracaktır.
Türkiye- İsrail ilişkileri bu gelişmeden mutlaka etkilenecektir. Bu çıkışın kısa, orta ve uzun vadede yansımaları olacaktır.
Erdoğan bir şeyi hatırlatıyor, “Biz ülke olarak, yaptıklarımız nasıl algılanır, nasıl değerlendirilir diye hesap etmişiz şimdiye kadar. Bugünden sonra, Türkiyesiz bir bölge, bir dünya nasıl olur diye başkaları hesap etsin” diyor.
Başbakan Erdoğan’ın oturumu terk edişi o anki samimi hislerinden idi. Diplomatik teamüllere uymuyordu ama tepkisi haklı gerekçelere dayanıyordu ve samimi idi. Bu samimiyet Erdoğan’ı kazançlı çıkaracaktır, Türkiye’yi kazançlı çıkaracaktır. Başbakan’ın ve Türkiye’nin yıldızı bütün dünyada daha da parlayacaktır.
Davos dönüşünde Başbakanı karşılamak üzere gelen bir vatandaşın elindeki pankartta “Davos Fatihi Erdoğan” yazıyordu. Recep Tayyip Erdoğan mazlumların gönlünde bir kez daha fatihtir.
Erdoğan çekirdekten yetişme bir siyasetçi olduğunu da Davos krizi başladığından Üsküdar’daki evine girinceye kadar attığı her adımda, verdiği her mesajda ispat etmiştir. Havaalanındaki basın mensuplarına ve onu karşılamaya gelen halka usta siyasetçilerin yapabileceği türden mesaj kodlamaları yapmıştır.
Üslubu eleştirip Erdoğan’ın çıkışının gerekçesini, masum çocukların İsrail tarafından öldürülmüş olmasının nasıl büyük bir vahşet olduğunu unutanlar var. Hiçbir şey olmamış gibi küstah tavırlar içerisinde sesini yükselterek konuşan Peres’i eleştirmeyi unutanlar var.
Bütün haber kanallarında bir milli maç heyecanı ile olup bitenleri takip eden vatandaşlar Türkiye’yi yurtdışında temsil ederken Bush’un önünde lüzumundan fazla saygılı bir duruşla bekleyen Ecevit portresi ile Erdoğan portresini sık sık yan yana getirmişler, ”Beni hangisi daha iyi temsil etti” sorusunun cevabını aramışlardır.
Özetlersek, Türkiye yeniden dünyanın bir numaralı gündemine oturdu. Bunun Türkiye’nin marka değerine çok ciddi olumlu tesiri olacaktır.
İsrail’in yaptığı vahşeti onların en yetkili, en tecrübeli ve “Nobel Barış Ödülü Sahibi” devlet adamlarının yüzüne haykırabilecek bir lidere ihtiyaç vardı.
Dünyanın bütün mazlumları Erdoğan’ın bu cesaretini unutmayacaktır.
recep.kocakk@gmail.com