Müslüman kürdleri psikolojik baskı altında tutan elitist (seçkinci) laik – sol kürtçülüğün doğuş ve ideolojik kaynakları
Türkiye’de geleneksel kürdçü hareketlerin oluşum, beslenme ve gelişim çizgisine islami düşünce her zaman en büyük rolü oynadığı bilinmekle birlikte özellikle son 30-40 yılda gelişen/geliştirilen/semirtilen sol elitist (seçkinci) laik kürtçülüğün yeşerme/beslenme kaynaklarına ne(ler) olduğuna baktığımızda karşımızda birbirinden bağımsız ve ilişkisiz gözüken sebeb sonuç ilişkisi varmış gibi gözüksede, tüm bunların arkasında kürdleri islami düşünce ve hayattan uzaklaştırmayı hedefleyen bir ideoloji mevcuttur. Bu ideoloji ise çağımıza damgasını vuran laik komunist ideoloji ve etnik milliyetçiliktir. Elitist laik sol kürdçülük ise bu ideolojilerin kürd coğrafyasına ozgü gerçeği aşiret kültüründe yoğrulması ile oluşan ideolojidir. Aşiret yönetim yapısı ve sosyolojik organizasyonu hala canlı olarak yaşandığı ve, bireysel düşincenin ve vatandaşlık duygusu ve bilincinin geliş(e)mediği/geliştirilmediği ve eğitim seviyesi çok düşük kürd coğrafyasında, etnik milliyetçilikle soslandırılmış elitist (seçkinci) sol laik kürdçülük ideolojisi hayat ve güç bulmuştur.
Bu ideolojnin düşünsel doğuş ve kaynaklarına doğru iz sürdüğümüzde karşımıza üç tane kaynak/ideoloji/inanış çıkmaktadır.
Günümüzde kürd halkları arasında onların (bireysel, ailesel, aşiretsel ve bölgesel) ne kadar homojen (tek parça) veya ne kadar farklı olduklarını gösteren etnik, ekonomik, siyasi, dini, ve psikolojik bilimsel araştırmalar yetersiz ve/veya mevcut değildir. Özellikle İsrail’e göç etmiş yahudi kürdlerle ilgili tüm bilimsel yayınlar İsrail kaynaklı veya İsrail destekli çalışmalar olup, bağımsız bilimsel çalışmalar mevcut değildir. İsrail tarihi boyunca stratejik ilişki kurmaya çalıştığı Kuzey Irak'ta bir kürd devleti kurulmasına karşı olmadığını artık gizlemiyor. İsrailin bu bölgeye olan yakın ilgisi sadece dini veya jeopolitik amaçlar ile sınırlı olmayıp, Kürt-İsrail ilişkilerin temelinde İsrail’in kurulmasından sonra 1951-1952 yılları arasında bu ülkeye göç eden ve bir kısmıda elit kürdler olan binlerce Kuzey Iraklı kürd yahudiler’in etkisi inkar edilemez. Öyleki günümüzde çoğunluğu Kudüs’te yaşayan 150 bin kişilik yahudi kürd nufusundan söz edilmektedir. Bu göçmen yahudi kürd kişilerin arasından İsrail savunma bakanı (General İzak Mordechai) da dâhil siyasetçiler ve belediye başkanları çıkmıştır. İsrail, Mossad’ın organizasyonu ile Mesut Barzani’nin babası Mustafa Barzani liderliğinde ayaklanan Irak kürtlerine yüksek miktarda maddi yardım yaptığı ve kürdlere askeri eğitim verdiği herkesçe bilinen gerçektir. Tüm küçük tarihsel gerçekler İsrail’in kürtler olan ilgisi ve yakınlığının sadece dinsel amaçlı olmadığını ve siyasi ve stratejik boyutlarınında olabileceğinin direk delilidir. Bugün bilinmektedir ki, birinci körfez savaşı zamanında ABD’nin kuzey Irak’tan götürdüğü kürtlerin bir kısmı yahudi kokenli kürdlerdir ve bu giden kürdlerın çocukları aldıkları eğitimler ile bugün kuzey ırak’taki seküler yapının temelini ve bürokrasisin de rol almaktadır.
Diğer ülke ise kürdlerin yaşadığı coğrafya içinde (ki Türkiye’de) çok fazla bilinmez, Rusya Federasyonu’dur. Bugün Rusya Federasyonu’daki Kürt nüfusu tam olarak bilinmemekle beraber değişik kaynaklar bu rakamin 23.000 ile 400.000 arasinda olduğunu söylenmektedir. Rusya ve Kürtler arasındaki ilişki yeni değildir, 19. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Mesud Barzani’nin babası Mustafa Barzani Rusya’ya 1947 yılında gitmesi ile farklı bir boyuta taşınmıştır. PKK – Rusya ilişkileri sadece Rus topraklarında yaşıyan kürdlerin arasında örgütlenme mücadelesi ile sınırlı değildir. PKK, ideoloji olarak Sovyet Rusya'da Lenin ve Stalin çizgisini temsil eden “tek parti” ve “tek adam” bolşevik düşünceyi tam bir teslimiyet ile benimsemiş ve bugünde aktif olarak uygulamaktadır. Kendi amaç ve uygulamalarına uymayan veya tehdit olarak gördükleri herkese ve herşeye karşı toptan yok etme politikalarıda bu ideolojinin en temel özelliklerinden bir tanesidir. Bu düşünce, bu ideolojiden var olan ve hala bu düşünceden beslenen PKK, bulunduğu yerlerde sonlanmayan ideolojik ve fiziksel çatışmalara yol açıyor. Bu da doğal olarak PKK’nin en büyük beslenme kaynağı olan bir “korku atmosferi”ve “korku kırallığı” kuruyor. Hatta günümüzde canlı örneklerini gördüğümüz gibi karşısında kendi politikalarına hizmet etmeyen sert bir muhalefet (sivil ve resmi) bul(a)madığında, ılımlı muhaliflerin (müslüman kürdler, diğer kürd partileri) ve bölgede resmi devlet hizmetleri için bulunan görevlileri (öğretmen, doktor, hemşire) zorla şiddet ortamına çekerek kendi korku atmosferini/kralliğını devam etmekte ve genişletmektedir. İlginçtir ki PKK kendi Leninist Stalinist bolşevik amaçlarını gerçekleştirme yolunda hem örgüt içinde hemde bulunduğu yerlerde şiddeti ve insan hakları ihlalinin her boyutunu sistemli ve giderek artarak uygularken batıdaki çifte standardlı sözde insan hakları savunucusu ülke ve örgütlerden hiç ciddi tepki ve yaptırım görmemektedir. Bunun sebebi elitist sosyalist kürd toplumunu kurarken önlerinde en büyük engel olan ve ayrıca batı için son derece ciddi ideolojik ve yaşamsal problem oluşturan dindar kürdlerin beslendiği islamî değerleri ile çatışmayı, PKK batı'ya vaat etmektedir. PKK'nin bu bolşevik zihinsel alt yapısından uzaklaşmadan Kürt coğrafyasında ulaştığı güç, kürd sorununun temel sorunudur.
Elitisit sosyalist kürdçülüğün düşünsel/ideolojik beslenme kaynaklarından olan batıdaki kürdler ve bunların batı ülkeleri ilen olan ilişkilerini ve zihinsel ve ideolojik gelişimlerini bir başka yazımıza bırakalım.