Yaşım yarım asrı geçti. Rabbime binlerce şükürler olsun ki, bu geçen zaman zarfında güzel insanlarla tanışmak, onların sohbetlerinden istifade etmek nasip oldu. Çok seyahat etmek nice nice insanla tanışmak fırsatı buldum. Her seyahatimi, karşılaştığım her yeni yüzü bir şeyler öğrenmek, yeni bir şeyler duymak için karşıma çıkarılmış imkânlar olarak gördüm.
Yeni duyduklarım arasında yararlı gördüklerimi hemen paylaşmaya başlarım. Ailem, dostlarım, iş arkadaşlarım ve okurlarım yeni öğrendiğim bir bilgiyi, bir hikâyeyi, bir nükteyi benden duymak için çok beklemezler. Rabbimin lütfedip karşıma çıkardığı onca bilgi biriktirme, gözlemde bulunma ve tecrübe etme fırsatının bir şükür görevi olarak paylaşmayı kendime borç bilirim.
Deniz Feneri Derneği’nin en yeni adımlarından İyilik Okulu projesi ile ilgili istişare amaçlı bir görüşme için Gaziosmanpaşa İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden bir yetkiliyi ziyaret ettik. Kısa sohbetimizde güzel paylaşımlarımız oldu. Bugünkü neslin yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma gibi iyilik kavramlarını tanımasına fırsat veren İyilik Okulu projesini hayata geçiren Deniz Feneri’ni tebrik etti yetkili. Kendi hayatından güzel iyilik ve paylaşım örnekleri nakletti.
O bir ara şöyle dedi; “İnsanın tanıştığı kişilerle, dostlarıyla arasındaki sevgi bağlarını güçlendirmesi için ‘3 Z’ kuralını uygulaması lazım. Bunlar ‘ziyaret’, ‘zerafet’ ve ‘ziyafet’tir.”
Akrabayı, dostları, komşuları, arkadaşları ve hastaları ziyaretin faziletine dair pek çok hadis-i şerif, pek çok teşvik var dinimizde. Misafirinizin karşısına yeni ve temiz kıyafetlerinizle çıkmanın da ‘ikram’dan olduğu ve gelen kişiye verdiğiniz değerin bir göstergesi olduğu hatırlatılır.
Ziyafet ise insanları birbirine yaklaştırmada çok etkili bir formül. Rabbimizin ikram ettiklerinden biz de evimizde ve işyerimizde ikramlarda bulunacağız. Bu, hem cimrilik hastalığına yakalanmamak için bir ilaç, hem de misafir ettiğimiz insanlarla sohbet etmemiz için oluşturulmuş güzel bir zemin, iyi bir fırsattır.
…
Oturduğu koltuğun kendisini çevresindeki insanlardan daha akıllı hale getirdiği zehabına kapılan idareciler görürsünüz. Mesela dünyaca ünlü ve şunca yıldır yayın yapan bir dergiye kurumunuzu abone yapacaksınız. Bir yıllık yerine iki yıllık abone olmasının ciddi avantajı vardır müessesenize. İdareciniz şöyle der; “Şimdilik bir yıllık olalım. Bakarsın bir yıl sonra kapanır dergi.” Bilmez ki, “bakarsın kapanır” dediği derginin kesintisiz yayın yapmakta olduğu geçmiş dönem sevgili idarecinizin yaşından daha fazladır.
Başka bir yöneticiyi ziyaret etmişsiniz. Hayretle onun ‘küçük dünyası’yla karşı karşıya geldiğinizi görürsünüz. Bulunduğu ilden ibaret dünyası onun için öylesine büyümüştür ki, koca adamın bu kadar küçük düşünebilmesine hayret edersiniz.
Çünkü o yaptıklarını dünyanın en iyi ve en doğru işi olarak görmekte, başka bir kuruluşun neler yaptığını merak edip sorma ve yetkililerinden dinleme nezaketi ve cesareti yoktur. Oturduğu küçük koltuktan ve içinden çıkamadığı küçük dünyasından misafirlerine ve çevresine nizâmât vermektedir; “Şu işleri boş verin, onları bırakın, filan kurumla protokol önemli değil, o kurum sürekli problem çıkaran bir kurum. Sizin şunca zamandır yaptığınız işlerin bir önemi kalmadı artık…”
Zât-ı devletleri fırsat verse onun henüz hayal bile edemediği işlerinizden örnekler vereceksiniz ama buna imkân yoktur. Çünkü ev sahibinizin sizi dinleme, yaptıklarınız arasından örnek alabileceği bir şeylerin olabileceğini düşünme yönü sıfırdır.
Oturduğu koltuğun verdiği güçle başı dönmüş idarecileri gördükçe içimden şöyle dua ederim, “Allahım ülkemizi böyle insanlardan sen koru. Daha fazla yetkiden ve güçten sen mahrum et bu kulunu..”
Böyle çok iddialı ve kendisine fazlasıyla güvenen insanlarının etraflarındaki “maharetli” yardımcılar ve bürokratlar eliyle nasıl maskara edildiği, yanlış ve tehlikeli organizasyonlara bu çok bilmiş idarecilerin yıllarca farkında olarak ya da olmayarak nasıl hizmet ettiklerine dair acı örneklerden kısa bir süre önce haberdar olduk. Bu muhteremler yıllarca tehlikeli yapılanmaların değirmenine barajlar dolusu su taşımışlar, dosdoğru iş yapan nice kuruluşun değirmenine bunlar eliyle birkaç kova suyun taşındığına şahit olunmamıştır.
Dünya sevgisi, koltuk sevgisi, riyaset sevgisi gibi sevgiler dozunda tutulmazsa insanı yer bitirir, insanlıktan çıkarır.
Unutmayalım Allah sadece size vermedi o akıldan. Sizden daha bilgili, tecrübeli ve akıllı insanlar hep vardır. Onlarla karşılaşmalarınızda daha fazla maskara olmamak için biraz susup dinlemekte, “Siz neler yapıyorsunuz. Sizin kurumun şu sıralar meşgul olduğu projeler neler?” gibi anahtar sorularla onların birikimlerinden istifade edebilirsiniz. Bunu yaparsanız bir şey kaybetmezsiniz. Zira insan susup dikkatle dinlediğinde kazanmaya başlar. Çok konuşmak, çevredeki herkesi susturmak cahillik alametidir.
recep.kocakk@gmail.com