Türkiye’de yaşayan her birey için bir kalıbın belirlendiği ve bu kalıba göre işlenen bireylerin piyasaya sürüldüğü birer fabrika ürünleri gibiyiz. Fabrika sahiplerinin ürettiği ve dayattığı ideolojik çerçevelerle donatılmış olan Türk halkı, gelinen noktada tam anlamıyla bir çıkmazın içerisindedir.Yıllardır bu halka güçlü, otoriter ve nufuzlu bir kesim tarafından zoraki görüşler,inançlar ve yaşam biçimleri dayatıldı.Üzerlerine ne giyeceklerine, ne konuşacaklarına ne yazacaklarına hangi üniversiteye tercih edeceklerine kadar hep başkaları karar verdi.Partiler hükümet oldu,en liberali geldi ne yaptılar ne ettiler yine olmadı.Seri,tek tip üretim tarzı hiç durmadı ülkede..Kimse kendisine biçilen kalıbın dışarısına çıkmayı başaramadı.Bir takım imalat hatası ürünler çıkmadı değil.Ancak bunlarda defolu mal muamelesi görüp derhal gözden uzaklaştırıldılar.
Halbuki herkese göre biçilen kalıpların dışına çıkmak,yani sivilleşmek,özgürleşmek ve insan olmak ancak direnmeyle mümkündü..Tarihi boyunca direnme yetisi bir türlü gelişemeyen Türk toplumunun aslında bu durumda yapacağı pekte fazla bir şey yoktu… Türk toplumu; direncini ortadan kaldıran kendisini sürekli örseleyen ve aynı şekilde tutan yüzyılın en büyük kavramına esir düştü/k… Burada yaşayan insanlara yapay bir krallık üretildi. Görünürde normal bir demokratik ülkede olması gereken her türlü mekanizmaya sahiptiler.Oysa perdenin arkasında bütün ihtişamıyla büyük bir krallık vardı. Laiklik…
Evet, bizler laikleşmeden yaşamanın suç sayıldığı bir toprak parçası üzerinde yaşamaktayız. Öyle bir suç ki bu, ölümden beter cezalar kesiliyor her birimize… Hukuk; sanki boynumuza geçirilmiş yağlı bir ilmik gibi işlev görüyor. Yargı; sanki kalp atışlarımızın laikliğe uygunluğuna kadar ölçüyor! Laik bir vatandaş olmak; yaşam kadar, güneş, su ve toprak kadar önemli burada… Kavramların şahı olan bu laiklik sanki buranın tartışılmaz yegâne kralı gibi saltanat sürüyor. İnsanlık tarihinde ilk kez burada böyle bir kavramın hükümdarlığına tanık olmaktayız. Krallaştırıldı bu kavram… Eğer önünde diz çöküp eğilmez, itaatini saygını ve acizliğini bildirmezsen bu sınırlar içinde sana yaşam hakkı tanınmıyor. Asla merhameti yok bu kralın..Mutlak itaatinle hem laik olacaksın hem de laik kalmaya devam edeceksin..İyi bir kul olacaksın efendine..Yoksa sana güzel bir hayat yok! Öl ama laikleş! Laik değilsen zaten ölüsün!
Bu krallıkta insanlar sistematik olarak köleleştirilir. Burada İnsan nedir, Ahlak nedir,Hürriyet nedir, Dünya nedir gibi sorular sorulmaz ve sorgulanmaz. Krala uyumlu olmayan hiçbir şey geçerli ve gerçek değildir. Tek gerçek ve doğru olan odur. Şimdi böyle bir ortamda insanlaşma, özgürleşme ve demokratikleşme mümkün olabilir mi? Olur! Çünkü insan yaratılışı itibariyle gerçekten mucizevî özelliklere sahiptir. Tarih insanoğlunun kırdığı zincirlerin sayısız örnekleriyle doludur. Özgürleşen, insanlığını gerçekleştiren, gayret eden, yılmadan mücadele eden, engelleri aşan insanlar çoktur. En başında Hz Muhammed(sav) gelmiyor mu? O ülkesinin en büyük putunu kendi eliyle devirmişti. İnsanlara düşünmeyi öğretti. Farklılıklarla bir arada huzurlu bir şekilde nasıl yaşandığının örneklerini sundu insanlığa…
Bizler bu ülkenin gerçekten zor bir ülke olduğunun bilincindeyiz. Burada yaşamak, özgürleşmek, insan olmak ve kalmak gerçekten zor… Çünkü zorbalık hâkim, hukuksuzluk hâkim, farklılıklara tahammülsüzlük var, inançlara geçit yok. Bir türlü normal olamıyoruz. Hepimiz aynı fabrikanın ürünleri gibi duruyoruz. Direnme, mücadele etme yetimiz kaybolmuş. Ardı ardına geçirdiğimiz operasyonlardan sonra umutlar tükeniyor demiştim yukarıda.. Üzerimize, insanlığımıza, özgürlüğümüze doğru tutulan silahları gördükçe, yapacak hiçbir şeyimiz yokmuş gibi öylece donmuş bir şekilde beklediğimiz ve umursamadığımız için yazmıştım o cümleyi. Tarihte kölelik zincirlerini kıran, özgürleşme yolunda kesin ve kararlı adımlar atan sayısız insanların yaptıkları gibi öncelikle bizi engellemeye çalışanlara karşı kendi özgürlük kalemizi inşa etmek durumundayız. Rengin, ırkın, dilin, inancın ve mezhebin ne önemi var artık. Hepimize saldırı var. Kimsenin ne olduğuna bakılmıyor insanlaşma, özgürleşme ve demokratikleşmeye karşı bu engelleme operasyonları…
Safını insanlıktan yana koyanlar yani bize yaşam hakkı tanımayan, kendine bağımlı tek bir renkten halk kurmaya niyetli efendiye itaat etmeyen, bu kulluğa karşı çıkan herkes biz sizin “laikleştiremediklerinizdeniz” çünkü biz “insanız” demesi gerekmektedir. Tam bir kararlılıkla, samimi bir birliktelikle ve kesinlikle…