İnsan hak ve özgürlük alanında yapılacak bir ihlâle, kim yaparsa yapsın, karşı çıkmak basit değildir.
*Mazlumların yanında olmak bedel gerektirir ve bunu ödemek herkese nasip olmaz.
*Konjonktürleri ve şartları aşan bir anlayışla insan hakları yaklaşımına sahip çıkmak her yiğidin harcı değildir. Sahip çıkanlar hedef olsalar da onurlu mücadelelerinden vazgeçmezler.
*Evrensel insan haklarının kullanımını, politik çıkarlarla bağlantılı olarak ele alınmasını tasvip etmeyenler ırkçı saldırılara muhatap olurlar ama oyunları bozmak için yollarına devam ederler.
*Asıl kötülüğü gizleyenlerin saldırılarına maruz kalırlar, her türlü farklı kimliği düşman olarak görenleri deşifre etmekten uzak durmazlar. Hatta bir gün adalet ve özgürlük onlara lazım olduğun da yine seslerini yükseltirler.
*Ülkenin normalleşmesi için mücadele ederler, statükocuların eleştirilerine maruz kalırlar.
*Cuntacılara karşı direniş gösterirler, rejim bekçilerinin hedefine girerler.
*Diktatörlerin zulmüne teslim olmazlar, haksız iftiralara maruz kalırlar.
*35 yıldır anaların gözlerinde yaş bırakmayan Kürt sorununun çözümü için öneriler sunarlar, bölücü ilan edilirler.
*Din ve vicdan özgürlüğünün temel boyutunu anlatırlar, gerici olurlar.
*Hepimizin yüreğini yakan ‘Uludere’ için ‘adalet’ derler, satırlarla kovalanırlar, Kürtçü damgası yerler.
*28 Şubat hukuksuzluklarının giderilmesi için kampanya başlatırlar, sansürlenirler.
*Özgürleşmeye katkı sunmak için Anayasa taslağı hazırlar, yok sayılırlar…
*Ortadoğu’da yanan ateşi söndürmek için direnişe geçerler, Arapçılık ile suçlanırlar.
*
Eziklik psikolojisi
Tarihte olduğu gibi bugünde devam eden saldırılar, vicdanlı insanları özgür bir dünya arayışından alıkoymayacaktır. Bu insanların verdikleri onurlu mücadele karşısında ezilip büzülenler, kendi iç dünyalarında yalnız kalacaklar. Ellerinden materyaller alındıkça, öfkeyle saldıracaklar… Saldırdıkça kendi vicdanları onları mahkûm etmeye başlayacak, kurtulamadıkları eziklik psikolojisi ile kendilerini kamçılayacaklar.
*
Gizli el hep devrede!
Asıl dikkatimi çeken şu… Mazlumder ilk defa saldırılara maruz kalmıyor, ilk kez hedef gösterilmiyor. Ancak özellikle son iki yıldır ‘Mazlumder’e yönelik gizli bir el tarafından kara propaganda yapılıyor. Süreç iyi analiz edildiğinde eş zamanlı olarak insan hakları aktivistleri hedef gösterilirken; hükümet kanadından Beşir Atalay ve Ahmet Davutoğlu aynı propagandayı yürütenler tarafından ağır eleştirilere maruz kalıyor. Yine bu propagandayı yönetenlerin hedefine zaman zaman Leyla Zana hatta Haşim Haşim’i de dahil edilebiliniyor. Eğer alanı iyice genişletme çabası içindelerse Milli Görüş geleneğinden gelen kim varsa hedef tahtasına konuluyor. Katliamlarla kurulan BOP’a saplananların tezlerini çürütenler ile Ortadoğu halklarına ‘özgürlük’ talep edenlerin hakları da çok rahat ihlal edilebiliniyor. Başbakan Erdoğan, Numan Kurtulmuş, Hakan Fidan, Yalçın Akdoğan, Yasin Aktay, Bülent Yıldırım, Kemal Öztürk, Ali Bulaç, Mehmet Pamak ve Hamza Türkmen de dezenformasyondan nasibini alıyor. Bu dikkat çekici gelişmeler de bizim gözümüzden kaçmıyor.
*
Adem Özköse tehdit ediliyor
Gelelim arkadaşımız Adem Özköse’nin son durumuna… Suriye’de kaçırıldıktan hemen sonra yaşananları biliyorsunuz. Haber yapmak ve belgesel çekmek için Adem ve Hamit’in bölgeye gittiği herkes tarafından bilinirken, arkadaşlarımızın hayatlarını riske atan twit ve haberleri de unutmuş değilsinizdir… İçeride ve dışarıda diktatörlerin beslemeleri tarafından hedef gösterilen arkadaşlarımız bu kez aynı eller tarafından tehdit ediliyor. Suriye’de kaldığı cezaevinde gördüklerini kamuoyu ile paylaştığı için Suriye istihbaratı ile ilişki içinde olan karanlık çevreler Adem Özköse’yi ölümle tehdit edip, şantaj yapıyorlar. Terör, çete koalisyonu yaparak, kıdemli işbirlikçiliklerini arkadaşımızın üzerine salıyorlar. Onlar psikolojik harp taktiklerini Özköse ve ailesi üzerinde denemeye devam ede dursunlar ama işbirlikçileri künyeleri ile kamuoyuna sunup maskelerini düşüreceklerimizi de bir kenara not etsinler…