Toplumsal nefsimizi okşayan, geniş kitlelerde karşılığı olan, Anadolulu, yağız, saf ve mert delikanlı şeklinde resmedilmiş bir esas oğlan profili düşünün. Bu profilde yağız delikanlı, bileğinin gücüyle her ortamda hakkı ve hakkını savunur. Hile hurda bilmez, hesap yapmaz ve tabir caizse “çakal” değildir. Ne var ki her şey bitip, konu masaya geldiğinde bu yağız delikanlı, kanaatkâr üslupla aza razı olur, çoğu zaman onu bile bulamaz. Gariban ama onurlu hayatına, geri döner. Türk futbolunda “ah o hakem,” “yenildik ama ezilmedik” sözü ile özetlenen; tarihte “Almanlar yenildiği için biz de yenik sayıldık” tarzı bir üslupla, üzerimize toz kondurmayan bu tutum, Türk dış politikasının da yabancı olmadığı bir haldir.
İki bin yıllık devlet geleneği, tarihsel, kültürel, coğrafi birikimi ve binlerce ders alınabilecek tecrübesiyle artık Türkiye’nin, bu profildeki görünümünden çıkması, yağız ama entelektüel, dürüst ve de zeki bir hale bürünmesi, gerekmektedir.
Bu manada Suriye’de gerçekleştirilen Fırat Kalkanı operasyonu, bizim yağız delikanlının yeni bir destansı hamlesidir. CERABLUS’ta başlayan harekât, belli ki MEMBİÇ, El BAB çizgisinde ilerleyecek ve Türkiye, DAEŞ’in başkenti sayılan RAKKA’ya, eninde sonunda girecektir. Bu noktada konu, koalisyon güçlerinin kara ordusu olacak Türkiye’nin, PYD ile beraber olup olmayacağıdır.
Aslına bakılırsa ben Türkiye’nin, baştan beridir PYD ile birlikte hareket etmesi ve ABD’nin PYD üzerindeki etkisinin zayıflatılması gerektiğini düşünenlerdendim. Ancak bugün için o tren kaçmış görünüyor. Bu saatten sonra artık Türkiye’nin yeni partnerleri olan ÖSO ve Türkmenleri, diplomatik alanda da söz söyleyebilir güvenilir bir ortak haline getirmesi gerekecek.
Suriye savaşı başladığında karşımıza, Salih Müslim denilen bir adam çıktı. Suriye Kürtlerinin temsilcisi olarak gündeme getirilen bu adamın, Suriye görüşmelerinin dışında kalacağını kimse düşünmez. Bölgeyi şekillendirenlerin maşasının adı bellidir çünkü. Masada belki İran olmaz, belki Türkiye olmaz, belki Irak olmaz, belki Barzani olmaz ama Salih Müslim, mutlaka olur. Peki aynı konuya bu taraftan bakmak gerekirse, Özgür Suriye Ordusu ya da Türkmendağı Türkmenleri adına masada oturacak isim, belli midir?
Yüzlerce yıllık tecrübe göstermiştir ki, dış politikada haklar, masa başında kazanılır. Suriye savaşının, bir gün bitebileceği gerçeğine hazır mıyız?
Türkiye, teröre karşı uluslararası sorumluluk çerçevesinde Suriye’ye müdahale etmiştir. Konu masa başına geldiğinde herkes bu hakkı teslim edecek, Türk ordusuna methiyeler düzülecek ve son noktada bir teşekkür plaketiyle sınırlarımıza geri çekilmemiz istenecektir.
Buna hazırlıklı olmak gerekir. Zira asıl hikaye, o zaman başlayacaktır. Barışın nasıl olacağını sahada olanlar değil, masa başında oturanlar konuşacaktır. Bu noktada “güvenilir” birleşik bir ÖSO ya da Türkmen Cephesi yapılanmasının bir an önce söz söyleyebilir hale getirilmesi gerekmektedir. Çünkü Yeni Suriye’nin söz sahipleri bugünde konuşanlardır.
Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumanın çok zor olduğu aşikâr. O halde artık, yeni yapının ne olması gerektiği üzerinde durulmalıdır. Suriye bölünecekse, bu bölünmenin PYD ve Esat Güçleri arasında kalmaması ve pekâlâ Fırat’ın batısında, Rejimin muhalifi Araplarla Türkmenleri temsil edecek bir Türkmen Arap Devleti’nin kurulması fikri masaya konulmalıdır.