Aslında dünya üzerinde bazı ülkeler bir takım haydutlukları kendileri için hak olduğunu düşünüyorlar. Bunun örnekleri o kadar çok ki artık her saldırı ve işgalin ardından geçmişe atıfta bulunarak, "Libya, Afganistan ya da Irak olmasın" demek bir işe yaramıyor. Çünkü, başta ABD olmak üzere özellikle bölgemiz ülkelerinde önce bir takım sorunlar icat ediliyor ya da var olan sorunlar kaşınarak kangren haline getiriliyor ondan sonra sanki meseleye çözüm bulmak adına emperyalist güçler devreye giriyorlar. Çoğu zaman müdahalelerine uluslararası meşruiyet kazandırmaya bile gerek duymuyorlar. Çünkü daha başından itibaren bu ülkelerin sergiledikleri tavrın hiçbir meşruiyeti yok. Onlar sadece kendi kendilerine demokrasi getirmek, akan kanı durdurmak gibi gerekçelerle bir takım görevler ve yetkiler biçiyorlar sonra da bu yetkiye dayanarak ülkelere doğrudan ya da dolaylı bir şekilde müdahale ediyorlar.
Bu müdahalelerden ülkemizin korunduğunu söylemek mümkün değil. PKK'nın oluşumunu sadece Ergenekon ile izah etmek, bir dış etkinin olmadığını söylemek doğru bir değerlendirme olabilir mi? Hatta, terör örgütünün militanlarının ABD ve İsrail tarafından eğitildiğini bilmeyen var mı? Bunları yapan ülkeler hareketlerini hangi uluslararası hukuka dayandırıyorlardı? Demek isteğim o ki uluslararası olayları değerlendirirken söylenenlerden çok söylenmeyenleri, yani söylenen hedefi değil gizli hedefi görmek ve ona göre değerlendirme yapmak gerekiyor.
Meseleye Libya açısından baktığımızda olayların başlangıcından bu yana sürekli olarak bu ülkeye yönelik açıklanan niyette değişiklikler oldu. Önce ABD'nin başını çektiği bir koalisyon oluşturuldu. Ardından BM Güvenlik Konseyi'nden karar çıkartıldı. Çıkartılan kararda kesinlikle Libya'ya yönelik bir kara harekatı söz konusu değildi. Hatta Libya'daki muhalif güçlere silah desteği de yoktu. Çünkü, böyle bir girişimin resmen dillendirilmesi ve uygulamaya konulması hiçbir uluslararası anlaşmaya göre meşru görülemez. Kaldı ki bazı ülkelerde ortaya çıkan muhalefet hareketlerine ABD ve yandaşlarının açıktan silah desteği söz konusu olduğunda yerkürenin bu ülkelerin çıkar alanı ve bu alanda her istediklerini yapma hakları olduğu gibi bir sonuç ortaya çıkar. Görüntü çıkmakla da kalmaz bu görüntünün haklılığı gibi bir anlayış hakim olur. Elbette sömürgeci güçler hiçbir uluslararası meşruiyete ve karara ihtiyaç duymadan dünya üzerinde bir takım fitneler çıkartarak kendileri için müdahale gerekçeleri oluşturabiliyorlar. Ancak, bunu çoğu zaman gizliden ve el altından yapıyorlardı. Şimdilerde bunu gizlemeye bile gerek duymadıkları anlaşılıyor. Böyle olunca da mazlumların yanında yer alması ve mazlumların çıkarlarını koruması gereken, bu hususta tarihi sorumlulukları olan ülkemizi yönetenlerin her söyleneni doğru kabul etmemesi, söylenenlerin arkasında gizlenen gerçek niyeti görmeleri, okumaları gerekiyor.
Okunamazsa ne olur?
En sonucu olarak çelişkiler sergileyen bir yönetici durumuna düşeriz. Son Libya olayında olduğu gibi bir sıkıntı yaşanır. İşin başlangıcında, "NATO'nun Libya'da ne işi var. Hangi gerekçe ile Libya'ya müdahale edecek" diyerek ABD ve koalisyon ortaklarına meydan okur mahiyette bir açıklama yapan Başbakan Erdoğan, Fransa'nın inisiyatifi ele alarak NATO'yu falan beklemeden Libya'yı bombalamaya başlayınca hemen NATO'nun devreye sokulması gerektiği, komutanın NATO'da olmasını istemeye başladı. Komuta NATO'ya geçti de ne oldu? Şimdi de önce Libya'da muhalif güçlere silah dağıtılması tartışılıyor. Olay sadece tartışmadan mı ibaret yoksa silah dağıtımı başladı mı tam olarak bilmiyoruz. Bunun yanında işin başından beri NATO'nun Libya'da bir kara harekatına karşı olduğumuz açıklandı. Ancak bugün gelinen noktada kara harekatı da tartışılıyor. Denebilir ki dünya kamuoyu buna hazırlanıyor. Bu bakımdan emperyalistlerin ne söyledikleri hiç önemli değil. Onlar yaptıkları planı adım adım uyguluyorlar. Afganistan bir takım bahanelerle işgal edilmiş olmasının uluslararası hiçbir meşruiyeti yoktu. Ama NATO'yu devreye sokarak işgali gerçekleştirdiler. Şimdi aynı oyunun Libya'da oynanması gündemde. Bu oyuna gelmemek, seyirci olmamak gerekiyor.