“St. Mary Katedrali, Kapalı Çarşı, Wavel Kalesi”
23 Temmuz 2019 - KRAKOW - POLONYA
Konakladığımız Krakow Metropolo Otelinde sabah kahvaltısı sonrası ayrılarak rehberimiz Şaban Durma ile şehir merkezinde buluşuyoruz. Aslen Trabzon Akçaabat ilçesinden olan ve bilgisayar yazılımcısı olarak özel bir firmada çalışan Şaban Durma Bey, kendi tabiriyle gönüllü olarak elinden geldiğince şehri tanıtacaktır. Krakow şehri gezi haritası şu şekildedir.
Şaban Bey önce Krakow şehri hakkında genel bilgiler verdi.
Krakow, Polonya'nın ikinci büyük şehri ve Küçük Polonya Voyvodasının başkentidir. Asırlardır korumayı başardığı dokusu, kültürel etkinlikleri ve doğal güzellikleri ile Doğu Avrupa'nın en güzel şehirlerinden biridir. Krakow şehrinin nüfusu 765.000’dir.
Krakow şehri 7 asır Lehistan İmparatorluğu’na başkentlik yapmıştır. Şimdi Polonya'nın kültürel ve ticari başkenti olarak biliniyor. Krakow şehrine İstanbul benzetmesi yapılıyor. Krakow da İstanbul gibi eskiden başkentmiş, sonra bu görevi devretmiş ama yine de ülkesinin en bilinen, büyük, tarihi ve kültürel merkezi olarak görülüyor.
2000 yılında Krakow şehri, Avrupa'nın kültürel başkenti unvanını almıştır. Papa 2. Jean Paul, bu şehirde doğdu. Bu yüzden Krakow şehri Katolik Mezhebi açısından çok önemli bir yere sahiptir. Avrupa'nın en büyük meydanına sahip olmasının yanında Avrupa'nın en eski kapalı çarşısı da bu şehirdedir.
Kısaca Krakow hakkında bilgilendirmeden sonra şehri baştan itibaren gezmeye başlayabiliriz.
Barbican Hisarı
Yedi adet kulesi ile Barbican, adeta Avrupa’nın korunan değerlerinden bir tanesidir. Günümüzde Barbican, çeşitli etkinlikler düzenlenen turistik bir merkez konumundadır. Yapının efsanesinden bahsedecek olursak, 1768 yılında Rus birliklere karşı Krakow’u savunmak isteyen zanaatkârlardan Marcin Oracewicz, Rus General Panin’i bir palto düğmesiyle öldürmesiyle ünlenmiştir. Barbican’ın eşsizliği, savunma özelliklerinin mükemmel bir şekilde düzenlenmesinde yatıyor. Barbican Hisarı’nın yanından geçerek eski şehir merkezine doğru toplu halde yürüdük.
St. Mary Katedrali
Eski şehir meydanının bir köşesinde toplandık. Şaban Bey St. Mary Katedrali hakkında bilgilendirme yaptı.
Dünyanın mimari yönden en güzel kiliselerinden biri kabul edilen, Gotik tavanları, iki farklı bitişli masalsı kuleleri ile ünlenen St. Mary Katedrali, şehrin en karakteristik yapılarından birisidir. Katedralin yapımına 13. yüzyılın ortalarında başlanmış ancak 15. yüzyılın ortalarında bitirilmiştir. Katedralin Çan Kulesi yapımında iki kardeş, mimar olarak görev yapmaktadır. Kral en iyi kuleyi kim yaparsa ona ödül verecektir.
Küçük kardeş daha büyük ve ihtişamlı kuleyi yapınca abisi kıskançlıktan kardeşini bıçakla öldürür. Ölümde kullanılan bıçak sergilenmek üzere meydanın hemen yanı başındaki kapalı çarşının kapısına asılmıştır.
Kapalı Çarşı
Kapalı Çarşı, şehrin ana meydanıdır. Burası aynı zamanda da Avrupa'nın tarihi meydanlarında birisidir. Bir nevi “Kapalı Çarşı” formatında ama tam kapalı değildir. Dört bir tarafındaki girişler açıktır. 1978 yılından beri UNESCO Dünya Mirası listesinde olan yapının tarihi Rönesans’a kadar uzanıyor. Doğudan gelen ipek, deri, mum gibi ürünler ya da Wieliczka Tuz Madeni’nden gelen tuz burada satılıyormuş. Şimdi içerisi ağırlıklı olarak hediyelik eşya satıcıları ve müşterilerle dolu olduğu görülüyor. Buralarda bardak, kolye, anahtarlık, magnet, tişört gibi çok sayıda hediyelik eşya bulabilirsiniz. Burada bir durum tespiti yapmam gerekiyor: “İstanbul Kapalı Çarşı”, “Krakow Kapalı Çarşısı”ndan çok daha büyük ve daha canlıdır. Ama ne yapalım kendi eserlerimizi dünyaya tanıtmakta ve anlatmakta yetersiz kaldığımız için Krakow'a gelen turistlere “Krakow Kapalı Çarşısı” dünyanın en büyük kapalı çarşısı diye yanlış bilgi veriliyor. Krakow şehrini ziyaret ettikten sonra Türkiye'deki tarihi eserlerin tanıtımında yetkililerin işlerini tam yapmadıklarının farkına vardım.
Meydanın bir köşesinde Krakow’a özel olarak iki atın çektiği faytonlar sıralanıyor. Şaban Bey, faytonlar ve atların süslenmesi hakkında şunları söyledi. “Fayton diyoruz ama atları ve arabalarını görmeniz lazım. İsterseniz bu faytonlarla eski şehir turu atabiliyorsunuz.”
Wavel Kalesi
Eski şehrin trafiğe kapalı ana caddesinden yürüyerek şehrin en önemli tarihi yeri olan Wavel Tepesi’ne gidiyoruz. Tepeden bütün ihtişamı ile duran Kalenin önünde toplandık. Söz rehberimizde,
Wavel Tepesi, hem Krakow hem de Polonya için büyük bir öneme sahiptir. Efsaneye göre şehir kurulmadan önce halen kalenin nehre bakan yamacında bulunan ve merdivenlerle inilen Ejderha Mağarası’nda bir ejderha yaşarmış. Şehri kuran Prens Krakus, bu ejderhayı öldürerek tepeye yerleşmiştir. Bu tarihten sonra da şehrin sembolü ejderha olarak kabul edilmiş. Wavel Tepesi, bu nedenle Krakow tarihinin başladığı yer olarak kabul ediliyor.
Wavel Tepesi üzerine kondurulmuş olan ve hemen önünden Vistula Nehri akan Wavel Kalesi, Krakow’un çok uzun yıllar hem başkenti hem de dini merkezi olması sebebiyle büyük önem taşıyor. Polonya krallarının mezarlarının da bulunduğu bu kalenin çok güzel bir manzarası var. Kalede aynı zamanda çok sayıda tarihi eser de bulunuyor.
Meraklısına not: Binaların içine girmek için bilet almasanız bile kalenin avlu ve bahçesine girip gezebiliyorsunuz. Özellikle avlusundan çok güzel fotoğraf kareleri yakalamak mümkündür. Hatta fotoğraf çekimi için gelmiş gelinlik ve damatlıklarıyla yeni çift görme olasılığınız da yüksektir.))
İstanbul Polonezköy
Madem Polonya’yı ziyaret ediyoruz. Öyleyse İstanbul Polonezköy hakkında kısaca bilgi verelim.
Beykoz sırtlarında Polonya göçmenleri tarafından kurulmuş, güzel bir köy yerleşimi. Köyün ilk yerleşim tarihi MS 200 yıllara dayanıyor. Polonyalılara göre yerleşimi 1840’lara uzanıyor. Osmanlı kayıtlarında Lehistan diye anılan Polonya, 18. yüzyıl sonlarında Rusya, Avusturya ve Prusya tarafından paylaşılınca, binlerce Polonyalı vatanını terk etmek zorunda kaldı. İşgale karşı direnişin önderlerinden Prens Adam Czartoryski, kuzeni Michal Czajkowski’yi İstanbul’da temsilcilik kurmakla görevlendirdi.
Sonradan Osmanlı uyruğuna geçip Mehmet Sadık Paşa adıyla Kazak birliklerinin başında Kırım Savaşı’na katılan Czajkowski, İstanbul’da yerleşik bir misyoner tarikatından bugün Polonezköy olarak bilinen toprakları süresiz kiraladı. Polonyalı, Slav asıllı, Katolik inancı taşıyan ailelerin yerleşimine imkân sağlanan köyün adı, Prens Adam Czartoryski’ye saygı olarak “Adampol” oldu. Köy toprakları, önceki sahiplerinden, Adam Czartoryski’nin oğlu tarafından 1883’de kesin olarak satın alındı. 1908’de Kanun-i Esasi’nin ilanı ile köy, diğer Osmanlı köyleriyle eşit haklara kavuştu. 1923’de Cumhuriyet Dönemi’nde Polonya ile dostluk antlaşması imzalandı. Köy, bu arada Polonezköy adını aldı.
Polonezköylüler; 1938’de Türkiye vatandaşlığını, 1969’da da (Czartoryski ailesinin feragati üzerine) topraklarının mülkiyetini elde ettiler. Polonezköy bugün İstanbul’un Anadolu yakasında yeşil yollar arasından kısa sürede ulaşabileceğiniz bir turizm merkezi konumundadır.
Krakow Türk Şehitliği
Yine vakit yetersizliği ve mesafenin uzaklığı nedeniyle ziyaret edemediğimiz Türk Şehitliği hakkında kısaca bilgi verelim.
Krakow Rakowicki (Rakowitski) Türk Şehitliği, Birinci Dünya Savaşı’nda Galiçya Cephesi’nde şehit olan askerlerimizin mezarlarının bulunduğu uluslararası mezarlığın bir bölümüdür. Bilgilerimizi tazeleyelim. “Galiçya” denilince karşımıza biri İspanya’da ve diğeri de, bu yazıya mevzu olan Orta Avrupa’da olmak üzere iki ayrı yer çıkmaktadır. Bizim bahsettiğimiz Galiçya; 1945 yılında yapılan sınır değişikliği sonucu Polonya ve Ukrayna Cumhuriyetleri sınırları içinde kalan tarihi bölgedir. I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Ordusunun 15. Kolordusu, müttefik güçler ile birlikte Rus İmparatorluğu'na karşı bu bölgede çarpışmıştır. Muharebelere katılan 15. Kolordu, Uzunköprü (şimdi Edirne’ye bağlı) ve Alpullu’dan (şimdi Kırklareli’ne bağlı) hareketle Krakow üzerinden ilerleyerek 1917 yazına kadar vuku bulan çatışmalara katılmış ve cephenin değişik yerlerinde 1050’den fazla şehit vermiştir. Bugün çoğu Ukrayna topraklarında bulunan 13 ayrı şehitlikte 15. Kolordu’ya ait şehitler bulunmakta olup bunlardan biri de Krakow’daki Rakowicki Uluslararası Mezarlığı’dır. Krakow, Rakowicki Mezarlığı’ndaki Türk Şehitliği’nde de “Üsteğmen Mehmet İsmail Hakkı” ve 10 askerin mezarları bulunmaktadır.
Ayrıca, Avusturya – Macaristan İmparatorluğu ordusunda savaşan Bosna-Hersek Alayı’na mensup Müslüman askerler olduğu tahmin edilen ve Türk kökenli isime sahip 40’a yakın Müslüman mezarı da Krakow Rakowicki Mezarlığı’nda bulunmaktadır. Vaktimiz olmadığı için şehitlik ziyareti olmadı. Ama aziz şehitlerimizin ruhlarına Fatiha okuyup, onlar ve tüm şehitlerimiz için dua ettik.
Tarihe not düşelim: Osmanlı askerlerinin Polonya-Ukrayna topraklarında neden savaştığının arka planına bir göz atalım. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Osmanlı Ordusunun 15. Kolordusu, müttefik güçler (Almanya, Avusturya - Macaristan İmparatorluğu) ile birlikte Rus İmparatorluğu’na karşı bu bölgede çarpışmıştır (1916-1917). Daha sonra 1918’de Polonya bağımsızlığını ilan etmiş, o tarihlerde Polonya sınırları içerisinde kalan Lviv ve çevresi Sovyet Rusya’nın 1945 yılında Polonya’yı işgali ve daha sonra Nazi Almanya’sından Breslau (Wroclaw)’ın alınmasıyla, Lviv Ukrayna’ya verilmiş, Wroclaw ise Polonya sınırlarında bırakılmıştır. Böylece yapılan sınır değişikliği sonucu Polonya ve Ukrayna Cumhuriyetlerinin bugünkü sınırları belirlenmiştir.
Avrupa'nın en büyük meydanı, ara sokakları, dinî yapıları, Yahudi mahalleleri, kapalı çarşıları, Barbican Kulesi, Wavel Kalesi ve tarihi alışveriş merkezleri ile Krakow şehri her zaman önemini korumaktadır.
Katedral, saat kulesi, Wavel Kalesi, restoranlar, sokak müzisyenleri, çarşı ve sokakları… Krakow’da Avrupa’nın diğer birçok ünlü tarihi kentlerinden ne farkı var diye sorabilirsiniz. Aslında pek farkı yoktur. Avrupa şehirlerinin tamamına yakını biraz farklılık gösterse de birbirinin kopyası gibi diyebiliriz.
Meydan kenarında "Tamam" adlı Türk yemeklerinin olduğu, temiz ve gönül rahatlığıyla helal yiyeceklerin bulunduğu Türk restoranı vardır. Türk restoran sahibi Zonguldak nüfusuna kayıtlı Doğukan Bey, oldukça sempatik ve iletişime açıktır. Kendisi ile biraz Polonya sosyal hayatı üzerine muhabbet ettik. Gezi grubu olarak öğle yemeğini “Tamam” adlı restoranda yedik. Restoranın adının neden “tamam” olduğunu sormayı unuttuk. Artık Krakow şehrinden ayrılma vakti geldi. Krakow şehrini sabahtan öğle sonuna kadar yürüyerek ziyaretler yaptık.
Krakow’da gezilmesi gereken ama vaktimiz olmadığı için gezemediğimiz yerler olduğunu da söylemeliyim. Kazimierz (Yahudi Mahallesi) Remu Sinagogu, Helena Rubinstein’ın doğduğu ev ve Schindler’in fabrikası, burada gezilecek yerler arasında sayılabilir. Bayan okuyucularımız Rubinstein ismini hemen hatırlayacaklardır. Helena Rubinstein, Polonyalı-Yahudi asıllı Amerikalı iş kadını. Rubinstein, zengin bir tüccar ailesinde doğdu. Renkli makyaj dünyasının öncüsüdür. Oskar Schindler hakkında bilgi vermek yerine, bu isimler ilgili araştırmayı sizlere bırakıyorum. Yine Krakow şehrinde önemli ziyaret yerlerinden biri sayılan Tuz Madeni Müzesi vardır. . Wieliczka Tuz Madeni, Polonya'nın Kraków kenti yakınlarında bulunan bir tuz madenidir. Wieliczka Tuz Madeni'nin en önemli özelliği dünyanın en eski tuz madenlerinden biri olmasıdır. Bazı Lehistan Krallarının evlilikleri burada gerçekleşmiştir. Başka ülkeler, doğal varlık ve güzelliklerine nasıl sahip çıkıyorlar görüyorsunuz değil mi? Şimdi size desem ki, buradaki tuz müzesinden daha eski bir tuz mağarası bizim ülkemizin güzel şehri Çankırı’da var. Kaç kişi biliyor merak ediyorum. Çankırı Tuz Madeni, yaklaşık 5 bin yıldır tuz üretildiği bilinen dünyanın en eski ve en büyük tuz madenlerinden biridir. Çankırı’nın 18 km. doğusunda merkez ilçeye bağlı Balıbağı köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Ancak bırakın dünyaca tanınmışlığını, kendi ülkemizde dahi yeterince tanınmamaktadır. Doğal varlık ve zenginliklerimizi tanıtmakta neden bu kadar yetersiz kaldığımız üzerinde düşünmek gerekiyor. Vakit yetersizliğinden ziyaret edemediğimiz mekânları bir başka Krakow gezisine bırakıyoruz.
Şaban Durma Bey, gün boyunca bize elinden geldiğince gönüllü rehberlik yaptı. Kendisine içten teşekkür ederek vedalaşıyoruz. Yaklaşık 6 saatlik şehir turu bizim açımızdan oldukça faydalı geçmiştir.
Şimdi rotamız yaklaşık 6 saat sürecek olan Avusturya'nın başkenti Viyana şehrine doğru yola çıkıyoruz. Bir sonraki yazımızda Viyana’da görüşmek üzere elveda Krakow şehri.
İrtibat ve her türlü görüşleriniz için: salimfethiye@hotmail.com