Davud ve Süleymanı da an. Bir zaman, bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı. Bir grup insanın köyün sürüşü, geceleyin başıboş bir vaziyette bir ekin tarlasının içine girip ziyan vermişti. Biz onların hükmünü görüp bilmekteydik (21:78)
Ekin sahibi ile köyün sahipleri arasındaki davada hakimlik yapan Davud ve Süleyman aleyhisselam farklı hükümlere varmışlardı. Hazreti Davud, zarar gören ekinin kıymetinin koyunların değeri kadar olduğunu göz önüne alarak, koyunların ekin sahibine verilmesine hükmetmişti. Oğlu Süleyman işe, ekin tarlasının koyunların sahiblerine varilmesine, onlar, ziyandan önceki haline getirinceye kadar tarlanın tekrar ekilip ürünün yetiştirilmesine, koyunların da tarla sahibine verilmesine, tarlası eski bakımlı haline gelinceye kadar bu koyunların sütünden, yününden ve kuzularından yararlanmasına hükmetmişti. Hazreti Davud, oğlunun bu içtihadını beğenerek kendi görüşünden vazgeçmiştir. Bu hükmü Süleymana böylece biz anlatmıştık. Biz onların her birine hükümdarlık, peygamberlik ve ilim verdik Bunları biz yapmaktayız (21:79).
Ben anayasa Mahkemesinin kararını açıp bir kere bakmadım bile. Allah onların hükmünü görüp bilmektedir. Eğer ideolojik saplantıları olmasaydı Süleyman aleyhisselam kadar zekice ve adil kararlar vereceklerine inanıyorum. Maalesef kendi batıl ideolojilerinin kurbanı olmuşlar.
Türban meselesinin çözümünde beni asıl kaygılandıran Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün Boğaziçi üniversitesine atadığı rektördür. Eski rektörün yasak gibi bir uygulaması olmadığı halde Sayın Gül'un atadığı yeni rektör ilk günden yasakçılığa başlamıştır. Bu saatten sonra problemin çözülmesinin önündeki en büyük engel bu tür atamalardır. Benim önüme gelen bunlar diye bir mazareti olmaz sayın Cumhurbaşkanının. O görev kendisine verilmis. Gerektiğinde kendine listeler gelmeden önce YÖK'e açıp sorması lazım. Hatta oaradan önce üniversitede oluşturulan listelere müdahele etmesi lazım. Fesubhanallah Böyle iş mı olur?
Aynı şekilde anayasa mahkemesi üyeliklerine de yeni atamalar yapılırsa. Çık işin içinden çıkabilirsen. Boğaziçi üniversitesi atamasının bir typo, dakdilo hatası olduğuna inanıyorum. İnşallah böyle hatalar sıkça tekrarlanmaz. En azından daha liberal, demokrat insanları ataması lazım. Sorunu hiç bir anayasa değişikliği yapmadan, kayıkçı kavgasina cevirmeden, tere yagindan kil ceker gibi cozmenin yolu bence bu.
İnsan psikolojisinde bir kural var: Eğer bir zalim size müsallat olursa, ondan kurtulmanın en iyi yolu ona karşı ne aşırı celallenmek ne de çok pasif durmaktır. Bizim mahalle eskiden çok pasifti. Kayıkçı kavgası bir türlü bitmiyordu. Şimdi bizim mahllenin de medyası var. Bir dağda bir çakal ürse, Zaman gazetesi 10 tane muhabir gönderiyor oraya ne olup bittiğinin içini dışına çıkarmak için. Bunun yanında Vakit var. Yenişafak var. Star var Sabah var. Belki Akşam da var. Doğan grubu bir söylese bizim cenahtan 9 cevap veriliyor. Buna rağmen kayıkçı kavgası bitmiyor. Sebebi o zalimlere karşı çok celallenmek.
Fehmi Koru bütün yazılarını Ertuğrul Özkek'e cevaba adıyor maşallah. O ise hiç takmıyor bile. Halbuki cevap vermese kavga bu kadar uzamayacak. Eğer koca Başbakan CHP'ye indeksli bir siyaset gütmese kavga bu kadar uzamayacak. Aynı politika PKK meselesinde de izlenmekte. 3-5 askerimiz şehit edilsin, ertesi günü uçaklar dağların yamaçlarındaki kayalıkları bombalayıp geliyor. Onlar da bu reklam ve gündem uğruna bir daha öldürüyorlar, bir daha bombalıyorlar.
Halbuki biraz daha pasif davranılsa, tavşan dağa küsmüs dağın haberi yok havası yayılsa bu kadar kavga uzamayacak. Hasılı, bu süreçte en handikaplı aşama cumhurbaşkanlığı seçimleriydi. Madem o iş halledildi, orada makul birisi var ve bundan sonra halk seçecek. Geriye kalan sistemin fobilerini biraz daha zamana yayarak üniversitelere, anayasa mahkemesi üyeliklerine, ve yargı üyeliklerine daha makul insanları atamaktır. Bundan sonra girişilecek anayasa değişikleri tam bir yangına körükle gitmek olacaktır.
Kavgayı onlemenin birinci yolu bu. Ikinci yolda PKK kanusunda daha pasif davranilmasi. Şehit cenazeleri bu kadar ülke gündemine getirilmemeli. Dağların bombalandığı bu kadar şaşalanmamali. O dağlar bombalanırken kimbilir hangi anaların yürekleri pıt pıt atıyordur. Boyle kavga önlenir mi?
Bu da benden akıl olsun.
Görelim Mevlam neyler.