KURTLARLA DANS (III)

Av. Mehmet YALÇINKAYA

(geçen haftadan devam)

Cami odasında kalması, okulda oluşturmak istediği çekirdek kadroyu kurmasını kolaylaştırdı. Önceliği lise birlere verse de okulun ilk mezunu olacak son sınıfın öğrencilerini de ihmal etmedi. Girecekleri üniversite sınavında onları motive etmek için çok çabaladı. Söyledikleri çok basit ama derinden düşünüldüğünde çok çarpıcıydı.

-Oğlum, sizler aslanlar aslanısınız. Bir İmam-Hatipli öğrencinin, sırf tembelliğinden, kazanabileceği bir fakülteye giremediğini farzedelim. Onun yerine din-diyanet düşmanı bir öğrenci söz konusu fakülteyi kazanmış olsun. Yıllar sonra o öğrencinin kazandığı diploma ile bir mevki veya makama geldiğini düşünelim. O kişi, fikri veya inancı gereği sahip olduğu mevki veya makamı ülkedeki dindar kesime zulmetmek için kullansa, benim anlayışıma göre, onun yaptığı bütün icraatlarının günahlarına, tembelliği yüzünden o fakülteye giremeyen İmam-Hatip öğrencisi de ortaktır. Aklınızı başınıza alın, sizin için tek cihad en büyük okulu kazanmaktır, hatta üniversite sınavında Türkiye birincisi olmaktır. Şayet bir İmam-Hatiplinin ÖSS birincisi olduğunu görmeden ölürsem gözüm açık gider, şeklinde konuşması bir masal kahramanının direktifi gibi dilden dile yayıldı. 

Son sınıf tek şubeden ibaretti. O sınıfta 7-8 kişiden oluşan bir öğrenci grubu, biraz mecburiyetten, biraz da başka zamanları olmadığı için, şehrin en uzak yerlerinden sabah namazına gelip, namazdan sonra cami odasında hocaları ile özel ders yapmaya başladı. Soğuk kış günleri bile öğrencileri bu derslerden fire vermedi. Dışarıda lapa lapa kar yağarken öğrencilerinden birisi,

-Hocam, sabah buraya gelip sizinle ders yapmamız çok dikkat çekmeye başladı. İçimizden birisini dışarıya nöbetçi koysak iyi olur diye bir teklif getirdi.

-İyi de oğlum, insanın içini donduran bu soğukta hanginizi dışarıya göndereyim, içim elvermez diye cevap verdi. İçlerinden en uzun boylusu:

-Hocam, ben hepsinden uzunum, onun için gelenleri uzaktan en iyi ben görürüm. İzin verirseniz ben beklemek istiyorum, dedi.

O gün yapılan sohbetin lezzetini hiçbirisi unutamadı. Camdan, titreyerek elini birbirine sürtüp olduğu yerde ısınmaya çalışan öğrencisini gördükçe, gözyaşlarını tutamadı. Yapılan fedakârlığın önemini Peygamber döneminden örnekler vererek anlattı.

Bu grup için asıl kıyamet yılsonu öğretmenler kurulu toplantısında koptu. İçlerinden birisi okul birincisi olmak üzere iken, okul birinciliği elinden alınsın diye uyduruk bir disiplin cezası gündeme geldi. Öğretmenler odası, solcu, ülkücü ve İslamcı adı verilen hocalarla zaten üçe bölünmüştü. Bir yıllık çalışmasının semeresini almak üzereyken öğrencisinin önüne çıkartılan bu engeli aşmak için her yolu denedi. Yerine okul birincisi yapılmak istenen çocuğun sosyal statüsü de öğretmenleri zorluyor, doğrusu öğrencinin babasından da çekiniyorlardı. Herkesi idare etmekte üstün bir mahareti olan okul müdürü oylamaya geçmek istedi. Yapılacak oylamanın aleyhe sonuçlanacağını anlayan hoca, “Bir sigara molası verelim, on dakika sonra oylayalım” diye konuştu. Sabahtan beri gergin olan öğretmenler da bu fikri benimseyince toplantıya yarım saat ara verildi.

O arada ülkücü hocaların lideri konumundaki matematik öğretmeninin koluna girdi. Sigara ikramladı. Hem de o yıllarda piyasada bulunmayan, yöresinden kaçak getirttiği özel içim sigarasından. İçenler bilir, tiryakisine böyle anlarda yapılan sigara ikramı bütün kapıları açabilecek bir sihre sahiptir. Sigaralarını içerlerken söze girdi:

-Hocam, ben gurbet adamıyım. Öğrenci sizin özbeöz çocuğunuz. Sizler, yıllarca bu ülkeye komünizm gelmesin diye canlarınızı ortaya koydunuz. İçeriye bir bak, bütün komünist hocalar bize gülüyor. Allah aşkına onlar için A veya B öğrenci okul birincisi olmuş ne fark eder? Sonuçta iki öğrenciyi de sevmiyorlar. B öğrencisi üniversiteyi hiç kazanamasa babası elinden tutar, bir şekilde hayatını kurtarır. Ya A ne yapsın? Belki çocuk tıp yerine eczacılık veya hukuk yerine iktisat okuyacak. Hayatının geri kalanı tamamen değişecek. Sen, sözü dinlenilen, adaletten sapmayan lider bir öğretmensin. Bana de ki, okul birinciliğini diğeri daha çok hak ediyor, yemin ediyorum senin dediğini yaparım. Sen de biliyorsun ki, bu öğrenci her yönü ile okul birincisi olmaya layık. Gel, vicdanının sesini dinle, içerideki solcuları bize güldürme, şeklinde ikna etmeye çalıştı.

Öğretmenler odasına birlikte girdiler. Müdür Bey yeni bir tartışma ve kavga ortamı oluşmadan oylamaya geçmek istedi. Oylamaya geçerken matematik öğretmeni söz olarak;

-İlk oyu ben vermek istiyorum, (Erbakan tarafından 12 Eylül’den önceki son hükümetin güven oylamasında kullanılan ve Türk siyasi hayatına geçen tarihi ifadeyle) “KERHEN EVET DİYORUM” demekle hocanın öğrencisini desteklemişti.

O ana kadar solcu hocalarla işbirliği yapan arkadaşları da bu tavır karşısında oylarının rengini değiştirdi. Böylece 2014 Türkiye’sinin çok önemli bir kurumunda, ciddi bir pozisyonda görevi olan öğrencinin yolu, okul birincisi kontenjanından okumak istediği fakülteye girmesini sağladığı için o toplantıda açılmıştı.

(devamı haftaya)  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.