İsrail giderek yalnızları oynayan ilginç bir ülkeye dönüşüyor. Bunun sorumluları, kendilerini sorgulamak yerine en kolay yönteme başvuruyor ve başkalarını suçluyorlar. Son ilginçliği, göreve geldiğinden beri gaf üstüne gaflarıyla ünlenen Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman Başbakan Tayyip Erdoğan hakkındaki açıklamasıyla yaptı.
Dediği şu: Başbakan Erdoğan'ın Pakistan'da ve Irak'ta meydana gelen kanlı saldırılara tepki verdiğini hiç duymamış; hep İsrail'i kınayıcı konuşmalar yapıyor ve bu yolla Yahudi Devleti'ne karşı İslâm Dünyası'yla daha yakın ilişki kurmayı amaçlıyormuş... Milyonlarca Kürt'ün varlığı ülke için bir sorunmuş ve giderek Kaddafi ile Chavez'e benzeyen Erdoğan, sorunu kendisi çözemiyormuş...
Söylediklerinin doğru olduğunu bir an için kabul edelim Lieberman'ın, rahatsızlık duymasını gerektirecek ne var bunda? Davranışlarından rahatsızlık duyduğun bir lidere sen de sırtını döner ve yoluna devam edersin... Hakkında tahammülü imkânsız sözler sarf ettiğini düşünüyorsan, Lieberman'ın yardımcısı Danny Ayalon'un istiskaline Türkiye'nin verdiği cevabı hatırlayıp, sen de Ankara'daki büyükelçini geri çekersin...
Bildiğim kadarıyla İsrail'in Ankara Büyükelçisi hâlâ görevinin başında; âmiri konumundaki Lieberman'la ilgili şikâyetlerini ara sıra kamuoyumuzla da paylaşıyor...
Amerikan Kongresi'nde bir komisyonda kabul edilen Türkiye'nin rahatsız olduğu 'tasarı' konusunda İsrail'in nasıl bir tavır aldığını herkes gördü. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye'nin tezine uygun davranan ABD'deki 'Musevi Lobisi' son oylama sırasında tasarının geçmesini istedi. Koridordan milletvekili toplayan ve 'Evet' oyları öne geçene kadar rahat etmeyen komisyon başkanı da 'Lobi' ile içli dışlı biri zaten...
Lieberman gibilerin yönettiği İsrail, yalnız Türkiye gibi bir ülkenin 'yakınlığını' kaybetmekle kalmıyor, Türkiye'nin bile tahammül edemediğini gören başka ülkelerin de gözleri açıldığı için, her geçen gün biraz daha yalnızlaşıyor.
Son örnek ABD'de yaşandı. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'yu kabul eden Başkan Barack Obama, muhatabının Kudüs'te yeni yerleşim merkezleri yapma inadında ısrarcılığı yüzünden, konukseverliğe sığmayan bir davranış sergilemekten çekinmedi: Görüşlerini yeniden gözden geçirdikten sonra aramasını tenbih ederek Netanyahu'yu Oval Ofis'te kendi başına bıraktı.
Obama-Netanyahu görüşmesi fotoğraflarına da ambargo uyguladı Beyaz Saray; alışılmışın tersine basına herhangi bir açıklama yapılmadı.
Tayyip Erdoğan'ın keskinleşen tavrı giderek dünya liderlerinin genel tutumu haline dönüşüyor...
İsrail'i yönetenler Türkiye'yi ve yönetim kadrosunu farklı biçimde yansıtma derdinde; muhtemelen biraz da ülkemizin iç politikasına oynuyor Lieberman gibiler... Oysa Ak Parti iktidarı boyunca iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler hep sürdü; buna karşılık 12 Eylül (1980) darbesini gerçekleştiren askerlerin kurduğu hükümetin ilk icraatlarından biri, diplomatik temsili üçüncü kâtip düzeyine çekmek olmuştu. Kudüs'ü ülkenin başkenti ilân etmesine, Ankara, o dönemde böyle bir tepki vermeyi uygun bulmuştu.
Ülke her yaptığı yanına kâr kalan İsrail, politikacı da Türkiye'ye dönük rahatsızlığını diplomatik olmayan bir dille ifade eden Lieberman gibi 'gaflarıyla ünlü' biri olsa dahi, bu tür açıklamaların şimdilerde yapılmasını yine de ciddiye almak gerekiyor. Özellikle de açıklamada geçen "Türkiye'nin Kürt sorunu var ve bunu kendisi bir türlü çözemiyor" bölümü yüzünden...