Rövanş kelimesi spor karşılaşmaları için daha uygun bir kelime. Çünkü ilk müsabakanın neticesine göre takımlar farklı motivasyon ve tekniklerle ikinci maça yani rövanşa hazırlanıyorlar. Toplumsal olaylarda yaşananları rövanş olarak nitelemek asla doğru değil. Bu kızışmayı ve öç alma duygunsu getirir.
Yazar Ayşe Kulin Habertürk’te Balçiçek İlter’in “Söz Sende”programına konuk olmuş ve kendi değerlendirmelerini aktarmış. Elbette birine söz verir ve söz sende hadi bakalım derseniz kendi fikirlerini aktaracaktır.
Şimdi söz bende olduğu gibi.
“Türbanlılara kötü davrandık, şimdi rövanş alıyorlar” demiş özetle. Devamında Türkiye’nin haline bakıyorum tablo beni ürkütüyor diyor. Türkiye gittikçe muhafazakarlaşıyor muş!
Bunu bu gün söylüyor. Yıllarca Üniversite kapılarında horlanan, dövülen, ağızları bandajlanan kızlarımızın haline herhalde şimdi üzülüyor ki “Türbanlılara kötü davrandık, şimdi rövanş alıyorlar” yorumunu yapmış. Orduevlerine hala sokulmayan tesettürlü Subay ve Astsubay eşlerinin uğradığı mahalle baskısını görmek işine gelmez. Eşinin tesettürü sonucunda sorgusuz sualsiz işinden edilen 6500 civarında subay ve astsubayın yıllarca çektiklerini asla bilmez.
Aşk romanlarında bu tür dramlara yer olamaz zira.
Ayşe Kulin ciddi bir okuyucu kitlesi olan, belki de kitleleri arkasından sürükleyen bir yazar. Hal böyle olunca söylediklerine dikkat etmek zorunda.
Sakarya’ya imza gününe gitmiş, sonra canı soğuk bir bira içmek istemiş, ama maalesef uzunca bir yürüyüşe rağmen meyhane bulamamış. Bu mahalle baskısıdır diyor.
Yani Ayşe Kulin gibi bir edebiyatçı, yazar, mahalle baskısını meyhane bulamamış olmanın sonucu olarak tariflendirebiliyor. Hangi saat, hangi mahalle bilinmez. Nöbetçi meyhaneci de uyudu ise durum çok daha vahim. Bu meyhanelere nöbet ihdas etmek lazım. Kimin ne zaman soğuk bira içmek istediğini bilemeyiz. Al sana mahalle baskısı.
Ayşe Kulin Sakaraya’nın hangi mahallesinde idi, nasıl bir mahalle baskısı hissetti, anlamak mümkün değil. Belediye Başkanı ya da Vali (kimin görevi ise) soğuk bira fıçısını hazır etmeli idi belki de.
Beyoğlu’nda olsaydı İstiklal Caddesi’nde şöyle bir dolanıp canının istediği meyhaneye gidip kafayı çekip zom olsaydı, nasıl bir mahalle baskısı tanımı yapacaktı çok merak ediyorum. Sahi Fazilet Partisi’nin kapatılmasına esas teşkil eden durumlardan birisi de Taksim’e Cami projesi değimliydi.
Türkiye gittikçe muhafazakarlaşıyor demiş.
Nüfusla orantılı olarak muhafazakar sayısında bir artma olması normal. Ayşe Kulin gibi canı soğuk bira isteyen tiplerde de bir artma var.
Şimdi Mütedeyyin kesim “ din elden gidiyor diye bağırmalı mı?
Ama; zamanında bu tip provakasyonlar da yapıldı. Menemen hadisesi diye kafalara kazınan uydurma senaryo laik kafaların uydurduğu “BÜYÜK MAHALLE BASKISI”nın örnek uygulanmışı idi. Uzun yıllar mütedeyyin kesim bu martavalla uyutuldu. Aynı balyoz davasında gündeme gelen kendi uçağımızın düşürülmesi senaryosu gibi, aynı Fatih Camii’nin bombalanması planı gibi.
Şimdi Ayşe Kulin “Ordumuzu Teslim Ettiklerimizi içeri soktuk” diyor. Ayşe Hanım; askerlikten anlamamanızı anlayabilirim de demokrasiden anlamamanızı hiç anlayamam. Siz ki yazdığınız romanlarla yüz binlerin hayallerini kitaplarının arasında dolaştırıyorsunuz, demokrasi konusunda düştüğünüz durum vahim. Adı demokrasi ile anılan hangi ülkede darbe yapılmış. Ya da böyle bir plan ortaya çıkmış. Elin askeri vatanını savunmaktan başka bir şey düşünmüyor.
Bizim askerler de terörü unutup irtica terörden tehlikeliiiii…! diye yaygara basıyor.
Tehlikeli olan bir durum varsa gözlerini bürüyen ihtirasları. Bunu anlamalısınız.
Terörün bu noktaya nasıl ulaştığını algılayabildiniz mi acaba?
Bence bu konuda yeniden düşünmelisiniz. Yok benim demokrasi anlayışımda ara sıra darbe olmalı diyorsanız, 85 yıldır bu darbelerin kime karşı planlandığını ve dahi fiili darbelerin kaç cana mal olduğunu da algılamaktan uzak olmamalısınız.
Ne 85 yılı diyorsanız İskilipli Atıf Hoca’dan başlayıp, Evren darbesinde sağdan soldan asılanları da hatırlayın, 28 Şubat’a kadar gelin. Tabii ki seçimle Başbakan olan Adnan Menderes’i es geçebilir misiniz onu bilemem. Ya bakanları?...
Balyoz inmek üzere iken durduruldu. Cezasız mı kalmalı idi?
Darbe yapanlar zaten kuralı kendileri koyuyor. Yargılayabilir misiniz?
Referandumda halkın sağduyusu olmasa idi Evren Paşa’ya mahkemeden davet gönderebilecek savcı çıkar mıydı?
Şimdi Müslümanların ya da mütedeyyinlerin küçük mahallesi ile elitlerin ya da askerlerin büyük mahallesi arasındaki farkı sanıyorum kavramaya başlarsınız.
Sizce hangisi mahalle baskısı, ya da bu maçı hangi mahallenin takımı kazanır.
Ya da siz en iyisi kendinize yeni bir Leyla ve yeni bir Mecnun bulup yazacağınız aşk romanına ilham kaynağı yapabilirsiniz.
Mütedeyyin mahalle rövanşı kazanamadı.
Siz hala soğuk bira arayabildiğinize göre mahalle baskısı falan yok. Yoksa aramaya cüret edememeniz lazım değil mi?
Paradoks değil mi?
Ahmet TÜRKAN - HABERNAME