Her şeyin yaratıcısı olan Allahü zülcelal hazretleri mü'minlere her hal ve şartda uymaları gereken kuralları son mesajı olan Kur'anda bildirmiştir. İşte, alışverişte, aile ilişkilerinde, siyasette... Kısaca başkaları ile olan her türlü münasebetlerimizde temel kuralları bildiren Yaratan; düşmanlarımızla, rekabet içinde olduğumuz Müslümanlarla, zimmilerle, azınlıklarla, gavurla, dün dostumuz olan fakat bu gün rakibimiz haline gelen insanlarla nasıl münasebet kurmamız gerektiğini de beyan etmiştir. Zor zamanlarda, öfkemiz kabardığında, hakkımız yendiğinde, vefasızlık gördüğümüzde... Nasıl bir tavır takınmamız gerektiğini yüce kitabında bizlere bildirilmiştir. Kuranda ayetler halinde bildirilen bu hakikatler peygamberimiz tarafından da uygulamalı olarak gösterilmiştir.
Son zamanlarda maalesef gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışındaki İslam dünyasında Maide 8 ayetinde emredilen tavır unutulmuş ve müminler birbirlerinin haklarını yemeye başlamışlardır. Yani, Allah'ımızın yasakladığı en büyük günahlardan olan ve kıyamette kendisinin affının dışında kaldığını bildirdiği kul hakkı yeme günahı çokça işlenmeye başlanmıştır. Daha dün sarmaş dolaş olan kişi ve gruplar bu gün bir meseleden dolayı araları açılınca birbirlerine olmadık sözler söylemekte, birbirlerine olmadık iftiralar atmakta. Henüz hukuken ispatlanmamış ithamları, sanki mahkemece hüküm verilmiş gibi dile getirerek, karşısındakine kin ve nefretle saldırmakta.
Bizi yaratan Rabbü zülcelal hazretleri sonsuz ilmi ile biz mü'minlerin de bir gün böyle yapacağını bilerek şu ayetle bizleri uyarmıştı: " Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. Allah'a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyle bilmektedir. "Maide 8.
Bu ayeti başta peygamberimiz olmak üzere sahabeler çok güzel uygulamışlardır. Bir kaç örnek verelim: Binlerce Müslümanın şehit olduğu Sıffin Savaşında Hz Ali Efendimiz karşısında yer alan (mümin) düşmanlarına "kafir" diyen bir sahabeyi uyararak şöyle demiştir: "Onlar kafir değillerdir. Onlar bizim asi kardeşlerimizdir" Görüyor musunuz, Ali efendimize yandaş olan bir çok Müslüman şehit oluyor ama buna rağmen Ali Efendimiz(ra) kendisini ve yanındakilerini öldürmek için savaşan ve bir çoğunu da öldüren rakiplerine "Kafir, Münafık, Firavun..." demiyor. "Onlar bizim asi kardeşlerimiz" diyor. Buna benzer çok örnek var İslam tarihinde.
Günümüze gelince, maalesef Müslümanlar ne Maide 8' i hatırlıyorlar ne de İslam Tarihindeki güzel numuneleri. Günümüzde kendilerini Müslüman olarak takdim eden kişi, grup, dernek, parti, vakıf, cemaat...Bir zamanlar birlikte hareket ettikleri yoldaşlarını araları öyle veya böyle açılınca hakaretlerin, ithamların, suçlamaların din dışı ilan etmelerinin haddi hesabı kalmıyor. Bir kaç örnek vereyim: Adı (cemaat, hizmet, paralel yapı) her ne ise... Bunlar ile, hükumeti temsil eden insanların araları açılınca birbirleri ile ilgili ithamların dozu ve şiddeti, ölçüsü Kur'an olan insanların mihengine uyuyuyor mu? Peygamberimizin uygulamalarına benziyor mu? Evet her iki taraf da karşısındakine suçlamalar yapabilir. Ama işte tam da burada, yani sinirlerin gerildiği, öfkenin kabardığı anlarda hemen ortak ölçümüz olan Kuranı hatırlayalım. Bilhassa Maide 8' i hatırlayalım. Buna ek olarak Peygamberimizin: "“Gerçek babayiğit güreşte rakîbini yenen değil öfkelendiği zaman nefsine hâkim olan kimsedir." Hadisini hiç akıldan çıkarmayalım. Evet varsa yanlışlar, varsa suçlar bunları ispatlayarak dile getirelim. Yoksa her duyduğumuz sözün, her yapılan iddianın peşine düşerek birbirimizi Allah korusun din dışı, firavun, nemrut, hırsız, satılmış... İlan edersek sadece dünyayı değil ahireti de kaybederiz. Değer mi?
Müslümanın Sıfatlarından Biri de vefalı Olmaktır
Hükumet olsun, kişiler olsun, STK lar (cemaatler, vakıflar, dernekler, sosyal gruplar) olsun yaptıklarının tamamının doğru veya tamamının yanlış olması mümkün değil. Kişiler ve grupların arasındaki ilişkiler bozulduğunda karşı tarafın mazide yağtığı doğru işleri, hayırlı faaliyetleri unutarak düşmanca davranmak yanlıştır. Kişi. kurum, dernek ve devletleri tüm yaptıkları ile değerlendirmek gerek. Hükümet ve cemaat arasındaki son mücadelede maalesef bu ölçüler uygulanmıyor. Bir zamanlar birbirleri ile sarmaş dolaş olan taraflar bu gün inanılmaz suçlamalarla birbirlerine saldırıyorlar. Bir zamanlar hükümetten en büyük yardımı alan ve kollamayı gören insanlar ara açılınca başta Erdoğan olmak üzere bir çok görevliyi dinimizin ölçüsüne uymayan lakaplarla sıfatlandırıyorlar. Tabi bu konuda dinen ahlaken ve hukuken daha haklı durumda gözüken hükümet ve savunucuları da herşeye rağmen maide 8'i unutmadan suçlamalarını yapmaları gerekir.
Hükumeti destekleyen bizler de, cemaati destekleyen kardeşlerde bu siyasi mücadele ile ilgili konuşurken, yazarken, tartışırken Kuranı ve onun ölçülerini katiyen unutmamalıyız. Cemaatçiler ve hükümet bir zamanlar karşısındakilerden gördükleri yardımları hatırlayarak vefa göstermeli değil mi? Bir siyasi mücadele yapılırken Vefa yı da unutmayalım. İslam ahlakının en önemlilerinden bir olan bu huyu hayatımıza mutlaka uyarlamalıyız. Bize yapılan iyilikleri, gördüğümüz yardımları katiyen aklımızdan çıkarmamalıyız. Buna bir örnek vererek yazıma son veriyorum: Nazlı Ilıcak Hanımefendi bu günlerde Hükümete karşı mücadele ediyor. Hükumete, Erdoğana karşı bir tavır içinde görünüyor, "Paralel Yapı" yanında yer alıyor. Bence yanlış yapıyor. Yalnız ben bir vefa örneği göstererek Nazlı Hanımın en zor zamanlarda, mesela 28 Şubat döneminde dindar insanlar için, bilhassa başörtüsü meselesinde nasıl mazlumun yanında yer aldığını, bu konuda nasıl canhıraş bir mücadele verdiğini unutmadım, unutamam. Bu yüzden de bu günkü görüşlerine katılmasam da dünün hatırına kendisine duyduğum saygı ve takdir devam eder. Yine "cemaat, hizmet" bence bu gün çok büyük yanlışlar yapıyor. Lakin bu yanlışları dünkü doğrularını örtmemeli. Bir çok çocuğa din, iman, ahlak aşılayan bu insanların dünlerini elan takdirle ve minnetle anıyorum. Cematteki arkadaşlar da kendileri ile mücadele ettiği için kızdıkları AKP zamanında ne büyük kazanımlar elde ettiklerini unutmamalılar. Sayın Cumhurbaşkanımızın deyimi ile ;"ne istedilerde vermedik" denecek raddede yardımını gördükleri insanlara karşı vefalı olmaları gerekmez mi? Hizmetteki arkadaşlar, Ak Parti döneminde Türkiyede din ve dindar insanlar için yapılan bunca güzel çalışmayı, halkın elde ettiği bunca maddi ve manevi kazancı, göz ardı etmeden konuşmalılar. Hizmet adına konuşan arkadaşların en büyük yanlışı galiba şu; Erdoğan veya hükümet halk tarafından ülkeyi yönetmek için yetki almışlardır. Cemaatteki arkadaşlar ise böyle bir konumda değillerdir.yani onlar halktan yardım isterken, siyasilerle bazı konularda istişare ederken eğitim adına, ahlak adına, yurt ve okul açmak adına bu işlere giriştiler. Siyasi bir parti gibi fonksiyon icra etmek için bu ilişkilerde bulunsalardı toplum, hükümet onlara bu yardımları yapmazlardı.
Netice olarak biz müslümanlar Siyaset yaparken , ticaretle uğraşırken, eğitim yaparken... Maide 8' i aklımızdan çıkarmayalım. Yoksa bu dünyada basit bazı çıkarlar elde edeceğiz derken ebedi hayatımızda mazallah büyük kayıplara uğrayabiliriz.Allaha emanet olun.