Şimdiye kadar birçok ülkeye seyahat ettim. Bu seyahatlerde değişik yerleri gördüm ve buralardan etkilendim. Gezdiğim, gördüğüm yerler arasında beni en etkileyen yerlerden biri de Lefkoşa Barbarlık Müzesi oldu. Kıbrıs seyahatini bir başka yazıya bırakarak Barbarlık Müzesi hakkında yaptığım araştırmalar hakkında bilgi verecek ve müze ziyaretinde gördüklerimi, duygularımı sizlerle paylaşacağım.
Barbarlık müzesi, Türklere ‘barbar’ diyenlere ‘Barbar kim?’ olduğunu göstermek için kurulmuş bir ibret müzesidir. 24 Aralık 1963 tarihinde odaları ve duvarları makineli tüfeklerden çıkan 33 kurşunla delik deşik edilmiş bu yer, ne bir askeri birlik, ne bir karargâh nede bir karakoldur. Burası mütevazı bir ailenin yaşam yeri, yani evidir. Kıbrıs’ta 1963-1964 yılları Rum katliamlarına tanıklık eden bu ev, yakın tarihimizde kanlı bir katliamın izlerini taşımasından dolayı 1 Aralık 1966 tarihinde müzeye dönüştürülerek “Barbarlık Müzesi” olarak ziyaret açılmıştır.
Barbarlık Müzesi, 1974 Barış Harekâtından hemen sonra kurulan Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Müdürlüğü tarafından 1975 yılında tamir edilip yeniden düzenlenmiştir. 1980 yılında Bakanlar Kurulu Kararıyla kamulaştırılan, Barbarlık Müze binası ile iç sergileme alanı zaman sürecinde yıprandığından, gerek bina gerekse sergileme elden geçirilerek 14.02.2000 tarihinde resmi bir törenle yeniden hizmete açılmıştır.
Peki, o evde neler yaşandı?
Bu evde Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı doktoru Binbaşı Nihat İlhan, eşi Mürüvvet ve 3 çocuğu ile yaşıyordu. O gece görevde olan Binbaşı'nın eşinin yanında karı-koca ev sahipleri ve mahalle sakinlerinden 3 kişi vardı. Gece geç saatlerde ev Rumlar tarafından kurşun yağmuruna tutulunca Mürüvvet Hanım çocuklarıyla banyo küvetine, mahalle sakinleri küvetin dibine, ev sahibi karı koca da banyonun yanındaki tuvalete saklandı. Evin kapısını kırarak giren saldırganlar banyo ve tuvalet kapılarına ateş ederek Mürüvvet Hanım, 3 çocuğu (Murat, Kutsi, Hakan), Ev sahibi Feride hanım'ı öldürüp diğerlerini de ağır yaraladı.
Bu baskın sırasında Rifle otomatik mavzerlerle 15, Storn otomatik tabanca ile 12, mavzerlerle 6 olmak üzere toplam 33 el ateş edildiği, şehitlerin vücutlarındaki yaralardan ve duvarlarda hala yeri belli olan kurşunların izlerden anlaşılmaktadır. İşin en acı tarafı ise Binbaşı Nihat İlhan Eşinin ve çocuklarının şehit edildiğini ancak 4 gün sonra öğrenecektir.
Kanlı Noel, 20 Aralık 1963 gecesi, Lefkoşa'nın Tahtakale semtinde otomobillere açılan ateş sonucunda iki Türk'ün öldürülmesiyle başlamıştır. 24 Aralık 1963'te Lefkoşa'nın Kumsal semtinde Nihat İlhan'ın ailesi ile beraber 11 kişi öldürülmüştür. İlk başta 30 köy saldırılara maruz kalmış, toplamda ise 103 köye saldırılar yapılmıştır. Kıbrıs Türkleri yaşadıkları 103 köyü terk etmek zorunda kalmıştır. Olay, sistemli bir şekilde Kıbrıs Türklerine yapılan Soykırımdır.
Kanlı Noel'de çekilen bu fotoğrafsa hafızalardan hiç silinmedi. Türk alayında görevli Tabip Binbaşı Nihat İlhan'ın eşi ve üç çocuğu banyo küvetinde hunharca katledilmişti.
Yaralıların tedavisi içi canla başla vatana hizmet eden Tabip Binbaşı Nihat İlhan, ailesini en son 18 Aralık günü görmüştü. Ailesinin katledildiğini olaydan 3 gün sonra öğrenebilecekti. Türkiye büyükelçisi, Nihat İlhan'a ailesinin katledildiğini söylediğinde cevabı "Vatan sağ olsun!" olmuştur. Allah hiç kimseye böyle bir haberi vermeyi veya almayı nasip etmesin. Türkiye’den gelen iki uçak ile Kanlı Noel'de yaralananlar ve cenazeler alınmış, Nihat İlhan'ın eşinin ve çocuklarının cenazeleri Erzincan’a götürülmüş. Nihat İlhan çocuklarının cenazelerini elleriyle yıkamıştır. Cenazeler aile kabristanına defnedilmişlerdir.
Nihat İlhan 44 yıl sonra gittiği Kıbrıs'ta, Ada'ya nasıl geldiğini ve olaylar öncesi Rumların durumlarını anlamak bakımından çok önemli açıklamalarda bulunmuştur.
“Türkiye’de askeri tıp akademisinden mezun olduktan sonra bir helikopter ile Kıbrıs Türk Alayı’na Baştabip olarak geldim. O dönemde Türk alayı ile Rum alayı birbirlerinden yüz metre mesafedeydi. Birçok yaralı geliyordu. Eşimi, küçük iki çocuğum ile 3 aylık oğlumu Lefkoşa’nın Kumsal adı verilen bölgesinde kiraladığımız bir eve yerleştirmiştim. Alaya su sağlayan borular önce Rum alayına sonra Türk alayına geliyordu ve suyu sürekli kesiyorlardı. 1960 anlaşmalarına göre de Yunan, İngiliz ve Türk subaylar sürekli bir araya geliyorduk. Rum askerleri oduncu kıyafeti ile gizlice yakınımıza gelip sürekli bizim alay hakkında istihbarat topluyordu. Rum askerleri de Yunan alayının üniformaları içinde geliyor ve bilgi topluyorlardı.
Bir defasında Türk ve Rum askerlerine tıp dersleri verirken Rumlar tahtaya benim karikatürümü yaptı. Bu karikatürde ateşin üzerine beni oturtmuşlardı ve ’Beni yakacaklarını’ söylediler.”
Nihat İlhan aynı röportajda izlenimlerini aktarmış, gençlerin her şeyi unuttuklarını ve milliyetçilik fikirlerinin kaybolduğunu şöyle ifade etmiştir;
“Burada (Lefkoşa) askeri törenlere katıldım. Kumsal katliamında benim evimde bulunan ve Rumların saldırısından yaralı olarak kurtulan 3 Kıbrıslı Türk’le de karşılaştım. O günleri sanki yeniden yaşadım. Kıbrıs çok değişmiş. Çok gelişmiş ama izlediğim kadarıyla Kıbrıslı gençler Kıbrıs sorununda artık farklı düşünür olmuş... Rum’un neler yaptığını ve nasıl bir millet olduğunu bilmiyorlar... Unutmuşlar, ama biz unutamayız.”
Katliam Ne Zaman Oldu?
Barbarlık Müzesi’ne konu olan bu katliam, 24 Aralık 1963 tarihinde gerçekleştirildi. Peki, bu yer bir karakol muydu? Ya da bir askeri alan mı? Hayır, hiçbiri de değil. Burası mütevazı, kendi halinde insanların yaşadığı küçük bir yaşam alanıdır. Yani bir evdir. Siz de Barbarlık Müzesi’ne geldiğinizde, bu evin günümüz şartlarındaki mütevazılığini anlayabileceksiniz. Zaten katliamın boyutlarını katlayan da budur. Masum, hiçbir suçu olmayan insanların katledilmesidir. Peki, katliam ile ilgili olarak bilinmesi gerekenler nelerdir?
- Makineli tüfekler ile tam olarak 33 kurşun sıkılmış bu ev, kendi halinde yaşayan bir ailenin eviydi.
- 1963 ve 1964 yılları arasında, Rumların uyguladığı katliamların bir örneği olarak dikkat çekiyor.
- 21 Aralık 1963 yılında gerçekleştirilen Kanlı Noel olarak bilinen katliam, Rumların uyguladığı katliamların ana noktasıdır.
- 21 Aralık tarihinden önce ve sonra bombalı saldırı ve masum Türklerin öldürülmesi ile de katliamın boyutu iyice artmıştır.
- İşte 24 Aralık 1963 tarihinde, Binbaşı Nihat İlhan’ın ailesinin yaşadığı ev, katliamın yeni adresi olmuştur.
- Binbaşı Nihat İlhan’ı adresinde öldürmek isteyen cani Rumlar, onu bulamayınca, evin kapısını kırarak içeri girmişlerdir.
- Rumların konuşmasını duyan Nihat İlhan’ın karısı ve üç çocuğu, banyodaki küvetin içerisine saklanmışlardır.
- Ancak caniliğin tam olarak karşılığını sergileyen Rumlar, 33 kurşunu anne ve üç çocuğunun üzerine yağdırırlar.
- Binbaşı Nihat İlhan ise çocukları ile beraber karısının şehit edildiği tam olarak 4 gün sonra öğrenebilmiştir.
24 Aralık katliamından önce ve sonra yapılan pek çok canilik, Rumların ne denli barbar olduğunu tüm dünyaya kanıtlamaktadır. Barbarlık Müzesi ise bunu herkese gösteren, tüm delilleri ile gözler önüne serilen önemli bir kanıttır. Sizler de Barbarlık Müzesi’ni ziyaret ettiğinizde, bu dokuyu en iyi şekilde anlayacaksınız
Barbarlık Müzesi, katledilen aile üyelerinin eşyalar
İngiliz Daily Herald Gazetesi
İngiliz gazetesi Daily Herald gazetesinin iki muhabiri Rene ve Daniel Lefkoşa’nın Kumsal Mahallesi İrfan Bey Sokağı 2 numaralı evine girdiklerinde, gördükleri korkunç manzaraları gazetelerine şu şekilde yansıtmışlardı:
“Kumsal mahallesi İrfan Bey Sokağı 2 numaralı eve girdiğimizde tüyler ürpertici bir manzara ile karşılaştık. Annenin saçları bir de çocuklarına sarılmış sağ kolu, kanlanmış parmakları… Bağrına, kalbine bastırıyor hala çocuklarını. Banyonun bir diğer köşesinde başka bir kadın vardı. Gözleri iri, kımıldayan tek tarafı o kalmış. Beline ayaklarına kurşun yemiş. Yanında iki yaşında bir çocuk var. Onunda ayaklarına kurşun sıkmışlar. Fakat ağzında emzik, gülümsüyor. Tavanda… Et kan pıhtıları sarkıyor. Yazamıyorum. Görmüyorum ki daktilonun tuşlarını, harflerin yerlerini… ”
Dünya basınına büyük zorluklar ile sızdırılan küvetteki cesetlerin görüntüsü, akıllardan silinmeyerek Kıbrıs Türklerine yapılan zulmün simgesi olmuştur. Bu vahşi olayın yaşandığı ev, bugün Lefkoşa’da Barbarlık Müzesi olarak ziyaretçilerini ağırlamaktadır.
Bir zamanlar içinde çocuk seslerinin cıvıldadığı, mutlu bir ailenin yaşadığı o güzelim evin gerçekten de tam anlamıyla barbarlık evine dönüşmesi çok üzdü beni. Hikâyesini çok daha önce bildiğim halde o korkunç olayların yaşandığı yeri, o küçücük çocukların kanlı elbiselerini görmek çok korkunçtu.
Tarih boyunca İslam düşmanı devletlerin orduları, Müslümanlarla yaptıkları savaşların hiçbirinde “Savaş Kuralları”na uymamışlar ve sürekli katliam yapmışlardır. 1099 yılında Haçlı ordusu Kudüs şehrini alınca büyük bir katliama girişti. Haçlılar, Kudüs’e girince evlerde, camilerde, yollarda bulunan herkesi kılıçtan geçirdiler. Merhamet dileyenleri bile öldürdüler.
1821 Mora isyanında Rum isyancılar Tripoliçe’de Rum isyanı boyunca meydana gelen en büyük katliamlardan birini gerçekleştirdi. Şahit olanların kanının donduran saldırılarda, şehirde bulunan 40 bine yakın Türk’ün hemen tamamı 3 gün içinde vahşice öldürüldü.
Kurtuluş savaşında Yunan ordusu Ege bölgesinde büyük katliamlar yaptı.
Doğu ve Güneydoğu cephelerinde Rusya'da yaşanan Bolşevik İhtilali nedeniyle Ruslar silahlarını burada bırakmak zorunda kaldı. Ermeni çeteler de bu silahları alarak Van, Diyarbakır, Muş, Bitlis'i de içine alacak şekilde Erzurum, Erzincan, Kars ve Iğdır'da tam 519 bin sivil ahalinin katliamını gerçekleştirdi.
26 Şubat 1992 yılında Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında Ermeni çeteleri kadın, erkek, çocuk ayrımı yapmaksızın önüne geleni katletti. İslam’a göre savaşın bazı kuralları vardır. Biz Müslümanlar savaşta, savaşla ilgisi olmayan “çocuk, kadın, yaşlı” gibi unsurları savaşın dışında tutarız. İbadet hane, hastane, köprü vb. askeri olmayan mekânlara saldırmaz, oraları yakıp yıkmayız. Bizim dışımızdakilerde bunları görmediğimize de hep şahit oluyoruz.
Kısaca Haçlı ruhlu katillerin katliamlarına tarihin her döneminde rastlıyoruz. Kıbrıs Barbarlık Müzesini ziyaret edince İnsanlarımızdaki tarih bilincinin her zaman canlı tutulması gerektiğini anlıyoruz.
Barbarlık Müzesi’ne konu olan ailenin bu katliamda adı geçen komutan, şu anda Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa İlhan’ın babasıdır. Katliamda şehit olan çocuklar da Mustafa İlhan’ın kardeşleridir.
Milletlerin tarihlerinde önemli yere sahip olan olayları canlı tutmak elbette önemlidir. Ancak daha da önemlisi bu olayların nedenlerini, sonuçları kritik edecek nesillerin yetiştirilmesidir. Zaferlerle dolu şanlı tarihimizde “Kıbrıs Barış Harekâtı”nın çok özel bir yeri vardır. Ancak, bu harekâtı ve sonucunu “işgal girişimi” olarak niteleyen, “Barış Harekâtı”ndan sonra adaya yerleşen / yerleştirilen Türkleri ve adada görev yapan Türk askerlerini “işgalci” olarak niteleyen bir gençliğin varlığı da içimizi sızlatan ayrı bir konudur.
Her şeyi devletten beklemek yerine “sivil toplum kuruluşları” olarak bu konuya eğilmek, uzun vadeli planlar yapmak ve derhal çalışmalara başlamak gerektiğine inanıyorum. Kıbrıs’ın Türkiye ve Orta Doğu İslam coğrafyası için ne kadar önemli bir yere sahip olduğu günümüzde daha da iyi anlaşılmaktadır.
Müzeden çıkarken ziyaretçilerin duygularını dökebileceği bir defter bulunmaktadır. Bu defterde gözyaşı ile ıslanmış sayfaları göreceksiniz. İnsanlık dışı bir katliama sahne olan ve yakın tarihimizde bir katliamın izlerini yansıtan Barbarlık Müzesini en kısa sürede gezip görmeniz dileğiyle. . Yazıda anlatmaya çalıştığımız “Kanlı Noel Baskını” öncesi ve sonrası olayları da tarihi gerçeklere olabildiğince uygun şekilde aktaran ve TRT’de yayınlanan “Bir Zamanlar Kıbrıs” dizisini izlemenizi öneriyor, yapımcılarına ve yayıncısı TRT’ye teşekkür ediyorum.
Yazıyı Tabip Binbaşı Nihat İlhan’ın günümüz gençlerine uyarısı ile bitirelim “Rum’un neler yaptığını ve nasıl bir millet olduğunu bilmiyorlar. Unutmuşlar, ama biz unutamayız.”
BARBARLIK MÜZESİ GİRİŞ ÜCRETİ VE ZİYARET SAATLERİ
Barbarlık müzesi ziyaret saatleri yaz ve kış dönemi olarak farklılık göstermektedir. Yaz döneminde, perşembe günleri hariç 08.00-15.30 arasında; perşembe günü 08.00-13.00 ila 14.00-18.00 arasındaki ziyaret saatleri kış döneminde, perşembe günleri hariç 08.00-15.30 arasında; perşembe günü 08.00-13.00 ila 14.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açıktır. Müzeye giriş ücretsizdir.
İrtibat ve her türlü görüşleriniz için: salimfethiye@hotmail.com