Mavera

Lütfi AYHAN

"... Mekke, Medine, İsfahan, Şelemzar, Bağdat, Şam, Kahire, İstanbul, Melikşah, Sencer, Muhammed Tapar, Terken Hatun,  Alparslan,  Abdülhamit, Ertuğrul Gazi, Süleyman Şah, Hayme Ana, Sarı Saltuk, Hamza Pehlivan, Taptuk, Yunus Emre,  Hasan Sabbah, Yusuf El Hemedani, Feridüddin Attar, Hoca Ahmet Yesevi, İbni Arabi, Şeyh Edebali, Nizamül mülk, Gazali... Büyük Selçuklu, Osmanlı, Abbasi, Karahanlı, Moğollar, İngiltere, Fransa, Fatımiler.Bizans, Alamut...  Kırmızı Fes, Beyaz Sarık, gümüş eyer, kıl çadır, güçlü kalkan, yağız, doru, kır atlar, ok. yay, Kınık Obası. Oğuzlar.. Halife, Sultan, Hace, Vezir, Lala, komutan,  alperenler,  alpler, Şeyhler, dervişler, tekkeler, medreseler, vakıflar, mollalar, müderrisler, kütüphaneler, kitaplar, okka, divit, mürekkep ....Saray, otağ, oba.... Güçlü bakımlı, alımlı atlar... Yakışıklı, mert, güçlü, cesur, Kartal bakışlı, aslan pençeli, güvercin yürekli, gür sakallı, hilal bıyıklı kahraman yiğitler. .. Adaletli, merhametli, tevazulu, tesanütlü, (yardımlaşmayı seven) , riyadan, yalandan, kibirden, bencillikten, cimrilikten uzak yaşayan, sade bir hayat süren oymaklar, budunlar halklar. . Kur'an, ayet, hadis ve  güzel sözlerin (adalet, merhamet, şefkat, yiğitlik, mertlik, cesaret...), hoş, manalı şiirlerin dillerden eksik olmadığı konuşmalar ve diyaloglar..Göz alıcı elbiseler giymiş, güzel takılar takmış, güzel türkçemizle güzel sözler söyleyen saygın hanımlar.. Çok farklı, pek özgün kostümler, orijinal değerli müzikler.... Ülkeler, şehirler, obalar,  saraylar, köşkler. çadırlar, dağlar, bozkırlar, denizler, çöller ..Bu kelimeler, bu isimler bu sıfatlar, bu yerler nerede geçiyor?  Cevap, son yıllarda çoğu devletimiz tarafından çektirilen ve  TRT tarafından  yayınlanan  dizilerde...             "Muhafazakarlar  Sinemayı Keşfetti"                  Tanzimattan günümüze kadar kendi köklerinden, kendi kültürlerinden, kendi medeniyetinden adeta utanan ve bu yüzden mazisinden  kurtulmak isteyen  bir millet ve devlet haline gelmiştik. Allah'a şükür ki yıllar sonra nispeten hafızamızı tazeledik, köklerimizi hatırladık ve benliğimize geri döndük. Bu dönüşümüzün en büyük belirtileri, son yıllarda çekilen diziler ve o dizilerde İşlenen konular, dizilerde rol alan oyuncuların  giydikleri  elbiseler ve senaryoların metinlerinde gizli.                                                               Bu  dizilerin  önemlileri:  Diriliş Ertuğrul. Diriliş Osman, Uyanış Büyük Selçuklu, Payitaht Abdülhamid, kuşlarla yolculuk,, kut'ül Amare, Taptuk, Tozkoparan İskender, Bir Zamanlar Kıbrıs, Gönül Dağı. .. İnşallah bunların devamı gelecek.                    Dünyada  500 sene bir numara  olmayı, zirvede kalmayı becermiş bir milletin, Onlarca büyük devlet ve  imparatorluk kurmuş bir halkın torunları olarak bu günün dünyasına  söz söyleme hakkına sahip bir numaralı millet biziz. Bizden sonra dünyada  "1" numara olan İngiltere ve Amerika ne kendilerine huzur verdiler, ne de dünyada adaleti sağlayabildiler. Onların dönemlerinde ne insanlar huzur buldu, ne milletler saadete erebildi. Bu yüzden dünya ve insanlık yine bizi bekliyor                                                                     Bu bekleyişe cevap verebilmek için ilk yapılacak işlerden biri de tarihimizi, kültürümüzü her yönüyle öğrenip günümüze uygulamak. Bunun yolu da elbette eğitimdir Lakin günümüzde eğitimin en büyük aracı artık  okullar ve kitaplardan ziyade sanat ve sosyal medyadır. Bilhassa sinema bu konuda en etkili vasıtadır.Bu söylediğim teze en büyük örnek Amerika'dır. bize göre daha dün kurulmuş olan bu devlet kanlı tarihini, filmler aracılığı ile halkına  ve  dünyaya allayıp pullayarak öyle bir  anlattı ki hepimiz şaşırdık kaldık. Kurdukları birkaç küçük set ile yüzlerce kovboy filmi çektiler ve bu filmler sadece Amerika'da değil tüm dünyada, "Amerika'nın ve Amerikalıların ne kadar iyi! ne kadar erdemli!  olduğunu" adeta zihinlere  perçinlediler. Bu gün de yine bu yolda ilerlemeye devam ediyorlar. Biz ise 1000 yıllık Aziz, Adil ve Kutlu bir maziye  sahip olmamıza rağmen bunu başaramadık. Bunun en büyük sebebi ise benliğimizi adeta esir alan aşağılık kompleksi idi.  Onun ağırlığını bir türlü üzerimizden atamadık. Lakin Allah'a şükür son yıllarda bu konuda güzel ilerlemeler oldu. Yukarıda da belirttiğim gibi çekilen dizilerin konusu, kalitesi, oyuncuların kostümleri,  kullandıkları aletler, bindikleri atlar, kurulan sinema setleri.... Gerçekten  güzel.                                                             En  son TRT 1 de yayınlanan  "Mavera 'yı " seyrediyorum. Konyamız da çekilen bu dizi de, başta konusu  olmak üzere, kıyafetleri, müziği, kurgusu, konusu, seti, sanatçıların başarıları göz dolduruyor.  Bu dizinin özgünlüğü/farkı ise , İslam dünyasının  günümüze  benzer bir buhran yaşadığı bir devirde, bu buhrana  çare olarak, İslam'ın, "güzel ahlak ilminin" yani   tasavvufun gösterilmesi.                                                            Hoca Ahmet Yesevi'nin şahsında, Müslüman Türklerin sade yaşantıları, ahlakı, sohbeti, sadeliği önceleyen yaşantıları, devlet ve toplum tarafından dışlanan, horlanan insanları, sosyal sınıfları kucaklayan uygulamaları, dervişliğin, sadelik, hizmet ve cesaret olduğu olgusunu  ön plana çıkarılıyor olmaları .. .                                                  .    Umulurki bu anlayış, bu görüş  günümüzde tekrar hatırlanır. Güzel ahlak, sade hayat,  dayanışma, diğergam olma gibi erdemli davranışlar  gençlerimize ve çocuklarımıza tanıtılır.                         MAVERA                                                    Mavera kelimesini ilk önce Necip Fazıl'ın çile şiirinde görmüştüm.   şöyle diyordu üstad,                                                            "... Açıl susam açıl açıldı kapı                      Atlas Sedirinde de Mavera dede.                   Yanndı Sırça Saray ilahi Yapı                  1001 avizeyle sonsuz maddede... "daha sonra" Mavera "diye bir dergi çıktı,. Bu yüzden bu kelimeye gönlüm aşina idi. Anlamı" öteler Ötesi" demektir. Bu diziye isminin verilmesinin amacı da tasavvufun öteler Ötesi ile ilgisi olması olsa gerek. İnşallah bu tip diziler ve filmler daha fazla çekilir de neslimiz, çıkmaz bir yol olan batıyı ve batılıyı örnek  almaktan vazgeçer. Böylece  benliğini ve  kültürünü hatırlar. Bunun neticesinde de önce ülkemizi  ve milletimizi sonra da dünyayı kurtaracak fikirlere sahip olup, faziletli bu hayat tarzını dünyaya hakim kılmak için çalışmaya başlarlar. 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.